I came to kiss you

1.2K 106 51
                                    

Min Yoongi. Aklımda hep bu isim vardı ve artık kafayı yiyordum. İstediği şeyi ya da derdini artık anlayamıyordum. Onu tanımak istiyordum ama izin vermediği sürece yaklaşamazdım. Ben yaklaşınca beni kovuyor, ondan uzak kalınca yanına çağırıyordu.

Evet benimle ilgilendiğinin farkındaydım. Bunu anlamamak için kör olmam falan lazımdı.
Aptal da değildim ama gerçekten salak gibi benden kaçtığı için bir yanım da benden nefret ettiğini düşünüyordu.

Bir şeyleri içimde tutmayı sevmezdim. Çocukluğumdan bu yana aklımda ne varsa söyler, üzerimden atardım. Bu yüzden ona da gerekenleri söylemiştim. Daha fazla ne ümitlenmek istiyordum ne de onun peşinde koşmak.

Bilmem lazımdı. En azından benden nefret etmeyen tek insan olduğunu kanıtlamalıydı. Aksi halde her şeyi her zamanki gibi silip atacaktım. Ne de olsa ben Park Jimin'dim. İstersem sever, istersem silerdim. Buydum ben, bana bu öğretilmişti. Yalnız büyümüş, yalnız öğrenmiştim her şeyi. Doğru ne yanlış ne kendim belirler kendim hallederdim tüm sorunlarımı. Korkularımın üzerine kendim gider, yapamadığım hiçbir şeyin peşini bırakmazdım. İnatçının tekiydim.

Her gün hayatın bana kattıklarını odamda düşünür, yaşamak için kendime nedenler sıralardım. Yoongi'de başlarda inadımın meyvesiydi. Sadece o ilgilenmezdi benimle. Onunla konuşmaya bile çalışmazdım çünkü biliyordum reddedileceğimi. Cam kenarında otururken bazı derslerde onu izlerdim. Defterine arada sırada bir şeyin notunu tutar, geri kalan zamanlarda ya uyur ya da müzik dinlerdi. Kulaklığını bile benden çok severdi. Öyleydi işte, daha her şeyin başındaydık belki. Belki de sonuydu bilmiyorum.

Öylesine boş boş tavanı izlerken gelen tıkırtı sesiyle irkilip yatakta doğruldum. Evde kimsenin olmaması biraz olsun beni tedirgin etmişti fakat yine evde ki sese hasret kalan kulaklarımın bir oyunu olduğunu düşünüp yatakta yan dönerek gözlerimi kapattım. Hiçbir şeyi düşünmemeyi kafama koymuşken camdan gelen sesle bu sefer yataktan kalkıp cama yöneldim. Eğer hırsızsa dövebilir miyim acaba? Ya da bir katil. Kuş falansa önce beni korkuttuğu için kızıp sonra biraz severdim herhalde.

Perdemi aralayıp başıma gelen şeyin ne olduğunu anladığımda camı açıp aşağı eğildim. Sanki hiçbir şey yapmamış gibi bana bakan kısık gözlerini görmüş, hangisinin benim camım olduğunu nasıl anladığını sorgulamaya başlamıştım. Her cama taş atıp şansa da bırakmış olabilirdi. Yoongi'ydi bu, ne yapacağını kim kestirebilirdi ki.
"Neden geldin Yoongi? Saat kaç oldu."

Bu çok normal, sanki her gün camlara taş atıyormuş gibi omuz silkip kapıyı işaret etmesiyle gözlerimi devirdim. Bir cevap verseydin bari. Önce fotoğrafımı istemiş, sonra evime gelmişti. Kesin aşıktı da kendine yediremiyordu aptal. Öylece camda dikilmiş kendi kendime gülümserken tekrar kapıyı işaret etmesiyle kapıya koştum. Kimsenin evde olmaması daha çok işime gelmişti.
"Beni ziyarete mi geldin Min"

Kapıyı açar açmaz dudaklarıma kapanan küçük dudakları kelimelerimi ağzıma tıkarken ben de onu bekler gibi ellerimi boynuna dolamış, kapıyı ayağımla iterek bedenimi kapıyla arasına almasına müsade etmiştim.

Tamam, böyle hayal etmemiştim ama hiç fark etmezdi. Parçalamak ister gibi öpüyor olması ne kadar hoşuma gitse de sinirli ya da mutlu hangi duyguyu yaşadığı şu an gerçekten sikimde değildi. Tek istediğim bu öpücüğe sahip olmaktı ve şu an istediğimi alıyordum.

Dudaklarımız ayrılıp nefes nefese kaldığımızda gözlerinin kıpkırmızı olduğunu fark etmiş yine uykusuz kaldığına emin olmuştum. Vampir gibi geceleri uyumuyor, tüm uykusunu okulda alıyordu.
"Onun benim camım olduğunu nereden biliyordun, ya başka bir oda olsaydı?" dediğimde,

Hide and Seek ||yoonminWhere stories live. Discover now