1.6

1.1K 189 160
                                    

Yorum ve oy lütfegegegen🧡

Süre.

Zaman.

Kısıtlı.

İki hafta.

Avuç içlerim terliyor başım dönüyordu. İki hafta vardı... On yedi yıllık döngüyü durdurmak için iki haftam vardı. Neden olduğunu bilmediğim bir şeyi bulmak herkesle aramı düzeltmek için sadece iki haftam vardı.

Sarsıla sarsıla titrerken kötü anılarım birer birer aklıma geliyor ve beni daha da çıkmaza sürüyordu. Her hayatım bir diğerinden daha kötü olmuştu. Yedincisinde ise mahvolmuştum. Eğer... Eğer bu hayatta da başaramazsam ne yapardım bilmiyordum. O hayattan daha kötü bir şey olabilir miydi? Ne olurdu? Herkesi kaybetmiştim. Daha kime zarar gelebilir daha ki-

Jeongin.

Fark ettiğim şeyle başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Yedinci hayatımda en kötü şeyleri yaşamıştım ama o hayatta Jeongin yoktu. Jeongin bu hayatta vardı.

Bu hayatta ki sınavım oydu.

Herkesle birlikte o da zarar görecekti. Tanrı onu bana mutlu olayım diye göndermemişti. Başaramazsam acılarıma yeni bir acı eklenmesi içindi.

"Ne istiyorsun benden? Ne istiyorsun... Herşeyi denedim herşeyi yaptım neden.... NEDEN HALA BU HALDEYİM?!"

Hissedebiliyordum içimde ki acı çeken beni. Bir tarafım alışmış tepki vermezken bir tarafım sinirli ve acı içindeydi.

Yere vurdum. Ellerime taşlar battı umursamadım. Kendime vurdum. Saçlarımı çektim. Bağırdım çağırdım. Bu sırada vücudum kendimi kontrol edemeyecek şekilde titriyordu.

Artık dayanamıyorum.

"Hyu-"

Önceki hayatımda da bazı şeyleri düzeltmiştim ama yine de bu hale gelmiştim. Düzeltmek yeterli değildi.

"...Jin-"

Birşey gerekiyordu. Herşeyin bir anlamı olması gerekiyordu. Olması gerekti... Daha fazla yaşayamazdım ben ben-

Gözlerim yavaş yavaş kapanırken artık sınırıma geldiğimi fark ettim. Ağlamaktan bitap düşmüş haldeydim. O sırada fark ettim yanı başımda olan kişiyi. Beyaz saçları dağılmış gözleri dolmuştu. Ellerimi tutuyordu. Demek artık acımamalarının nedeni oydu. Kalan son gücümle gülümsedim.

"Nasıl başarıyorsun... İhtiyacım olduğu zaman... Yanımda olmayı..."

Onun cevap vermesini bekleyemeden kapandı gözlerim. Bedenimin öne, ona doğru düştüğünü muhteşem kokuyu aldığımda hissetmiştim.

---

"Sevgilim, bak çok güzeller!"

Beyaz saçlı çocuk koştu ve tepenin üstüne çıktı. Böylelikle papatyaları daha net görmüş ortama daha mutlu bir kahkaha bırakmıştı. Jeongin'di bu. Üstünde beyaz geniş tişört altında ise aynı renk kısa bir şort vardı.

O kadar güzel görünüyordu ki... Yutkundum ve ona doğru ilerlemeye başladım. Sevgilim dediği kişiyi merak ediyordum. Sanırım iliklerime kadar hissettiğim bu duyguya kıskançlık deniliyordu.

Kollarını gökyüzüne açtı ve derin bir nefes alarak bana baktı. Gülümsediğinde bende gülümsedim. Bana doğru koşmaya başladığında ister istemez kalbim hızlı atmaya başladı. Bir yandan da düşer diye endişelenmiştim.

O sırada tuaf bir şey oldu. Dibime gelen Jeongin'in durmasını bekledim ama durmadı. Sanki bir toz bulutu oldum bir anlığına ve onun geçmesine izin verdim. Arkamı döndüğümde ise Jeongin birine sarılmış duruyordu.

Pâro • hyunin • ⚜️Where stories live. Discover now