Bölüm 8

261 14 15
                                    

(Bölümde geçen ve benim ingilizceden çevirdiğim şarkı; E.T.)

"Hah! Ben mi?" Dedi Hürkan ayağa kalkarken. "Ben mi Draco'yu kıskanıyorum?" Emre olanları gülümseyerek izliyordu. Hürkan'nı iyi tanıyordu. "Olamaz mı?" Dedi ortamı daha da kızıştırmak için. "Sende mi Emre?" 

"Ne bende mi?"

"Sende mi Draco'yu kıskandığımı düşünüyorsun?" Emre gülerek ayağa kalktı. "Düşünmüyorum, eminim." Dedi Hürkan'a yaklaşırken. 

-HÜRKAN'DAN-

İnanamıyorum ya! Benim Draco'yu kıskandığımı düşü- bir dakika. Kendime dürüst olmalıyım, gerçekten kıskandım mı? Evet. Kıskandım...

Emre gülerek bana doğru yaklaşırken arkadan bir ses yükseldi. 

"Kiss me, ki-ki-kiss me. (Öp beni, ö-ö-öp beni.)" Emre ile aynı anda kafamızı sesin geldiği tarafa çevirdik. Tuana bizi çekiyordu. Şarkı devam ederken Emre ve ben Tuana'ya doğru ilerledik. "Sakın bunu yayınlama." Dedim. "Aa, neden miş o?" Emre telefonu almak için ufak bir hamle yaptı ama Tuana kurtuldu ve ayağa kalkıp kapıya doğru koştu. "Sıkıyorsa yakalayın!" Dedi ve biz daha daha olayı anlamadan ayakkabısını giyindi ve çıktı. "Üstüne bir şey almadı." Dedim istemsizce. "Oğlum şimdi hanımcı olma vakti değil. Koş!" Emre ayakkabılarını giyinirken ben Tuana için hırka aldım ve çıktık. "Gel bir de onu bul şimdi!" Emre çok hakklı konuşuyordu. "Sen sağa git, ben sola gideceğim." Dedim ve koşmaya başladım. Biraz ilerledikten sonra kulaklarımı Tuana'nın sesi doldurdu ama tek onun ki değildi bir erkeğin sesi daha vardı...

"Neden üstünde hırka yok?" Dedi erkek. "Uzun mesele, Ateş." Ateş ha? Yoksa sen misin o... Tuana'nın hoşlandığı? Daha fazla yerimde duramadım gizli gizli yanlarına yaklaşmaya başladım fakat Tuana beni fark etti. "Demek buldun beni Hürkan?" Dedi. Çocuğun gözleri de bana döndü. "Ateş, görüşürüz." 

"Görü-" Ateş'in sözünü bitirmesine izin vermeden Tuana'ya doğru koşmaya başladı. Tuana ufak bir çığlık attı ve koşmaya başladı. "Asla yakalayamazsın beni!" Der demez Emre onu şaşırtarak önüne çıktı ve tuttu. "Ya! Hile ama bu!" Ona doğru yaklaştım. "Hadi ver şu telefonu ver." 

"Hayır!" Tam Tuana'ya doğru biraz daha yaklaşacağım sırada Ateş denilen çocuk girdi aramıza. "Tuana, rahatsız mı ediyor bunlar seni?" 

"Bu seni ilgilendirmez." Dedim. "Tuana'yı ilgilendiriyorsa beni de ilgilendiriyordur." Bu çocuk fazla kaşınıyordu. "Biliyor musun? Tuana senden daha yakın bana ve sadece bizi ilgilendiren şeyler var, şimdi siktir git!" Tuana arkadan gülerken Emre olayları kavramaya çalışıyordu. "Tuana, verir misin telefonu?" Dedim gözlerimi Ateş'ten ayırmadan elimi Tuana'ya uzatırken.

-TUANA'DAN-

Ateş, Hürkan'a sert bir yumruk atınca Emre beni bıraktı. "Ateş, ne yapıyorsun sen!" Dedim. Emre onları ayırmaya çalışırken Hürkan'da Ateş'e karşılık verdi. Hürkan'nın elindeki hırka yere düşerken Ateş'te yerle bir olmuştu ve Hürkan'da onun üstündeydi. "Sen kim oluyorsun lan!?" Şiddet yetmezmiş gibi sözlü kavga etmeye de başlamışlardı. Emre onları ayıramıyordu, geçmişten kalan travmalarım tetiklenmeye başlamıştı. Elim ayağım tirerken yavaşça yere  oturdum. "Durun..." Dedim kısık bir sesle. Gözyaşlarım şiddetlenirken geri geri gittim ve sırtımı duvara yasadım. "Durun, lütfen durun..." Sesim duyulmuyordu. Yağmurda başlamıştı titreyen ellerimi kulaklarıma götürdüm ve var gücümle bağırdım. "Yeter! Durun artık!" İkiside durdu bir anda. "Tuana?" Dedi Emre. Hürkan Ateş'in üstünden kalktı ve yanıma koştu. Elimle onu durdurdum. "Yaklaşma!" Ateş'te ayağa kalktı ve yanıma geldi. "İkiniz de korkunç insanlarsınız!" Emre yavaş yavaş yanıma geldi. "Tuana...korkma. Ben sana bir şey yapmayacağım." Emre'nin yanıma gelmesine izin verdim. Yanıma oturdu ve Hürkan'a kafasıyla gitmesini söyledi. Ateş'de gidince yalnız kaldık. "Merak etme, ben yanındayım." Kafamı omuzuna koydum ve ağlamaya başladım. "Emre, ben geçmişi hatırlamak istemiyorum! Tekrar acı çekmek istemiyorum!" 

