"Bölüm 6"

20 17 0
                                    

Hala sinirimi üzerimden atamamıştım. Orda sesimi çıkaramadım her ne kadar göbekli bir mafya babası olsa da bir yandan da babamdı çünkü. Ama neden ya nasıl bir insan sevdiğinin ölümünü bu kadar kolay aşabilir? 22 yaşındayım,annem öldüğünde 5 yaşındaydım. Ben bile her gün bu anı tekrar tekrar yaşarken altına yattığı adamın nasıl umrunda olmazdı?. Bu nasıl bir saçmalıktı?

Şirketin park yerini bulup aracımı aynı sinirle park ettikten sonra hızlı adımlarla şirkete doğru yürüdüm. Odaya geldiğimde Emir henüz gelmemişti. Çantamı koltuğa fırlatıp camın önüne geçtim ve dışarıyı izleyerek gözlerimden yaşlar akmasına izin verdim. Kapı açıldığında arkamı bile dönmeden yüzümü sildim. Çünkü kimin geldiğini tahmin etmek zor değildi.

"Günaydın" dedi gayet neşeli bir sesle. Masama doğru yürüyerek ve yüzümü göstermemeye çalışarak donuk bir "Günaydın" yanıtı verdim. Olduğu yerde dikilmiş bana bakıyordu.

"Ne bakıyorsun? Ağlıyorum işte tamam gördün oldu mu?"

"Şş sakin ol" dedi şaşırmış bir sesle. Yanıma doğru gelip oturduğum sandalyede masanın önümdeki bölümüne oturdu. Yere doğru bakan bakışlarımı çenemden tutup kendine çevirdi.

"Neyin var Deniz?" Sesi küçük bir çocuğa derdini sorar gibiydi. Sanki bu soruyu bekliyormuş gibi yine gözümden yaşlar süzüldü. Kafamı dizlerine koyup hıçkırarak ağlamaya başladım. Hiç bir şey söylemiyor,sadece saçımı okşuyordu. Hiç ağlamadığım kadar çok ağlamak istiyordum. Nefes alış verişlerim normale döndüğünde eliyle başımı tekrar kaldırıp göz yaşlarımı sildi. Ardından masada duran su şişesini alıp elime verdi.

"İç şundan ve sakinleş biraz" alıp bir yudum içtikten sonra şişeyi buruşturup yere attım. İçimdeki o öfke yıllar sonra yeniden uyanıyordu. Geçirdiğim öfke nöbetlerinden biri yine geliyordu. Şişeyi attıktan sonra ufak bı hırlama çıktı boğazımdan.

Elimden tutup beni ayağa kaldırdı. Hiçbir şey söylemeden hızlıca yürüyordu. Herkesin bakışlarını üzerimize çekerek şirketten çıktık. Beni arabasına bindirdi,ağlamam asla durmuyordu. Bir süre sonra önü deniz olan bir uçuruma geldik. Arabayı durdurduktan sonra

"Arabadan in" dedi. Dediğini yapıp arabadan indim. Benimle birlikte oda inmişti.

"Niye geldik buraya Emir?"

"İstediğin kadar bağır, sakinleş diye"

"Hiçbir işe yaramayacak" dedim sinirli çıkan sesimle.

"Evet yaramayacak ama sen bunu bile bile yapmak istiyorsun,buraya gelmeseydik belki öfke nöbetine girecektin" diye bağırdı.

Hiçbir şey söylemedim. Arabaya yaslanmış olan adama doğru koşup sarıldım. Hem ağlıyor hem sıkı sıkı sarılıyordum. Garip bir şekilde huzur veriyordu.Kafamı çekip yüzüne baktım. Simsiyah gözleri o kadar güzeldi ki. Elleriyle yüzüme gelen saçları geriye itti.

"Teşekkür ederim" dedim sadece. Gayet sakin bir sesle cevap verdi.

"Daha iyi misin?" Başımı salladım.

"Peki ne olduğunu anlatmak ister misin?" Başımı hayır anlamında tekrar salladım.

"Peki" deyip bu kez başımı göğsüne yaslayan o oldu.


Öfkelenmeme sebep olan nasıl öfkemi dindirebilirdi? Nasıl kaybettiğim huzuru tek sarılışıyla geri getirebilirdi?
Gözlerimin kapandığını hissediyordum ve engel olmadım. Çünkü güvendeydim.

AHTERDove le storie prendono vita. Scoprilo ora