"Bölüm 1"

73 27 6
                                    

İçimdeki korku, heyecan, endişe ve nefret silsilesiyle uyandım. Bugün intikam temellerinin atılacağı gündü. Dur ne diyorlardı ona... "Büyük Gün." Evet evet sanırım tam olarak buydu açıklaması.

Yattığım yerden kalkıp etrafıma bakındım.

Sanki ne bekliyorsam?

Yerimden kalkmam için vahiy gelmeyeceğini anladıktan sonra kalktım ve hazırlanmaya başladım. Fazla abartılı giyinmeyecektim çünkü alt tarafı yeni işe başlıyordum. Aa tabi ben size anlatmadım. Şimdi benim olayım şundan ibaret aşko: Ben yıllar önce annemi öldürüp kayıplara karışan Haşmet Devran'ın pek kıymetli oğlu Emir Devran'ın şirketinde işe başlayacağım. Halk ile ilişkiler uzmanı olarak. Üstelik bu mafya olan babamdan gizli. Ahh ne çılgın ama değil mi? A evet ne alaka diyorsun şimdi sen. Bak şimdi güzel dostum bu işlerde bı gariplik var ve ben bu garipliğin sebebini aramaya koyuldum. Babam mafya ve bu annem öldürüldüğünde de böyleydi. Peki neden peşine düşmedi? Aklım almıyor neden insan sevdiğinin canına kıyan birinin peşini bırakmayı seçer? Saçma evet ama bu bı gerçek. 7 yaşımdan beri bunu sorguluyorum. Bir kaç ay önce bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Beni bu kadar erken yaşta annemden koparan bu adamın ortalarda olmaması şoku beni hem sıkıyor hem geriyordu. Bu yüzden ben de çok sevgili "EMİR DEVRAN'IN" bı o kadar sevgili " DEVRAN HOLDİNGİNDE" çalışmak üzere bı cv dosyası hazırladım ve kabul edildi. Boş evet biliyorum çok boş geliyor hemde. Ama bişeyler var buna eminim.

Altıma kot pantolonumu üstüme ise beyaz bir gömlek ve açık kahve tonlarında bir sweat kombini yaptım. Gömleğin yakalarını sweatin üstüne çıkardım ve beyaz spor ayakkabılarımı da giydikten sonra saçlarımı açık bıraktım ve düzleştirmeye koyuldum.

Umarım baban öğrenmez Deniz.

Umarım iç ses ama koca göbeğini yerden kaldırıp bir şeyler yapmış olsa biz şu an bu halde olmazdık.

Siz kim oğlum?

Ya Demirle ben işte. Yanıma ufak bir çanta alıp içine kulaklığım, astım ilacım ve şarj aletimi aldım. Elime ise süs olsun diye (güya rol yapıcaz) bir defter ve bir kalem almayı ihmal etmedim. Masanın üzerindeki telefonumu ve saatimi de alıp çıktım. Aşağı indiğimde Demir kahve içerek telefonuyla uğraşıyordu.

Kafasını kaldırıp bana baktıktan sonra keyifle güldü.

-"Oo prenses uyanmış."

Yanına gelip başına öpücük kondurduktan sonra;

- "Günaydın yakışıklı prensim" dedim.

- "Günaydın ahududu kokulu, nereye böyle?"

- "Hiç öyle bı kahve içicez Edayla"

-"Elindeki defterle?"

-"Evet"

-"Allah Allah"

-"Evet"

-"Sence de biraz saçma değil mi abla?"

-" Aman Demiir çok soru soruyorsun "

-"Tamam tamam" diyerek güldü.

-" E hadi o zaman ben kaçtım " diyerek koşmaya başladım.

-" Kız bı kahvaltı etseydin"

-" Dışarda yerim" diyerek bağırdım.

Arabama binip holding'in yolunu tuttum. Bir yandan da aylardır çalıştığım bilgileri unutmuş muyum diye ezber yapıyordum. Holding'in önüne geldiğimde arabayı park ettim ve etrafıma bakındım öncelikle. Ardından koskoca dağlar gibi karşımda duran tabelaya baktım. Altın harflerle yazılmış gibi. Gören de parayı Emir Devran değil tabela kazanıyor sanar. Kafamı eğip yerdeki halıya baktım. Bu ne gösterge kardeşim alt tarafı holding kurmuşsun Ülke değil ya!

Aslında halı normaldi, tabela da ama sahipleri değildi....

Adımlarımı sıkı sıkı attım. Sanki yere değil de Haşmet Devran'ın kafasına basıyormuş gibi.

AHTERWhere stories live. Discover now