"Sana geçmişi hatırlatan ne?" Burnumu çektim. Yağmurun altında oturmuş ağlıyordum. "Annem ve babam ben daha 11 yaşındayken boşandılar bu pekte masum bir boşanma değildi. Hepimiz çok yıprandık, evde sürekli kavga gürültü vardı. Detaylara girmeyeceğim ama babam iyi bir insan değildi. Birinin sesi yükseldimi elim ayağım titriyor. Eski kavgalar geliyor aklıma..." Emre şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Lütfen daha fazla yağmurun altında kalmayalım hem Hürkan'da berbat bir durumdadır..." Hürkan, onu hiç düşünmedim. Bencilce davrandım. Ayağa kalktım yere düşen hırkayı aldım ve Emre'ye dönüp kalkması için elimi uzattım. "Sağol." Dedi ve elimi tuttu. 

                                                ● ● ●

Emre ile eve geldiğimizde Hükan'nın balkonda oturduğunu ve endişeli endişeli dışarıyı izlediğini gördüm. "Emre, bizi biraz yalnız bırakır mısın?" Emre başını salladı ve odasına gitti. Hürkan geldiğimizi fark etmemişti bile. Gözlerim hızla sallanan bacağına kaydı daha fazla dayanamadım ve yanına gidip elimdeki hırkayı üstüne örtüm. İlk başta irkildi arkasına dönüp beni görünce de ayağa kalktı. "Tuana!" Gözlerim yüzündeki yaralada dolaştı istemsizce... Bir şey demeden içeri girdim. Hürkan arkamdan gelirken pansuman malzemelerini bulmaya çalışıyordum. "Tuana, konuşmayacak mısın?" Ne cevap verdim ne de tepki verdim. 'Buldum!' Dedi iç sesim pansuman malzemelerini bulduğumda. Hürkan'nın kolundan tuttum ve onu koltuğa oturtum. "Tuana, ben özür dilerim." Parmağımla onu susturdum ve yaralarını temizlemeye başladım. "Ah," Canı yanıyordu. "Of, ne zaman bittecek." 

"Sabret biraz." Hürkan bir anda elimi tuttu. "Affetin mi?" Derin bir nefes aldım. "Affettim." Dedim gülümseyerek. Bir anda beni kendine çekti ve sarıldı. "Hürkan! Dikkat et düşeceğim!" 

"Bana da yer var mı?" Hürkan'dan ayrıldım ve bize masum masum bakan Emre'ye baktım. Hürkan'da ayağa kalktı. "Gel buraya." Dedim.

                                                ● ● ●

Okul çıkışı eve gitmeyip okulun kütüphanesinde kaldım. "Ağh! Hangi amına koyduğumun evladı," Biraz daha uzanmaya çalıştım "Ih, kitapları Allah katına koyar ki!" Dedim raftaki kitabı almaya çalışırken. Bir el uzanıp almaya çalıştığım kitabı aldı. Hızla arkamı döndüm. "Bunu mu almaya çalışıyordun?" Tek kaşımı kaldırdım ve sırtımı kitaplığa yaslayıp kollarımı birbirine doladım. "Ne o? Yoksa yaz dizisinde felan mı olduğumuzu sandın? Sen benim uzanamadığım kitabı alacaksın bende etkileneceğim sonra sana aşık olacağım, öpüşeceğiz ve evleneceğiz mutlu son!" Dedim alayla. Güldü. "Bana bak Ateş, sen dün ne yaptığının farkında mısın?" Ateş elini iki yanıma koyarak beni hapsetti. "Farkındayım güzelim." 

"Ateş, saçmalama!" İçimdeki ses tam şu an Hürkan'nın öcünü alabileceğimi fısıldıyordu usulca bana. Ateş'i sertçe ittim. "Bu Hürkan için!" Yumruğumu suratına geçirdim yüzündeki yaralara bende bir tane ekledim. "Düzgünce özür dilemediğin sürece nah görürsün yüzümü!" Hızla oradan uzaklaştım. 

"Efendim Emre?" 

"Sen nerdesin?" 

"Okuldaydım çıktım, bide Ateş'le kavga ettim."

"Sikeyim Ateşi! Bir salmadı!" Güldüm. "Eve geleyim her şeyi anlatacağım."

/Sonsuza Kadar Hayran/Onde as histórias ganham vida. Descobre agora