Watermelon, mint and Yoongi

1K 102 27
                                    

Sıkıcı ve sahte bir okul gününe daha hazır bir şekilde sınıfımda oturuyordum. İnanılmaz derecede uykum vardı ama birkaç kapatıcıyla göz altlarımdaki uykusuzluk belirtilerini yok etmiştim. Dün gece sabaha kadar Yoongi'yle sohbet edip birbirimiz hakkında bilmediklerimizi paylaşmıştık. Bana bir bebek gibi davrandığımı söylemişti ve tanrım erimiştim. Sabah da kendimi yataktan zar zor koparıp okula gelmiştim.

Sınıf yeni yeni dolmaya başlarken günaydın faslından sıkılıp başımı sıraya koydum. Şurada ders başlayana kadar uyur, gözlerimin acısını dindirirdim. Gerçi uykun varken bu tahta sıra yataktan daha rahat olurdu orası ayrı. Sınıfta belli bir yerim yoktu, istediğim yere oturur sıkıldıkça değişirdim.

Yoongi'nin yeri hariç. Oraya sadece o kurulur yerini kimseye vermezdi. Ben de alışmış, onun sırasından uzak durmuştum sürekli. "Okula girdiğimden beri seni arıyorum." Mark önümdeki sıraya oturup huzurla dinlendiğim anı bölerken başımı sıradan kaldırmadan cevap verdim. "Sınıfa bakmayı akıl etmeyen sensin." Elini saçlarıma geçirip başını benim yanıma koyduğunda rahat bırakılmayacağımı anlamıştım. "Uykum var beni biraz rahat bıraksan da dinlensem." dediğimde önüme bırakılan kahveyi bana daha fazla uzattı.

Sıcak kahve bardağını dudaklarıma götürüp dilimi yakmayacak kadar küçük yudumları sırayla çekerek boğazımdan aşağıya inen ısıyla gülümsedim. Sanırım dünyada en mutlu olduğum an sabah kahvesiyle kendime geldiğim andı. Bir de Yoongi'yle kavga etmeden konuştuğum anlar.

Mark'da benimle birlikte gülümseyip "Bunun sana iyi geleceğini biliyordum kelebeğim." dediğinde kahvemi sıraya bırakarak arkama yaslandım. Beni tek bir an bile kendi halime bırakmazdı. Evde yalnızlıktan, okulda baskıdan bunalmıştım. Mark'la birlikte büyümüştük evet ama o her zaman beni manipüle etmeyi başarırdı. Ufak bir çocukken bile onun kuklası gibi nereye isterse oraya çekilirdim. Ailemin dostunun çocuğuyla aramın kötü olması benim de ailemle kötü olmam demekti bu yüzden umursamaz, ne isterse onu yapardım. Fakat şimdi beni bu derece köşeye sıkıştırmasının başka bir sebebi vardı. "Yine düşüncelere daldın gittin." Bana yaklaşarak sesini alçaltmış, kulağımda fısıltı gibi konuşmuştu. "Ben sadece," kahvemden bir yudum daha alıp geri yerine bırakırken içimdeki ondan kurtulma hislerim kabarıyordu.

Ona daha fazla yaklaşıp onun hizasında durarak dudaklarımı kıpırdattım."beni alıkoymaktan ne zaman vazgeçeceksin?" Sözlerim yine onu sinirlendirirken bu konuda konuşmaktan bıktığını tavırlarından belli ediyordu. Ben de bıkmıştım. Bu zamana kadar mezun olana kadar sabrederim kurtulurum diyordum ama artık anlıyorum ki bundan kurtuluşum yoktu. O sıkılıp bırakıncaya dek. "Yaptığın şeyin ağırlığını biliyorsun değil mi kelebeğim?" dedi yine.

Her zaman dediği, beni ona mahkum eden sözleri sıraladı teker teker. "Ben seni kurtardım Jimin. Arkanı kolladım ve bu yaptığının duyulması sana iyi şeyler getirmez." Biliyordum. Söylediklerinin doğruluğunu biliyordum ama daha fazla buna da katlanamazdım. Bunu yaptıkça beni daha fazla kendinden soğutuyordu. Ne olursa olsun dediğim an her şey biterdi belki. İyi ya da kötü sonuçlansın ondan kurtulurdum. Artık böyle davranmalıydım. Mutlu olmak istiyordum ve korkum beni mutsuzluğa sürüklüyordu. Bunu kendime yapmayı bırakmalıydım.

Gözlerim bunu her düşündüğümde istemsizce doluyor, ellerim titriyordu. Yine olmaması için kahvemden bir yudum daha alacakken bittiğini fark edip Mark'ın yanında oturan kızın eline boş bardağı tutuşturdum. Çöpe atması için başımla kapının yanında duran kutuyu işaret ettiğimde, kapıdan tek omzundan sarkan çantasını çıkarıp eline alarak içeri girdi.

