24. BÖLÜM: LUXURIA COR VICTORIAM

45.8K 4.8K 9.2K
                                    


Herkese merhaba!

Beklettiğini için üzgünüm ama bir bitmedi bölüm...

Lütfen bana bir sürü yorum ve yıldız bırakın;;

Keyifli okumalar dilerim!

NP: Ruelle - War of Hearts
        Garmarna - Her Mannelig
        Gatmarna - Guds Spelmän

**

Ormanın bittiği yerde surların ardında kalan eski bir kale vardı. Daha uzun yıllardan kalmış bu kaleye gitmek için uzun taş köprüden geçmek gerekiyordu. At arabaları için yol oldukça engebeliydi bu yüzden arazinin çok seveni de ziyaretçisi de olmazdı. Daha önce sadece bahsi geçtiğini duymuştum ama bu yana kadar gelme fırsatım olmamıştı.

Kont gece yarısı odama geldiğinde ve beni bir yere götürmek istediğini söylediğinde sadece ormanda dolaşacağımızı düşünüyordum. Yeraltı şehrinden usul usul ilerlerken elinde meşaleyi taşıyan oydu. Gözleri yer yer bana kayıyor ve gülüyordu. Yeraltı tünellerinde dolaşmak için elbisemin fazla gösterişli olduğunu düşünüyordu, bilhassa gül kursu rengindeki dantelli eldivenlerimiz. Ama bir kadın daima güzel görünmeyi bilmeliydi. Luxuria Cor Victoriam her zaman güzel görünmeliydi.

Yeterince yürüdüğümüze karar vermiş olacak. Yol üçe ayrıldığında dönüp meşaleyi duvardaki taşların arasına sıkıştırdı. Bana döndüğünde yüzünde nadiren gösterdiği ciddi bir ifade vardı. Merakla söyleyeceklerini beklemeye koyuldum.

"Bu yolun biri, ölümsüzlerin yaşamına çıkıyor," dedi çok dikkatli bir şekilde. "Aileme, dostlarıma ve korumaya söz verdiğim birilerine çıkıyor Luxuria."

Hafifçe kaşlarımı çattım. Ormandaki konuşmamızın üzerinden haftalar geçmişti. Ormandaki sevişmemizin üzerinden de haftalar geçmişti. Ölümsüzleri avlamayı bırakmış değildim ve bunu biliyordu ama en azından onları gammazlamayı bırakmıştım. Karşıma çıkmadıkları sürece onlara sataşmıyordum. Ama hiç kimse anlamıyordu, ben ölümsüzleri avlamayı bırakamazdım. Bu yüzden ona baktım, ilk avım olması gerekirken şimdi büyük bir ihtimalle kocam olacak ölümsüz Konta, ve neden beni kovanına getirdiğini gerçekten anlamaya çalıştım.

"Beni neden buraya getirdin?" diye sordum sessizce.

"Nedenini biliyorsun," dedi.

"Düşüneceğimi söylemiştim." Bana güvenmesini istediğime emin değildim. Ben ona güvenmiyordum. Ben kimseye, kendime bile güvenemezdim. Onunla evlenmek isteyip istemediğimi bilmiyordum. Ona bakıyordum ve ona baktığım her an onu istiyordum ama bir av gibi istiyordum. Onu yakalamak istiyordum. Onun kalbini haklamak istiyordum. Bir canavar bana bir aile veremezdi.

"Yeterince düşündün," dedi tok bir sesle. "Artık karar zamanı Luxuria."

"Bunu odamda da sorabilirdin," dedim bir adım geriye çıkarak. "Kararımı duymak için beni yerin dibindeki tünellere sokman gerekmiyordu." Sağıma soluma bakmama gerek yoktu. Çok uzun bir süre yürümüştük ve bu tünelleri avucumun içi gibi bilsem de karanlıkta ilerlemek o kadar kolay olmazdı. Ve daha önemlisi kimse beni burada bulamazdı.

"Seni öldürmek için buraya getirmedim," dedi kaşlarını kaldırıp. "Bunu nasıl düşünürsün?"

"Kimseye güvenmem." Dişlerimi birbirine kenetledim.

"Bunu görüyorum," dedi kararlı ve buz gibi bir şekilde. "Kimseye güvenmiyorsun çünkü kimse sana güvenmiyor. Ben sana güveneceğim Luxuria. Çünkü ben sana inanıyorum. O kalenin içinde gelin olmayı bekleyen bir kadından fazlası olduğunu biliyorum. Sen bir savaş meydanına aitsin."

CANAVARIN DA KALBİ VARMIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin