9. BÖLÜM: İLK TEMAS

73.5K 8.3K 15.8K
                                    

CANAVARIN DA KALBİ VARMIŞ'IN önceki bölümlerinde;

Son bölümde Luzia tüm heyecanıyla Sidra ile olabilecek randevusuna hazırlanırken olaylar tamamen rayından çıkar. Kasabada vampirlerin sorumlu olduğu düşünülen cinayetler işlenmeye başlar. Tüm dünyada vampir karşıtı eylemler boy gösterir. Vaha ve Reyna bunlarla uğraşırken Sidra Luzia'yı görmezden gelmeye başlar. Buna anlam veremeyen ve kırılan Luzia kalp ağrısını ve kırgınlığını dindirmek için gece ışığını biraz abartır. Bölüm sonunda Luzia kendinden geçmiş haldedir, iş arkadaşlarıyla kahve içerken birden adeta bir çağrı duyar ve ayaklanır. Eşyalarını bırakıp kimseye tek kelime etmeden arabasına atlar ve bir yere doğru sürmeye başlar. Kasabadan uzaklaştığında arabadan iner ve kendini bir oyun salonunda daha önce hiç görmediği birine doğru çekilirken bulur. Arthur Luzia'nın bir süredir içtiği gece ışığının sahibi olan yaşlı bir vampirdir. Kendisinin insanlar tarafından saldırıya uğradığını ve zorla kanının alındığını söyler. Luzia hem korkmuş hem de ne yapacağını bilmez halde kalmıştır. Arabası bıraktığı yerde yoktu. Arthur iyi niyetli görünse de Luzia bu durumdan memnun değildir. Yine de Arthur'un onu eve bırakmasını kabul etmekten başka çaresi yoktur. Yanında ne telefonu ne de parası vardır. Arthur yol boyunca sempatik tavırlarıyla Luzia'yı rahatlatmaya çalışır. Malikaneye döndüğünde Sidra Dekatlon onu bekliyordur, asistanı eşyalarını ona bıraktığında Luzia kendisini merak etmediği için daha fazla kırılır -çünkü gerçekten kötü durumdaydı, yardıma ihtiyacı vardı. Bunun üzerine Sidra'ya bağırarak odasına çıkar.

**

NP: Henry Nowhere, Problems of the Heart

Keyifli okumalar!

Benim için yıldızı parlatmayı unutmayın^^

**

Uyanamıyordum, kelimenin tam anlamıyla yatakta kalakalmıştım. Malikane geçmişten gelen gotik mimari izlerini taşıyordu, içerisi her zaman oldukça karanlıktı. Desenli pencerelerin işlemeleri duvarlara yansıyan gölgeler oluşturuyordu. Kalın perdeler gündüzleri de ışığın içeriye girmesine engel oluyordu. Tıpkı onun gibi. O geldiğinden beri benim içimdeki ışık da sönmeye başlamıştı.

Kendimi zorlamadım ve yorganın içinde, yumuşak yastıklarımın üzerinden yığılıp kaldım. Dün gece eşyalarımı merdivenden almadığım için telefonum yanımda değildi. En son ne zaman yemek yediğimi hatırlamıyordum. Günün tek iyi haberi bugün müzenin kapalı olmasıydı. Herkes izinliydi ve kimse beni aramayacaktı. Hoş bunun iyi bir haber olduğundan da emin değildim.

Gözlerimi kapatıp biraz daha uyumaya çalıştım ama işe yaramadı, bilincim beni zorluyordu. Göğsümdeki ağrı hafiflese de kesilmemişti. Ve biraz midem bulanıyordu. Ama en kötüsü tamamıyla üzgün ruh halimdi.

Gözlerim hala avucumda yazılı olan telefon numarasına takıldı. Arthur yaşadığım bu histeri krizini hissediyor olmalıydı ki bu da başka bir zorluktu. Kendimi çırılçıplak hissetmeme neden oluyordu. Birinin yaşadığınız tüm duyguları hissetmesi kabul edilir bir durum değildi. Bunu nasıl atlatacağımı bilmiyordum, bildiğim tek şey kimseye özellikle de bir vampire ve özellikle de hiçbir şekilde tanımadığım bir vampire bağımlı olmaktı.

Bir tanesi yeterince ve fazlasıyla hayatımı işgal etmişti.

Beni aramamıştı. Günlerce görmezden gelmişti. Ve Tanrı aşkına birisi size tanıdığınız birisinin hayati önem taşıyan eşyalarını getirirse soru sorardınız. Nerede? derdiniz. O iyi mi? Bir şey mi oldu?

CANAVARIN DA KALBİ VARMIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin