8.BÖLÜM TERCİHLER

86 7 4
                                    


İnsan tercihlerinde ne kadar özgürdü? Mesela doğacağımız aileyi kendimiz seçebiliyor muyduk? Hayır tabiki. Öyle bir şansım olsaydı sorumlu bir baba ve huzurlu bir yuva isterdim. Ve daha sayamayacağım birçok şey.

İnsan daha doğmadan kendi tercihlerini yapabilseydi eğer kendi için en mükemmel hayatı seçmek isterdi. Mükemmel herkes için var olunca onu kötüden ayıracak başka bir değer olmadığı için mükemmel de olmayacaktı. Mesela elmasın yanında kömür olmasaydı her yer elmas olsaydı asla elmasın değerini bilemeyecektik.

Yani yaratılışın en başından beri tercih yapma hakkına hem sahiptik hem de değildik. Şeytan bile bir tercih yapmıştı. Sonu başından belli olan bir tercih. Yaptığımız tercihler bize ya elmas verecekti ya kömür. Bazıların da özgürdük bazılarında değil.

Şu an yaptığım tercih de özgür olduğumu asla hissetmiyordum. Araba da büyük bir sessizlik hakimdi. Kafamı cama doğru eğmiş yol kenarındaki ağaçları seyrediyordum.

İçimde bir sıkıntı vardı. Huzurlu değildim. Kalsaydım da huzurlu olmayacaktım. Dakikalar öncesinde zorla sokulduğum evden kendi irademle çıkmıştım. Sencer son sözünden sonra tercihi bana bırakmıştı. Aslında çok düşünmeme gerek kalmadan hızla çıkmıştım.

Sözünde durdu. Beni durdurmak için hiçbir şey yapmadı. Elimi kolumu sallayarak çıktım. Ardımdan Ali de geldi tek laf etmeden arabaya bindik. Ve şu an yoldaydık. Sevinmiş miydi acaba? Sonuç da beni gördükten sonra istemediklerini sürekli belli etmişlerdi.

" Orada kalmadığım için sevindin mi? Sonuç da benden haz etmediğini en başından beri belli ettin."

Arabanın arka koltuğuna binmiştim. Bir cevap vermesini bekliyordum. Tek yaptığı şey sessizce araba sürmekti.

" Sesim ön tarafa geliyor mu acaba?"

Sesli bir şekilde nefesini bıraktı. Ne, böyle yolculuk mu geçerdi? Radyoyu bile açmadı. Şarkısız yolculuk, filmi sessiz izlemek gibi berbat bir histi. Biraz sohbet etse yol çabuk biterdi hem.

" Senden nefret edemeyeceğim kadar yabancısın. Ve beni üzecek ya da sevindirecek bir konumda değilsin. Abim haklı sadece sorumsuz bir kız çocuğusun."

Al kırdın. Ne var bu kadar kırıcı konuşacak. Adı batasıca abin kendi kopyasını bulmak için çok uğraştı mı acaba? Kendimden başka düşünenim olmadığını hatırlattığın için sağ ol Ali.

" İyi bir daha bana kız çocuğu diyecek konumda olmadığını da hatırlarsan sevinirim."

Çiçek vurdu gol oldu! Oh olsun.

Araba evimin olduğu tanıdık sokağa girdiğinde az da olsa rahatladığımı hissettim. Tam kapının önündeki bayırda durduğumuzda Ali el frenini çekip bana döndü.

" Bir daha seni görmemeyi temenni ediyorum. Bu yüzden hatırlamama gerek de yok."

İyi. Ben de tam öyle istiyordum zaten. Abisi kılıklı pis surat.

" Aynen ben de seni bir daha görmemeyi temenni ediyorum. O yüzden getirdiğin için teşekkür de etmeyeceğim. Kötü kal."

Son sözümü söyledikten sonra arabanın kapısını kırarcasına çarptım. Evin kapısına yöneldiğim de derin bir nefes alıp anahtarla kapıyı açtım.

Böyle berbat bir günün ardından en son isteyeceğim şey içerdeki altın kızların bol oktavlı gürültüsüydü. Double berbat bir gündü. Allah ım lütfen burdan odama ışınlanayım da o salonun önünden geçmeyeyim.

Bir kaç dakika kapı da çaresizce bekledikten sonra el mahkum salona doğru yöneldim. Kapıdan geçerken durup mecburen selam verdim.

" Oo altın kızlar hoş geldiniz. Ne güzel böyle maşallah hepiniz de toplanmışsınız."

Kayada Açan PapatyaWhere stories live. Discover now