Onu gördüğüm an anında gülümseyip uykumu, hislerimi, düşüncelerimi hepsini bir kenara atıp sadece izliyordum. Sınıfa ilk girdiği andan bu yana hep ona çekiliyordum. Beni farkettiği zaman da gülümseyip yerine geçecekken önümde oturan bedenle gözleri birleşti. Kaşlarını çattı. Bana yine kızacaktı. Sırasına ilerleyip çantasını bırakarak hiç durmadan tekrar bize döndü. "Günaydın Yoongi." Fısıltımı kimse duymadı ama o hissetmiş gibi bana tekrar baktı. Gözlerime dikti gözlerini, çatık kaşlarını düşürdü. Biz birbirimize bakarken kim bize bakıyor, bizimle kim ilgileniyor umrumda değildi. Koca sınıfta sanki sadece o ve ben vardık.

Anlık bir hareketle çantasını bıraktığı yerinden alıp yanımıza gelirken de gözlerini benden çekmiyordu. Zaten kalbim onu görünce sıkışıyordu, bir de anlık hareketleri iyice krize sokuyordu beni. Sıramın ucuna gelip çantasını yanıma bırakınca ne olduğunu anlayarak bir ona, bir yanımda duran çantasına bakarken kendini de yanıma attı. "Burası daha rahatmış." diyerek bana göz kırptı ve öldüm. Yanıma oturmuştu. Benim yanıma oturup bana göz kırpmıştı. Belki değişik gelebilir ama bu his öpüşmekten daha güzeldi.

Sınıfta kimse tek kelime etmeden bize odaklandığında ilk defa bu kadar ilgi çekmek hoşuma gitti."Orası benim yerim, kalk dememe gerek yok sanırım." Mark ayağa kalkıp önümüzde dikilirken Yoongi'nin yanımdan kalkmaması için koluna sarılıp bakışını üzerime çektim. Yerine daha fazla yerleşip girdiğim kolunu gevşeterek iyice sarmam için yanıma daha fazla yaklaştı. "Hadi bir deneyelim." diyerek gözlerini Mark'ın üzerinde gezdirdi. "Sen benden kalkmamı iste, ben de sana artık buranın benim yerim olduğunu söyleyeyim." Benim yerim kelimesine bastırarak Mark'a cevap verdiğinde alaycı bir gülüş kazanmıştı.

Mark bakışlarını bir bende bir onda gezdirip önüne döndü ve tekrar bana baktı. Gözleriyle tehdit ediyordu açıkça belliydi. "Sana bir şey getirdim." Yanımda biraz kıpırdanıp cebinden çıkardığı şekeri elime verdi. Anında ağzıma atıp karpuz ve naneyi damağımda eritirken güldüm. "Yoongi." Tamamen ona dönüp yaklaştım. "Hm?" Bir şey söylememi beklercesine mırıldanırken ensesinden tutarak onu kendime çektim.

Ne olursa olsun artık onun yanında hiçbir şeyden çekinip korkmamaya kendi içimden söz vererek dudaklarına kapandım. Mutlu olmalıydım. Onunla birlikte. Muhtemelen yine herkesin meraklı gözleri bizdeydi ama benim tek düşündüğüm şey öpücüğüme karşılık veren Yoongi'nim dudaklarıydı. Bu açıkça bizi gösterme çabamla anlasınlar istiyordum. Bizi görsünler.

Ensesindeki elimi sıkılaştırıp dilimi dudaklarından içeri gönderdiğimde alt dudağımı dişleyerek öpücüğü sertleştiriyordu. Dilimden kayan şekeri onun ağzına itip geri çekildiğimde beni tekrar kendine çekecekken durdum. "Şekerin tadını senin de almanı istedim." O an ağzındaki şekeri fark edip emerken sırıttı. "Çok lezzetli." Kulağıma eğilerek fısıldadı. "Şekerden bahsetmiyorum."

Mark💩
Yeni hedefin Yoongi mi?
Canını yakarım Jimin
Sen bana aitsin.

Bildirimler telefonuma üst üste düşerken ekranda yazılanları okuyup sildim. Canımı her türlü yakıyordu zaten. "Kim yazmış?" Yanımda benden bir cevap bekleyerek bakan Yoongi'ye zorla gülümseyerek cevap verdim. "Gereksiz boşver."






Şu sıra biraz yoğundum bölüm biraz geç geldi ama telafi edeceğim. Diğer bölüm muhtemelen biraz daha uzun olur. Düz yazı mı text mi yazarım kararsızım. Bu bölümü de umarım seversiniz.

Hide and Seek ||yoonminDonde viven las historias. Descúbrelo ahora