Bölüm 10

259 14 19
                                    

"Kızım!"

"Efendim anne!" Anime izlemeyi bırakıpta gidemiyordum. "Ömer geldi." Ömer mi? Hemen içeri gittim. "Ömer, hoşgeldin." 

"Hoşbuldum, hadi hazırlan. Gidiyoruz." Kaşlarımı çattım. "Nereye?" 

"Partiye." Gözlerim anneme kaydı başını hafifçe salladı evet dermişcesine.  "Sana güzel bir elbise bulalım." Annem ile odama gittik.


"Çok güzel oldun..." Dedi annem aynadaki yansımama bakarken. Koyu yeşil mini bir elbise giymiştim dekoltesi fazla derin değildi, üstüme tam oturmuştu. "Anne, bu elbise çok güzelmiş." 

"İyi ki saklamışım bu elbiseyi..." Gülümsedim. "Hadi hadi, çabuk daha saçını ve makyajını yapacağız hem Hürkan'da partide olacakmış." Bir an durdum. "Ne? Hürkan'da mı olacak partide?" Annem başını salladı. Saçımı dalgalandırdım ve yüzüme hafif bir makyaj yaptım. "Hürkan'a aşık mısın?" Diye sordu annem birden. Afalladım sessiz kalmayı tercih ettim. "Ben senin annenim, bana anlatabilirsin."

"Ben daha kendime bile anlatamadım ki..."

"Aşıksın değil mi?" Derin bir nefes aldım. "Evet," Annem büyük bir mutlulukla gülümsedi. "Ama lütfen aramızda kalsın." 

                                                  ● ● ●

"Hazırım."

"Ömer'in yanına koş o zaman!" Annem ile içeriye girdiğimizde Ömer şaşkınlıkla bana döndü. "Tuana, bu sen misin?" 

"Yok, ben annesiyim." Dedim gülerek. "Çok güzel olmuşsun."

"Sağol, sen de hiç fena olmamışsın." Siyah bir pantolonun üstüne beyaz bir tişört üstüne de siyah bir ceket giymişti. Çok etkileyici bir mağara adamı saçlı sincap olmuştu. "Gidelim mi?"

"Gidelim de, sen gelsene yanıma." Ömer yanıma gelince koluna girdim. "Bunlarla yürüyemiyorum." Dedim topukluları gösterirken. Ömer gülümsedi. "Ve hâlâ senden kısayım! Lanet olsun."

                                             ● ● ●

Sırayla Emre'yi, Ali'yi, Kaan'nı, Umut'u, Emir'i ve Mert'i aldık. "Ben bu topuklularla bile nasıl sizden kısa oluyorum ya!" Dedim kollarımı birbirine dolarken. "Ne yapalım? Sen kısa yaratılmışsın."

"Kapa çeneni Emre!" 

"Hazır mısın Tuana?"

"Efendim Ömer?"

"Hürkan'nı alıcağız hazır mısın?" Utanarak bakışlarımı kaçırdım. "Hazır hazır." Dedi Emre. Ona ölümcül bakışlarımı yollarken araba durdu. "Alo? Hürkan. Nerdesin?" Ömer Hürkan'nı aradığında sesi hoparlöre verdi. "Abi benim iki-üç işim var, siz gidin partiye ben sonra geleceğim." Yüzümün düştüğünü gören Emre telefonu kaptı. "Hayır abi, biz seni bekliyoruz kapının önünde." Emre bana göz kırptı. "İyi madem, yarım saat'e oradayım." 

Hürkan'nı beklerken sıkıldığımız için arabadan çıktık. "Ömer,"

"Efendim?"

"Bana da sigara versene."

"Hürkan kızmasın?"

"Daha gelmesine var, hem parfüm de sıkarım anlamaz." Ömer paketi uzattı bir tane aldım. "Bu sefer sen yakmak zorundasın."

"Neden?"

"Elbisenin cebi olmadığı için çakmak çantamda ve almaya üşeniyorum." Ömer gülerek sigaramı yaktı. Bir yudum aldım. "Hürkan seni görürse hiç iyi olmaz." Dedi Emre. "Görmez gör-" Dediğim sırada lafım ismimin söylenmesiyle bölündü. "Tuana."

"Hürkan..." 

(Tam burda bitirsem zort olurdunuz ejskfncjeod ama ağzıma da sıçardınız bu yüzden devam edeceğim. Biraz daha in devamı orda UwU)



















"Ow, sıçtın." Dedi Emre kulağıma doğru.

 -HÜRKAN'DAN-

İşimi bitirdikten sonra arabanın olduğu yere gittim. Beni beklerken dışarı çıkmışlardı gözüm ilk yeşiller içindeki Tuana'yı gördü. Çok güzel olmuştu gözlerimi ondan alamıyordum taki dudaklarının arasındaki sigarayı görene kadar. "Tuana."

