dördüncü çiçek,

47 9 2
                                    


Ben senin, otobüs camına dalıp giden güzel gözlerini, kıvrımlı kirpiklerini, gece geç saatlere kadar ayakta kaldığımızda kendiliğinden kapanan göz kapaklarını, uykulu bakışlarını, tatlı yanaklarını, ince dudaklarını, gülümsemeni seviyorum.

Karman çorman dalgalı saçlarını, bazen takmaya çekindiğin beyaz kedili bereni seviyorum. Ki ne kadar yakıştığını da sana bir türlü anlatamıyorum.

Tüm bunlardan daha çok, kahkaha atarken kısılan gözlerini seviyorum. Dudaklarının kıvrılışını seviyorum, yanaklarına dek büyüyen ve baktıkça güzelleşen gülümsemeni.

Üşüdüğünde burnunun ucunun, sıcakladığında ve utandığında kulaklarının kızarmasını seviyorum.

Uzun, beyaz ve ince ellerini, avuç içlerini, gitarın perdelerinde dans eden parmaklarını, müzikle arandaki şu derin bağı, sarılmayı bu kadar seviyor oluşunu, yumuşatıcıyla karışık o güzel, anlatması güç kokunu; sesini, mırıldanışlarını, boğazından gelen hoş, kısık sesli kıkırtılarını seviyorum.

Benimle birlikte ağlamanı, üzüldüğümde yüzümü güldürmeni, gecenin bir yarısı şarkılaşmayı, havadan sudan konuşmayı, otobüste yan yana oturmayı, ağaçların arasında yürümeyi, kimi zaman altında oturmayı; aynı yorganın altında uzanmayı, saçlarım yüzüne değince gıdıklanmanı, başını omzuma yaslamanı, başımı omzuna yaslamayı, saçlarımızın birbirine karışmasını, herkes uyurken şu kasım soğuğunda iki deli gibi balkona çıkmayı ve yağmuru izlemeyi, sonra soğuktan titreye titreye gülüp yine içeri geçmeyi ve kollarının arasına girmeyi seviyorum.

Ben seni sevmeyi bile öyle çok seviyorum ki.

Tek kelime bile etmeden milyonlarca şey anlattığın o bakışını seviyorum. Ellerimi tutmanı, bırakmamanı, beni önemsemeni, sırf ben sert içemiyorum diye sevmemene rağmen sütlü kahve almanı ve benimle içmeni, üşüdüğümde üzerimdeki ceketinin fermuarını iyice kapatmanı, seni özlediğimde o cekete sarılıp uyumayı, kollarının arasında olmayı seviyorum.

Ve sen, saydığım bütün bu şeyleri birer kusur olarak görüyorsun.

Dünyada var olan en güzel ayrıntı olduğundan bihaber karşıma geçiyor, gülüp inkâr ediyorsun bunları. "Abartma canım," diyorsun. Az bile söylüyorum oysa, içimden geçen her cümleyi sana söylesem kaç sabahı devireceğimizi tahmin bile edemiyorum çünkü.

Kelebekler kendi kanatlarını hiçbir zaman göremez derler ya, ben bunun olmasına izin vermeyeceğim.

Çünkü sen bugüne dek odanda, boş bir sokakta, elinde sigaranla bir başına ağlarken artık yalnız olmana izin vermeyeceğim ben. Nasıl da sevilmeye değer olduğunu, kalbindeki her bir kırığı yapıştırıp acısı geçsin diye üzerlerine küçük bir öpücük bırakmayı ne kadar istediğimi anlatacağım sana.

Benim "Sana benzeyen her şiire sarılasım geliyor," iken, kanatlarını görmezden gelmene izin vermeyeceğim.

çünkü sen bir kumrusunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin