Konuşma

80 22 19
                                    

Tam bu anda hayatta kalmamız için bir konuşma yapmak çok önemliymiş gibi geldi bana. Ve başladım:

Başlayamadım. Hala zihnim bulanıktı. Yerdeki kan göletinde duran ve insanın neresine ait olduğunu çözemediğim et parçalarından bir kaçı da Alperen'e ait olabilirdi pekala. Kötüydü. Hem koku hem görüntü kötüydü. Tekrar nefes aldım:

-Çocuklar, garip bir şekilde bana baktılar, Evet durum kötü. Arkadaşlarımız ölmüş olabilir ama hala hayattayız ve önemli olan bu. Eminim(yalan söylüyorum) bir yerlerde askerler hayatta kalanları arıyorlardır. Yakında buraya gelecekler ve Alexandria tarzı bir yerde yaşayacağız. Eninde sonunda... Ama ben lideriniz olarak sizi...

NE DEMİŞTİM BEN!?

"Lideriniz" lafını onlarla yaşıt biri kullandığı zaman sekizinci sınıflar darbe yaparlar. Gurur meselesi yüzünden. O yüzden sınıf başkanları pek de sevilmez. VE ben bu anda tam da "lideriniz" dedim. Bir süre sessizlik oldu. Herkes ne dediğimi sindirmeye çalışıyordu. Ahmet sakin ve kısık sesle:

-Liderimiz?

-Kim seni lider olarak seçti?! diye lafa karıştı Yağmur. Herkes bana doğru yaklaşmaya başladı. Bende yavaş yavaş geriliyordum:

-Çocuklar ben öyle...

-Sus! dedi Orhan. O kadar gerilemiştim ki 8-D olduğunu düşündüğüm bir sınıfa girmiştim. Yağmur sınıfların anahtarlarını cebinden çıkarıp sırıttı. Onu nasıl almıştı? Kapıyı sertçe kapattılar. Hemen kapıya koştum ama çoktan anahtarın kilidin içinde dönmesinin sesini duymuştum. Kapıyı yumruklayıp:

-Çocuklar! Ahmet! Deniz! Hey, çıkarın beni! dedim. Birden aklıma Can geldi. Daha doğrusu onun ölümü. Sırtım ürperdi ve arkama döndüm. Pembe perdelerin ardındaki göremediğim camlar ve duvar ile sıralar dışında bir şey yoktu. Kapıya yaslanarak yavaşça oturdum. Hava kararmaya başlamıştı. Hava tamamen kararınca bir şey göremeyeceğimizden hemen uyuyorduk. Ama ben ayağa kalkıp çantaları karıştırmaya başladım. En ön sıradaki çantanın içinde bir Mp3 çalar vardı. kulaklıkları taktım (çok rahattılar) ve Mp3 çaların 'oynat' tuşuna bastım. Sadece bir saniye melodi duyamayınca şarjı bitmiş diye düşündüm. Tam kulaklığı çıkarıyordum ki melodi geldi. Bir süre tanıyamadım, sonra sözler gelince Sayedar & Önder Şahin ft. Ceza - Komedi v Dram olduğunu anladım. İçindeki tüm şarkıları şarjı bitmeden önce dinleyebilmek için küçük mavi Mp3 çaların beyaz ileri tuşuna hızlıca basıyordum. Hepsi rapti. Şarjının yarına da kalması için kapattım. Hava baya bir kararmıştı. Kafam önüme düştü. Gözkapaklarım ağırlaştı ve uykunun güzel ve dertsiz kollarına atıldım.

Gözlerimi açtığımda perdeler direkt onlara vuran güneş ışığından ışıldıyordu. Etrafa baktım ve 5 saniye nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım. Sınıftaydım. Dışarıda yaratıklar vardı ve beni hapseden arkadaşlarımın gülüşmelerini duyabiliyordum. İçimden onlara küfür ettikten sonra ayağa kalktım. Her yerim ağrıyordu.

Hemen yanımda bir popkek ve çeyrek şişe su vardı.

-Sağolun! diye alaycı ve sinirli bir sesle bağırdım. Akşama kadar keke ve suya dokunmadım. Sadece Mp3 çalarla rap dinledim. Şarjı bittiğinde akşam olmuştu. Aşırı acıkmış ve susamıştım. Suyu diktim ve keki hemen gömdüm. Ama yetmemişti. Birden histerik bir kahkaha yükseldi içimden. Durduramıyordum. Beş dakika sonra susuzluktan dudaklarım çatladığı için iki de bir kanımı yalıyordum. Birden silah sesleri yükseldi.

Askerler!

Silah sesleri git gide yaklaştı. En sonunda okulun da için de geldi ve durdu. N'olmuştu? Dış kapının açıldığını duydum. Bir sürü konuşmalar. Bir erkek sesinin savaş narası ve silah sesiyle kesiliş. Yine konuşmalar. Yürüme sesleri. Kapımın açılması.

Ölü Günler (YAZILIYOR) Where stories live. Discover now