Erken Son

935 23 9
                                    

O sabah her zamankinden farklı bir sabahtı. Huzur dolu,güven dolu, aşk dolu...

Maria, Tim'den önce uyanmış ve hemen kahvaltı hazırlamıştı. Yavaşça odasına girdi öperek uyandırdı onu. Tim hayatı boyunca uyanabileceği en güzel şekilde uyanmıştı. Maria onun elinden tutup kaldırdı ve hızlıca kahvaltı masasına doğru çekiştirdi. Masaya oturdular ve kahvaltıya başladılar. Maria kahvaltısını yapıyor, Tim ise onu izliyordu. Yüzünde hiç bitmeyecek gibi duran bir tebessüm vardı. İçindeki mutlulukla sadece bir iki lokma yiyebildi.

İkisi de ellerindeki çaylarını alarak bahçeye çıktılar. Bahçede duran uzun koltuğa oturdular. Güneş doğuyordu. Etraf sarpsarı ve ışıklar saçıyordu. Çayından bir yudum aldı Tim. Maria ise onun göğsüne yaslanmış güneşi seyrediyordu. Birden Maria'ya sordu Tim;

"Maria, güneşi görüyorsun değil mi ?"

"Görüyorum Tim"

"O güneşde biz varız Maria, sen o güneş gibi sıcak, o güneş gibi masum o güneş gibi yakınsın bana içimi ısıtıyorsun"

"Tim, sen de benim güneşimsin. O güneş kadar heybetli, o güneş kadar ışıltılısın. Ne yakıyorsun beni ne de üşümeme izin veriyorsun, beni karanlıktan çıkarıp maviye bırakıyorsun."

Bu konuşmalar edebiyat parçalamak için değildi. Sadece içlerindeki aşkı sevgiyi paylaşıyorlardı. Samimiydi ve sıcaktı. İçten bir konuşma kadar güzel olamazdı. Onlar aşıktı, aşktı...

Tim saatine baktı bir kaç kez ve işe gitmesi gerektiğini söyledi. Maria ise onu yolcu etmek için arkasından gitti. Kapıdan çıkmadan önce Maria sımsıkı sarıldı Tim'e. Zor da olsa işe gitmek için evdenn ayrıldı. Şoförü kapısını açtı ve Tim arabaya bindi. Hemen telefonundan bir kaç kişiyi arayarak Maria'nın gerçek anne ve babasını bulmak için çalışmalarını başlattı. Maria o sırada bahçede aynı koltukta oturuyordu. Tim ile geçirdiği her saniye aklındaydı ve dönüp duruyordu. Başka bir şey düşünemez olmuştu. Ayağa kalkmak istedi ancak birden gözleri karardı ve eski anıları aklına geldi.

Anne ve babasının öldürülüşü, silah sesleri kulağını parçalarcasına aklına dönüp dolaşıyordu.Başını ellerinin arasına alıp ağlamaya başladı Maria çığlıklar atıyordu. Gözlerinde hala kara bir perde vardı göremiyordu hiçbir şeyi ve çığlıklar içinde ağlıyordu. Hizmetliler sesini duymuş olacaktı ki hemen yanına geldiler ve onu koltuğa oturttular. Maria onları duyunca rahatladı ve gözleri yavaş yavaş açılmaya başladı. Derin derin nefesler alıyor kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Çok endişeliydi ve ağlamaya devam ediyordu. Hizmetliler onu rahatlatmak için odasına çıkarıp onu uyutmaya çalışıyordu. Maria zor da olsa uyumuştu.

Akşama kadar uyudu Maria. Kapı çalındı, Tim işten dönmüştü kapıyı ona hizmetliler açınca şaşırdı. 

Çünkü Maria'nın açmasına alışmıştı. Maria nerde diye sordu, hizmetliler ise ona olayı anlattığında Tim iyice endişeye kapılmış ve hemen odasına çıkmıştı. Onu uyurken gördü ve yavaşça uyandırmak istedi. Bir iki defa seslenince Maria büyük bir korkuyla uyandı ve Tim'e sarıldı. Ağlamaya başladı ve iyi olmadığını söyledi. Tim ise bir doktora göstermek istiyordu Maria'yı. Maria istemese de onu ikna etti ve ertesi sabah hastaneye gitmek için yola çıktılar. Öncelikle bir kaç test yaptırdılar. Tim sonuçları beklerden Maria psikoloğun odasında muayenedeydi. Sonuçları açıklamak için çağırıldı Tim. Doktor, Maria'nın halüsinasyon görmesinin, kabuslar yaşamasının nedeninin beynindeki anevrizma nedeniyle olduğunu söyledi. Çok tehlikeli bir boyuttaydı ve eğer bir kaç ay içinde ameliyat olmazsa bu anevrizmanın patlaması ve Maria'nın ölmesi söz konusuydu. Tim dinlerken bembeyaz olmuştu. Gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. Dışarı çıktı ve Maria'yı gördü hemen sildi gözyaşlarını ona belli etmedi. Maria;

"Neyim varmış Tim, kötü bir şey mi?"

Tim ağlamaklı bir sesle;

"Hayır neyin olacak ki! Sen güçlü bir kadınsın sadece yaşadıklarının bir etkisiymiş. Zamanla bunlar da geçecekmiş" dedi.

Elbette yaşadıklarının etkisi vardı ama asıl anevrizma nedeniyle olmuştu bunlar. Maria'ya sımsıkı sarıldı ve hastaneden çıktılar. Arabaya bindiler ve Tim ani bir şekilde Maria'ya evlenelim mi diye sordu. Maria çok şaşırdı ama çok sevindi. Mutluluktan arabanın içinde duramıyordu. Tim hemen talimatlarını verdi ve nikah için gerekli hazırlıkları başlattı. Tim hemen olmasını istiyordu çünkü Maria'nın her anı her saniyesi çok önemliydi. Hemen arabayı bir mağazaya çekip kendilerine damatlık ve gelinlik baktılar. Maria adeta havalarda uçuyordu. Mağazadan öylece çıktılar. Herkes, üzerinde damatlık ve gelinlik olan bu çifte bakıyordu. Arabaya bindiler ve nikah için hemen ilerlediler. Sonunda nikah masasındalardı. Her şey bir kaç saat içinde olmuştu. Maria çok şaşkın, bi o kadar da mutluydu.

Klasik bir törenle nikahı tamamladıar ve binadan çıktılar. El ele tutuşup koşmaya başladılar. Oradaki bütün insanlar ve Tim'in şoförü dahil onlara bakakaldı. Bütün mutluluklarıyla el ele koşmaya başladılar. Kahkaha atarak ilerliyorlardı. Etrafdakiler ise onları alkışlamaya başladı. Mutluluklarına ortak oluyorlardı. Arabaların arasından koşarak ilerlediler, bütün trafik şaşkınlıkla bakakaldılar. Sahile doğru ilerlediler. İskelenin ucuna kadar gittiler ve oturdular. Güneş batıyordu yavaş yavaş. Gökyüzü maviliğini yavaş yavaş siyaha bırakıyordu. Mavi sarı ve siyahın dansını izliyorlardı. Maria başını Tim'in omzuna yasladı. Tim o sırada ne kadar mutlu olduğunu anlatıyordu. Uzun uzun anlattı dakikalarca. Bir ara Maria'ya seslendi. Fakat Maria tepki vermiyordu. Telaşlandı, Maria diye bağırdı bir kaç defa. Korktuğu başına mı gelmişti yoksa. Daha çok erkendi inanamıyordu. Hemen gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı.

"Maria! Maria! Uyan! Daha yeni başladık! Maria!"

Ne kadar bağırsa da Maria uyanmıyordu. Uzandı ve hüngür hüngür ağlayarak ona sarıldı dakiklarca saatlerce ağladı ona sarılarak. Bağırmaktan sesi kısılmıştı ama malesef Maria artık ebediyen uyuyakalmıştı.

Devam edecek.

Hayat KadınıWhere stories live. Discover now