25.Bölüm|Final|

4.2K 190 31
                                    


Medya: Final.









~~

Daha önceden yaşamayı içtiğim su, yediğim yemek, yaptığım işler olarak bilirdim. Bir kalbimizin olduğunu, aslında bize hayat veren şeyin fiziksel olarak yaşadığımız şeyler değilde; duygularımızla hissettiğimiz şeyler olduğunu onunla evlendiğim ilk gün anlamıştım. Bana tüm duyguların en güzelini yaşatmıştı. Sevgiyi, merhameti, heyecanı, tutkuyu yeri geldiğinde kaybetmekten korkmayı, korktuğum şeylerle savaşmayı ve daha bir çok şey...
Şimdide annelik duygusunu tatmıştım. Bebeğimizin karnımda olduğunu hissettiğim ilk gün sanki o duygu tüm vücudumu esir almış ve bir daha çıkmayacağınım sinyallerini vermişti bünyeme.

Ne garipti değil mi? Aslında kaderimiz doğduğumuz ilk gün yazılı ama biz ise sanki kader yokmuşçasına yarın için planlar yapıyorduk. Bundan yıllar önce biri gelipte ablan gibi sende Cihanbeyli konağına gelin gideceksin deseler 'Asla'! Der geçerdim. Ama bunun olacağı gün dilim bağlanmış ve ben razı olmuştum. Sahi kaderin bağını kim kesebilmiş ki ben kesecektim?

Baran Cihanbeyli benim daha önce hissetmediğim herşeyin bütünü olmuştu. Bana ev olmuştu, aile olmuştu...

Ben yine hamileliğin getirdiği duygusallıkla penceremin kenarında oturmuş bunları düşünürken, aynı zamanda gözyaşlarıma engel olamıyordum. Baran ağlamama çok kızardı ama ben mutsuz olduğum için ağlamıyordum ki, bunlar hepsi mutluluktandı.

Karnım neredeyse burnuma gelmek üzereydi. Biz 8 buçuk aylık olmuştuk bile. Biz diyordum çünkü ikizlerim vardı evet. Bunu sonradan öğrendiğimizde Baran ve ben o kadar çok şaşırmıştık ki anlatamam. Bu süre zarfında ne yazık ki Davut Ağayı kaybetmiştik. Yaşlılığın getirmiş olduğu hastalıkla başa çıkamamış ve tam 4 ay önce hayata gözlerini yummuştu. O zamanlar elbette Baran için çok zor olmuştu çünkü nede olsa onu babası yerine koymuştu ama hem benim hemde bebeğimizin desteğiyle toparlanmıştı. Ayrıca Yiğit ve Sırma evlenmiş İstanbul'a yerleşmişlerdi. Artık aşiretten uzaktaydılar. Her gün sırmayla konuşuyorduk ve hatta okula bile başlamıştı benim başarılı kardeşim. Girmiş olduğu YKS sınavından iyi bir not alıp öğretmenlik kazanmış şimdide okuyordu ve yiğit ona gerçekten destek oluyordu.

Konakta ise ben Melek anne ve Barandan başka kimse kalmamıştı. Piroz yenge eşinin ölümünden sonra Elif'in yaşamış olduğu yerin yakınlarına o ve Mehmet abilerle taşınma kararı almıştı. Sonunda benimle uğraşmaktan vazgeçmişti çünkü artık yapabileceği hiçbir kötülük kalmamıştı.

8 buçuk aylık olmama rağmen sanırım hala aşeriyordum. Belkide sıkıntıdandı bilmiyordum ama Barana çok çektirdiğim aşikardı. Bananesi canım! Bu çocukları tek başına yapmamıştım sonuçta. Doğumu ben çekeceksem geri kalanını da kocam çekecekti.

Yeniden aşerdiğim şeyle Baranı aradım. İlk çalışta açmıştı yine.

"Efendim hayatım?"

"Baraaann!"

"Arin ne oldu doğuruyor musun yoksa geleyim mi şimdi hastaneyi arıyorum bekle!"

"Ya dur doğurmuyorum daha."

"Korkuttun beni güzelim ne oldu?"

"Ben aşeriyorum uzun zaman sonra."

"Uzun zaman? Hmmm haklısın en son dün gece aşermiştin ve ben 3 saat boyunca yağmurlu havada aşerdiğin şeyi bulmaya çalışıyordum."

"Ne yani Baran şikayetçimisin bu durumdan? Çocuklarım duyuyor seni ve nasıl kötü bir baba olduğunu hissediyorlar." Diyerek yalandan sitem ettim.

ARİNWhere stories live. Discover now