"Hürkan..." Ona doğru birkaç adım attım. Dudaklarının arasındaki sigarayı aldım ve yere atıp üstüne bastım. "Bir daha sigara içtiğini görürsem benim için bitersin!" Dedim hafif tehditkâr bi' sesle. Gözleri öyle masum bakıyordu ki kızamıyordum ama bunu onun iyiliği için yapıyordum. Sinirli gözükmeye çalışarak arabaya bindim. İki araba gelmişlerdi. Benim bindiğim arabada kimler vardı bilmiyordum ama tahmin edebiliyordum çünkü diğer arabaya; Ali, Kaan, Mert, Emir ve Umut'un bindiğini gördüm. 

Dışarı baktığımda Ömer'in elini Tuana'nın omuzuna koyduğunu gördüm. Tuana'da elini onun elinin üstüne koydu. 'Fazla mı üstüne gittim acaba?'

Emre onun yere eğik olan kafasını kaldırdı ve bir şeyler söyleyip sarıldı. Birkaç dakika sonra arabaya bindiler Emre ve Tuana arkaya geçti. Yol boyu sadece dışarıyı izledi bende onu. 

"Geldik." Dedi Ömer arabayı durdururken. Emre indikten sonra Tuana üzgün gözlerle bana baktı ve indi. "Ondan özür dilemelisin."

"Biliyorum," Deri bir nefes aldım. "Biliyorum Ömer..." Bizde arabadan indik.

                                                  ● ● ●

Partide herkes dans ederken Tuana onları izliyordu. Emre ve diğerleri dayanamayıp onu kolundan tuttup ortalarına aldılar. "O, bana kıvırmayı öğreten, dans etmeyi seven kız nerde?" Dedi Emre onu dans ettirmeye çalışırken. Tuana sonunda gülümsedi ve yavaş yavaş dans etmeye başladı. Ekip onun etrafını kolluyordu burdaki edepsiz erkekler ona bulaşmasın diye. Yorulunca yerine geri oturdu. "Senin için bir iyilik yapacağım sende bundan yararlan bari." Dedi Ömer. Dj'yin yanına gitti ve bir şeyler söyleyip bizi işaret etti adam kafasını salladı ve bir anda şarkı değişti. Daha slow romantik bir müzik çalmaya başladı. Ekip yerlerine geçip otururken Ömer kaşlarıyla Tuana'yı işaret etti. Emre Tuana'yı dansa kaldıracakken Kaan onun kafasına vurdu uyarı manasında. 'Tuana'yı dansa kaldırmalısın.' Dedi iç sesim. 'Biliyorum, iç ses.'

Tuana'ya doğru ilerledim ve önünde durdum. Hafif eğilerek elimi nazikçe ona doğdu uzattım. "Bu dansı bana lütfeder misiniz Düşes?" İlk önce tereddüt etsede gülümseyerek elimi tuttu. "Tabii."  Yavaşça piste doğru yürüdük. Bir elimi beline koydum oda bir elini omuzuma koydu. Bedenlerimiz müziğin etkisine kapılıp ahenk ve uyum içinde dans ederken Tuana'nın kulağına doğru eğilip; "Acaba bir beyefendi sizden özür dilerse onu affeder misiniz Düşes?" Dedim. Nazik kıkırdaması kulaklarımı huzura eriştirdi. "Bilmem? Belki affederim, fakat! Siz bana o beyefendinin kim olduğunu söylemeyi uygun görürseniz." Biraz geri çekildim ve gözlerine baktım. "O beyefendi şu an Dünya güzeli bir kızla dans ediyor." Etrafa baktı. "Lakin, ben o beyefendiyi göremiyorum?" Yüzünü yüzüme çevirdim ve; "Kendinize haksızlık yapmayın Düşes..."

"Acaba bu beyefendi güzel laflarla aklımı mı çelmeye çalışıyor?" Dediği sırada onu kendi etrafında döndürüyordum. "Belki de," Onu kendime çektim. "Sadece, sana değer verdiği içindir?" Nefesi yüzüme çarpıyordu buda kalbimin daha da hızlı atmasına neden oluyordu. Tuana tam dudaklarını açıp konuşacakken ikimizin de gözünü alan bir flaş ile dikkatimiz dağıldı. Ardından birkaç tane daha geldi. O tarafa baktığımızda Ekibin fotoğraflarımızı çektiğini anladım bir de bu yetmezmiş gibi ışıktan dolayı insanların da dikkati üzerimizdeydi.

/Sonsuza Kadar Hayran/Where stories live. Discover now