elli dört

16.2K 953 74
                                    

Israrla çalan telefonla gözlerimi aralayıp doğruldum. Yanı başımda duran telefona uzanıp arayan isme baktım.

Başkomiserim.

Arama kapandığında ekrandaki bildirimlere tıkladım. Telefonu başıma Cihangir bırakmış olsa gerekti.

Başkomiserim: Yavrum merkeze gidiyorum. Ufak bir iş çıktı. Telefonunu yanına bıraktım.

Başkomiserim: Uyanınca mesaj atmayı unutma.

(08.42)

Benim telefonum. Bazı şeyler o kadar yabancı geliyordu ki zorlanıyordum toparlamakta.

Başkomiserim: Hala uyanmadın mı?

Başkomiserim: Dün ne konuştuk biz? Kahvaltıya gideceğiz demedik mi?

Kiraz: Üzgünüm şimdi uyandım. Tamamen aklımdan çıktı.

Başkomiserim: O zaman hemen hazırlanmaya bak. 3 dk sonra kapıdayım.

Yataktan kalkıp hazırlanmaya başladım. Artık bu eve ve Cihangir'e alışmıştım. Halil ve Asiye sürekli geliyor ziyaret ediyordu beni. Cihangir'le eskimiş anılardan bahsediyorlar bana hatırlatmak istercesine gözümün içine bakıyorlardı.

Hatırlamıyordum. Arada geceleri başıma giren keskin ağrıyla uyanıyor bazı şeyler gözümün önünden film şeridi gibi geçiyordu ama devamı hiç gelmiyordu. Umutlanmak veya umutlandırmak istemiyordum.

Başkomiserim arıyor..

Aramayı reddetip son kez aynada kendimi kontrol ettim. Gayet iyi gözüküyordum. Ayakkabılarımı giyinip kapıyı kilitledim. Dışarı çıktığımda Cihangir arabanın içinde beni bekliyordu. Hemen yanındaki koltuğa oturup beni dikkatle izleyen bakışlarına karşılık verdim.

"Günaydın güzelim," diyerek içimi eriten gülümsemesiyle göz kırptı.

Dilimin ucuna gelen kelimeleri toparlayıp "Günaydın," diyerek kısık sesle karşılık verdim.

Gözleri parladı bu hamlemle. Evet, aradan geçen üç haftada artık kendimi toparlıyor, psikolog yardımıyla hastaneden daha iyi ilerliyordum. Uzun soluklu sessizliğime son vermeye gayret ediyordum.

"Güzel bir kahvaltı yapalım. Sonrasında randevuyu kaçırmayalım. Yapmak istediğin ne varsa bugün seninim," diyerek yine göz kırptı çapkın gülümsemesini eksik bırakmayarak.

Tebessüm edip yan döndüm. O arabayı kullanırken her halini seyretmek istedim. Hiçbir mimiğini kaçırmadan öylece baktım ona.

...

Ortaya gelen tüm kahvaltılıklar iştahımı açarken dışarıdan gelen deniz havası biraz midemi bulandırmıştı. Buna göre Cihangir tabağımı tepeleme doldurmuş yemem için her dakika baskı yapıyordu.

"Yavrum tabağın olduğu gibi duruyor. Bağışıklığın zayıflayacak, çabuk hasta olacaksın sonra. Peynirden de ye. Hiç dokunmamışsın."

"Doydum ama," desemde her defasında olduğu gibi konuşmamla şaşırıp gülüyor sonra ciddiyetine geri dönüyordu.

"Tamam tereyağıyla baldan al. Başka istediğin bir şey var mı?"

Kafamı iki yana bıkkınlıkla salladım. İlgisi hoşuma gidiyordu ama yoruyordu da aynı zamanda.

"Randevuna iki saat var. Ne yapmak istersin?"

Bilmiyorum diyecekken aklıma gelenle hevesle baktım ona. Hep aklımda olan ama fırsat bulamadığımız bir şey.

"Cihangir," diyerek sustum. Devam etmemi istercesine baktı. "Ben önceden nerede yaşadığımı merak ediyorum. Yani ben hastanede olmadan önce."

Anlayışla baktı gözlerimin içine. Attığım her adım onu da mutlu ediyordu. Yapboz parçası gibiydi hayatım. Kendimi dair o kadar boşluğum vardı ki, nasıl tamamlamam gerektiğini bilmiyordum.

Ama elimi tutan bir adam vardı. Elimi hiç bırakmayacağını söyleyen ne olursa olsun yanımda olan bir adam. Ben güzeliydim onun. O benim adamım.

Ben Kiraz. Kiraz Toprak. Hayata hep bir sıfır geriden başladığımı hissediyordum. Kim bilir, anlatılan hikayelerin hissidir belki o da. Ama bu sefer önde olan bendim. Hayat bana ikinci bir şans vermiş ve verdiği ikinci şansı Cihangir'le bir arada sunmuştu.

Önüme uzatılan elle gülümseyip elini tuttum. Güven o eli sorgusuz sualsiz tutturacak kadar benimleydi.

"Gidelim mi o halde?"

...

"Duyman gereken gerçekler var."

"Benim teyzem yok. Seni tanımıyorum diyorum kadın. Hayatımın içine ettiniz o kocanla. Defol!" derken yeri göğü inletiyordu Kiraz.

Karşısındaki kadın teyzesi bile olsa affedilecek hiçbir yanı yoktu.

"Ben genede anlatacağım Kiraz. Annen babanla kaçarak evlendi. Deden hepimize yasakladı onunla görüşmeyi. Annen aşkını kurtarayım derken kardeşini, beni yaktı. Ben annene aşık bir adamla tam on dokuz sene geçirdim. On dokuz yıl boyunca ablamla eniştemin ölümüne sebep olan bir adamla hayat sürdüm. Seninle varlığından bile haberdar değilken tüm olanlara beni suçlayamazsın."

Kiraz sarsılıyordu her duyduğuyla. "O adam benim hay-"

"O adam karanlık işler yapan biriydi. Polisler işine engel oldu diye intikam alacağını ama bunun sonucunda hayatın seni karşımıza çıkaracağını ne bilebilirdim Kiraz? Ben çaresiz onun psikopat planlarını dinleye dinleye bilmediğim bir ülkede yıllarımı ailemden uzakta geçirerek bitirdim. Ben bu işin sonucunda yine kaybedeceğimi bilemezdim."

"Sen değil Asuman Hanım, sen değil ben kaybettim. Ben annemi, babamı ve dahası hayatımı kaybettim. Arkadaşımı kaybedecektim belkide. Ben kaybettim. Sadece ben," diyerek çıldırmışcasına hareket eden Kiraz'a tek müdahale sakinleştirici iğne oldu.

...

"Burası senin mahallendi Kiraz," diyen Cihangir'le uzaktan baktım mahalleye. Koşuşturan çocuklara, ip sarkıtıp bakkala seslenen teyzelere.

"Bak şu çiçekli balkon senin evin. Senin için hepsiyle ilgilendim. Senin solduğun gibi onlarda solmasın diye."

🍒

Düzenlenmiştir.

Biz geldik..finale adım adım. Yapmalarını istediğiniz şeyler varsa bu satıra yazın bakim;

Tekrar geleceğiz kısa zamanda.

Seviliyorsunuz<3

KISADIR AŞKIN BOYU | Yarı Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin