Who is Yoongi?

812 94 21
                                    



Acı çeken kimse artık eskisi gibi değildir.
Okuduğum bir kitapta geçiyordu bu söz, hangi kitap ya da hangi alıntı pek hatırlamıyorum. Zaten hangisi olduğu da umrumda değil. İlk okuduğumda etkilenmemin nedeni kendimi sorgulamaya başlamamı sağlamasıydı. Bu zamana kadar kim eskisi gibi kalarak ölmeyi becermişti ki? Mesela eskisi gibi miydim ben? Soruyu değiştirdim sonra, eski ben kimdi?

Aynı kişi miyim yoksa onun daha olgun yansıması mıydı pek de bilmiyorum. Oldum olası böyleydim belki de, iyi mi yoksa kötü müyüm diye düşünürken buldum sonra kendimi. Sadece iyi ya da kötü olabilir miydi insanlar? Annem ve babam iyi miydi ve ya Mark saf kötü mü?

Bence iyilik ve kötülük basitçe ele alınması gereken bir konu olmamalıydı. Bunun üzerine tezler yazan insanlar varken birine sen iyisin ya da kötüsün diyebilir miydik?

Hem iyilik belki de kötüdür. Felsefe de yapmak istemiyorum zaten kafam hep karışık. Tavanı izliyorum yattığım yerden. Küçükken renki kalemlerle boyadığımda iyi bir azar yemiştim, şimdi olsa yine boyardım. Benim odam benim zevklerimi yansıtmayacaksa neden benim odam olsun onun ismi. Pembe perdeleri mi de zorlukla almıştım. Erkeğin pembe perdesi olur muymuş hiç.

Peki benim ruhuma biçtiğiniz renk ne demiştim bana bu dendiğinde.
Her neyse mavi ya da pembe ne fark eder. Şimdi elimde tuttuğum mavi tişörtümü üzerime geçirirken kimse demeyecekti bana bu neden mavi diye. Üzerimdeki tişörtle aynı renk pantolona taktığım pembe kemeri sorarlardı ama.
Aynada öylece süzdüm kendimi bir süre, sarı saçlarımı yeni boyadığım için gayet parlaktı, ama gözlerim hüzünlü.

Gelmeyecekti benimle hem de bir neden vermeden. Gelmesindi zaten madem istemiyor zorla getiremezdim. Gidecektim tabii ki kafama koymuştum bir kere, odamın kapısını kapatıp indim aşağıya, kimseyle göz göze gelmeden arabama binip yazdım beni eken sevgilime "günaydın"

Trafikte takılı kalıp biraz geciktiğim, arada bir Yoongi'yi görmeye, arada da dans etmek için geldiğim şirkete girdim. Koşuşturan personellerden birkaçına göz selamı vererek bekleme alanında oturmaya başladım. Beni almaya geleceklerdi. Zaten pek de hevesli değildim artık. Sadece inat uğruna buradaydım işte. Başıma ne gelirse inadım yüzünden gelirdi hep. Yoongi'siz bir şeyler yapmak o kadar da eğlenceli değildi benim için.

Yanıma oturan beden beni düşüncelerimden sıyırırken başımı çevirip kocaman gözlerle bana bakan Tae ile karşılaşmak güzeldi işte.
"Selam pamuk şekerim." Bana sarılıp kulağıma fısıldadığında gülerek "Selam" dedim. Benden ayrılıp ellerimi kavrayarak bana biraz daha yaklaştı.

"Neden buradasın?" Sorduğu soruyla arkama yaslanıp derin bir nefes verdim."Agustd ile tanışacağım."dedim
"Oha Jimin, fanı mısın?" Dediğinde sırıtıp ciddi mi diye baktım. Tabii ki fanı değildim ama dinlemeyi seviyordum. Hiç cevap vermeden omuz silktiğimde telefonunu cebinden çıkarıp anında geri yerine soktu.

"Ne oldu Tae?" Gergin olduğu her halinden belliydi ama ben de öyleydim. Ellerimi birleştirmiş öylece oturuyordum. "Birine mesaj yazacaktım vazgeçtim" gözlerini benden kaçırıp bana geçiştiren bir cevap vermişti. "Neden?"

"Çünkü bu iş artık çok uzadı Jimin, en mantıklısı yüzleşmek." Dediğinde neden bahsettiğini anlamasam da yanağını ufacık öpüp geri çekildim. Gerginliği giderdi belki, çünkü ben gerginken Yoongi beni öpünce bir şey kalmıyordu. Yoongi bana bakınca geriliyor, beni öpünce rahatlıyordum.

"Peki fazla sorgulamıyorum çünkü ben de gerginim ama akşam ne karıştırdığını bana anlatacaksın." Dediğimde gülümseyip o da benimle birlikte arkasına yaslandı. "Jungkook benden hoşlandığını söyledi." Birden söylediği şeyle ona dönüp baktım. Aşkından yanan çocuk sakince sevdiği adamın ondan hoşlandığını söylüyor ve çığlık atmadan oturuyordu.

Hide and Seek ||yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin