4.BÖLÜM

4.2K 228 55
                                    

Selam biz geldik:)

Sizlerden tek ricam sol alt köşedeki sönmüş yıldızı parıldatarak, satır aralarını doldurmanız. Teşekkür ederim:)

Erdem'in sormuş olduğu soruyla ellerim titrerken, karşımda duran adam başımı iki yana sallayıp sessiz adımlarla aşağı indim. Yarı çıplak ayaklarıma eşlik eden adımlarımla, ayağıma batan yerdeki taşları umursamadan kendime saklanacak bir yer bulma çabasına girmiştim.

Evet ayaklarım çıplak sayılırdı çünkü evden aceleyle çıktığım için ve hiç aklıma ayakkabı giyinmek gelmediği için çoraplarımla kalmıştım.

"Hı, bende bu adam neden konuşamıyor diyordum. Ağzı kapalıymış ya." Erdem'in sesi kulaklarıma uğuldarken bu metruk binadaki bir kolonun arkasına saklandım.

Artık yukarıdaki sesleri az çok işitiyordum. Ama Erdem'in ne konuştuğunu kavrayamıyordum. Kimsenin buraya gelmemesi ve yakalanmamak için türlü türlü içimden dualar ederken Erdem'in cep telefonunun gürültüsü tüm bu binada çalmaya başlamıştı.

Çok geçmeden telefon sesi gitmişti. Olduğum yerdeki koku beni oldukça rahatsız ediyordu.

"Evet dede," çok geçmeden işittiğim Erdem'in sesiyle ellerim dudaklarımın üzerini buldu. Ne yapacağımı bilemeden sığındığım kolunun arkasına daha da çok sığındım.

"Tamam da dede ben artık Hazal'a ne yapabilirim ki?" diyen sesini işittim ve hâlâ daha konuşuyordu ama ses git gide benden uzaklaşmıştı.

Hazal demişti, benden bahsetmişti.

Acaba evde olmadığımı mı fark etmişlerdi? Kapıyı kilitlemiştim ama gerçi şuan evde hazırlıklar varken kimsenin benim odama çıkacağını sanmıyordum ama Selda her an her şeyi yapabilirdi.

Bu sabahki konuşmaları çok ağrıma gitmiş ve bunları Selda'dan duymak beni üzmüştü. Aklıma geldikçe çıldırıyordum.

Erdem'in gürültüsü artık yoktu. Etrafı sessizlik sarmıştı ama yinede olduğum yerden çıkıp çıkmamak arasında gidip gelirken derin bir nefes alarak sakin adımlarla saklandığım yerden çıktım.

Gözlerim merdivene doğru kaysa da Erdem'in gidip gitmediğinden emin olmak için çıkışa yöneldim. Tam o sırada araba sesi duymamla derin bir oh çekmiştim.

Ve dışarı çıktığımda da artık Erdem'in arabasının orada olmadığını görmüştüm. Geriye doğru dönerek adım adım yürüdüm. Hava soğuk olsa da içimde ki sönmeyen intikam ateşi yüzüme gülücük saçmıştı.

Bugün Erdem'in en mutlu günüydü yani o öyle sanıyordu. Cesur denilen adamı oradan çıkardığımda, bunu duyduğundaki o yüz ifadesini bile görmek beni oldukça mutlu edecekti. Belki biraz bile olsa bana yaptıklarından pay çıkaracaktı.

Adımlarım yavaş yavaş merdivenleri tırmandı. Yüzümdeki sırıtma solarken ellerimi hırkamın cebine soktum. Yukarı çıktığımda Cesur'un soğuk ve sert bakışları karşısında beni görmek ister gibi merdivenlere odaklanmıştı. Ve beni gördüğündeki keskin yüz ifadesi daha da keskinleşmişti.

Bakışlarından çekinsem de onun kadar soğuk ve sert bakmam gerekiyordu. O delici bakışları biraz daha kısıldı, cebimde duran ellerimin terleyişi ile ellerim cebimden çıktı. Merdivenlerden çıkmış ona doğru ağır ağır yürürken bu kez ayaklarımdan başlayan bakışları ağır ağır vücudumda gezindi.

Vücudumda gezinen bakışlarına tepki olarak kaşlarımı çattım. Kahvelerinde kızıllık barındıran o sert bakışları gözlerime tırmanırken, ben bile ondan korkmuştum. İlk defa bir adamın bana bu denli sert baktığını fark etmiştim.

00.18Where stories live. Discover now