I'm alone

1.1K 110 10
                                    

Her yeni okul günü birbirinin aynısıyken, alarmım çalmadan uyanıp odamda duran fazlalığını saymadığım aynalardan birine bakıyor, üzerimde bedenimi saran okul üniformamı giyiniyordum. Saçlarımı düzeltiyor, ellerimi, tırnaklarımı, dudaklarımı inceliyor, en küçük kusuru bir bir giderip tekrar yatağıma uzanıyordum. Okul saati gelene kadar boş boş tavana bakmayı alışkanlık haline getirmiştim.

Kahvaltı yapmaz ya da önceden çantamı hazırlamazdım ya da normal öğrenci alışkanlıkları her neyse işte. Evde kahvaltı yapacağım kimse olmadığından okulda halleder akşam yemeğini dahi dışarıda yer, eve girer girmez tekrar odama çıkardım.

Benimle birlikte yemek yiyecek, televizyon izleyecek ya da herhangi klişe şeyleri yapacak bir ailem yoktu. Varlıklarını evde hissetmez, seslerini bile fazla duymazdım. Çocukluğumda onlarla bir anım yoktu. Annemin ya da babamın elini tuttuğumu bile hatırlamıyordum. En üzücü olan onlarla neden bir anım olmadığını, neden beni bu denli görmezden geldiklerini asla bilmemdi.

Benden sonra doğan bir kardeşim vardı ama onun hakkında bildiğim tek şey ismi ve yaşıydı. Odalarımızda adım mesafesi bile olsa birbirimize tek kelime etmez, birbirimizin odasına girmezdik. Salonda annem babam ve ona ait çok fazla fotoğraf, anı ve eşya vardı. Benim sadece bana ait bir odam.

Benim ismimi bile hatırladıklarını sanmıyordum. Ben buydum işte, varlığım sadece biliniyor ama yok sayılıyordum. Ben yoktum.

Alarm sesi kulaklarımı doldururken yıldızlarla süslediğim tavandan gözlerimi ayırıp yataktan doğruldum. Saçlarımı son kez düzeltip odamdan çıktığım gibi kendimi dışarı attım.

Genelde okula yürüyerek giderdim. Beni almak isteyen onca kişiye rağmen yalnız kalmayı istediğim tek yer yürüdüğüm okul yoluydu. Her gün Yoongi'nin evinin önünden geçerken onun her zaman geç kaldığını bildiğimden kapalı perdelerine göz gezdirip ağır adımlarla ilerlerdim.

Bana söyledikleri aklımdan çıkmıyor, dediği şeylerin doğruluğu tokat gibi yüzüme vurduğundan beri camına dahi bakmıyordum. Sınıfta öylece oturup müzik dinlerken kendimi bulmuştum onda, yanılmışım. Tekrar ve tekrar.

Okuldan içeri girip kantine adımladığımda her zaman oturduğum yerin boş, masanın üzerinde bana ait olduğunu bildiğim kahvaltı tabağının da yerini bulduğunu gördüğümde sandalyeye yerleştim.

Canım pek bir şey istemiyordu. Hem okulun içinde kahvaltı malzemelerini nereden buluyordu bunlar aklım almıyordu. Yanıma ilişen bedenleri görür görmez kahvaltı tabağını itip istemediğimi belli ettiğimde yanımdaki sandalyenin çekilip boşluğu Mark'ın doldurduğunu gördüm. Tabağı tekrar önüme çekip kulağıma yemem için ısrar eden birkaç fısıltıyla zorla yemeye çalıştım.
"Tamam bu kadar yeterli."

İstemeden de olsa ağzıma tıktığım domatesleri çiğnerken bıraktığım çatalın Mark tarafından ağzıma tutulması bir oldu.
"Hepsi bitecek Jiminie, aç bakalım ağzını."

Yanımızda televizyon izler gibi bizi izleyen iki üç kızın Mark'ın yaptığı şeye hayran hayran bakıp bizim ne kadar tatlı olduğumuzu birbirlerine söylemeleri eşliğinde gülümseyip olaya ayak uydurdum. Her zaman yaptığım gibi.

"Vay canına şuna bakın ne kadar şanslıyım, yerimde olmak isteyen çok kişi var değil mi Mark?"

Hepsi bir ağızdan gülüşerek çevremi daha fazla doldururken kantinden içeri giren bedenle göz göze geldiğim an başımı çevirip tekrar yanımda bitişen insanlarla ilgilenmeye başladım. Dedikleri kafamdan bir bir geçerken sahte gülüşüm eşliğinde süzdüm herkesi bir bir.

Yanında duranlar bile arkandan senin orospu olduğunu söylüyorlar.

"Biliyorum."

Fısıltım yanımda duranlardan birkaçının kulağına giderken sorgulamalarına izin vermeden yerimden kalktım. Sınıfa doğru gidip yine sevdiğim şekerlerimi yiyecek, etrafıma gülücük saçacaktım ama bu sefer cam kenarına hiç bakmayacak, benden nefret ettiğini her saniye belli eden o gözlerle bir daha kesişmeyecektim.

"Hadi gidelim."

Mark benimle birlikte ayaklanırken belimi kavramasına izin vererek kantinin çıkışına ilerledim. Çevremde bana günaydın diyen herkese cevap vererek sınıfıma girdiğim an sırama çöküp her zaman yaptığım gibi lolipoplarımdan elmalı olanı ağzıma attım. Ben Park Jimin'dim. Ben izin vermediğim sürece kimse beni kıramazdı.

Ahh kimi kandırıyorum.

Hide and Seek ||yoonminWhere stories live. Discover now