Eczane Yolunda

51 15 26
                                    

MELİS
~~~~~~~~

Ahmet'in ateşlendiğini öğrendiğim gibi Yusuf'un yattığı 8/G'nin kapısında soluğu aldım. Şiddetle kapıyı yumrukladım, bana kalsa Ahmet ısırılmıştı (nerede ve nasıl olduğunu bilmiyordum) ve öldürürdüm ama Yusuf'un en iyi arkadaşıydı; bu onu üzerdi. 

Birkaç saniye sonra anahtar kilidin içinde döndü ve kapı aralandı. Cemal'i 8/C'ye kilitlemiştik. Yaptığı asla affedilemezdi. Aralanan kapının arkasında Yusuf'un yeni uyanmanın verdiği mayhoşlukla gülümseyen yüzü göründü. Direkt içeri daldım:

-Ahmet... dedim. Yusuf üstünde hırkası ve sağ omzuna sarık hırka koluyla bana baktı

-N'olmuş Ahmet'e?

-Ateşlendi, gitgide kötüleşiyor!

-.... 

Algılaması birkaç saniyesini aldı. Yüzündeki gülümseme soldu:

-Şu an nerde? sesi bir fısıltı gibi çıkmıştı. Yutkundum. Virüs kapıp kapmadığını düşündüğünü sanmıyordum. 

-7/A. Bir ok gibi fırladı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan odadan çıkıp 7'lerin koridoruna girmişti. Koşarak 7/A'ya girdim. Yusuf'u omuzları çökük sınıfın ortasında iki sırayı birleştirip yapılmış yatağında hareketsiz yatan Ahmet'e bakarken buldum. Bir an Ahmet'in öldüğünü sandım. Sonra göğsünün yavaş yavaş inip kalktığını fark ettim. Yusuf gözleri yaşlı bir şekilde Ahmet'in yanına gitti. Odada ben ve Yusuf dışında Vedat, Yağmur ve Deniz vardı. Yusuf elini Ahmet'in alnına koydu :

-Nasıl oldu? Deniz onu bu sabah yerde kıvranırken bulduğunu ve buraya getirdiğini anlattı. Yusuf sesi kısılarak:

-Virüslü mü? diye sordu. Herkes sessizleşti. Sonra arkasına döndü. Doğrudan bana bakarak yakınlarda eczane olup olmadığını sordu.

-Bayırın yukarısında olması lazımdı.

-Melis, benimle gel. 

ÇATI

Yusuf ile çatının kenarında oturmuş bahçedeki takım elbiseli yaratığa bakıyorduk. Sürüden hiçbir iz yoktu. Tekrardan:

-Neden olmazmış? diye sordu.

-Yusuf, ya dışarıda büyük bir sürü varsa? Eczaneye kadar gidemeyiz. Hadi gittik diyelim, hangisinin ağrı kesici olduğunu nerden bileceksin?

-Sadece acı çekmesin istiyorum. Sonra birden yüzü aydınlandı:

-Yiyecek ve içeceğimiz az değil mi?

-Evet de neden ki?

-Eczane ile birlikte bakkala da uğrarız. dedi. Bu konuda haklıydı. Su ve yiyecek tükenmek üzereydi. 

-Hem, dedi, Ahmet hastalanmasa bugün karakola dönecektik. Aynı hesap işte... Ben ikna olmuştum. 

-Tamamdır, dedim, Çantaları hazırlayıp yola çıkalım. 

*************

Yusuf Herkesin Öldüğü Gün'den beri (öyle diyorduk) dışarı çıkmamıştı. O kendi okul çantasını aldı, ben de Buse'nin sırt çantasını almıştım. Okulun ilkyardım dolabındaki batikon gibi şeyleri çantalarımıza doldurmuştuk. Yanımıza biraz yiyecek ve su da almıştık. Vedat ağzında tüten sigarasıyla:

-Isırılmamaya veya ölmemeye çalışın, hayatta kalan birilerini bulursanız yanınızda getirin. dedi. Yusuf gözlerini devirerek:

-Biliyoruz Vedat, sıkıntı yok. dedi. Vedat kapıyı açtı, içeri soğuk hava hücum etti. Hava kapalıydı. Dışarı adım  attık. Yanımızda bıçaklarımız ve tabancalarla birlikte ikişer şarjör mermi de (Cemal'inkileri de aldık) vardı. Hala takım elbiseli yaratık oradaydı. Yanından geçip çıkış kapısına doğru yürüdük. Bir anda içeri solgun derili ve gri gözlü bir köpek daldı. Aşırı bir hızla bize doğru koşmaya başladı, Yanımda bir silah patladı ve köpek alnında açılan delikten fışkıran kanla yere yığıldı.

Ölü Günler (YAZILIYOR) Where stories live. Discover now