BÖYLE TANIŞMAK İSTEMEZDİM

345 14 2
                                    

Çalan telefonla bir anda irkildim. Mert'in kollarından çıkıp ceketimin cebinden telefonu aldım. Arayan abimdi.

"Efendim abi."

"Eylül, neredesin?"

"Mert'leyiz abi bir sorun mu var?"

"Hemen şirkete gelin. Karışmamanız gereken bir olaya karıştınız, gelince anlatırım. Yolda dikkatli olun." diyip kapattı. Yine ne olmuştu Allah aşkına?..

Yatakta yatan Mert'e dönüp:

"Abim şirkete çağırıyor. Bir olay olmuş. Dikkatli olun, dedi." dedim ve elbisemi düzeltip ceketimi giydim. Bir daha Mert'in yanında böyle elbiseler giymemeyi de aklımın bir köşesine not ettim. Pek iyi şeyler olmuyor malum.

"Olaylar bitmiyor. Bu ne ya." diye homurdanıp yataktan kalktı. Elimi tuttu ve beni kendine çekti.

"Bu elbiseyle çıkmayacaksın. Bekle geliyorum." diyip kapının önündeki poşeti getirdi. Ne ara aldığını bilmediğim kıyafetleri bana uzattı.

"Hadi giyin. Bekliyorum." diyip perdeyi çekti.

Dar paça lacivert pantolon, beyaz spor ayakkabı ve beyaz, uzun, salaş tişörtü hemen üzerime geçirip, salonda oturan Mert'in yanına gittim.

"Daha sonra tekrar gelir miyiz?" dedim dudağımı sarkıtarak. Dudağımdan öpüp geri çekildi ve:

"Burası da bizim yerimiz olsun. Sen istediğin her zaman geliriz, güzelim." dedi. Elini belime doladı, bende elimi beline doladım.

Kapıyı açtığımızda, suyun rengi o kadar güzeldi ki hiç gitmek istemedim. Kapının önünde duran tekneye Mert'in yardımıyla bindim. Mert'de binince orta yaşlarındaki adam sürmeye başladı.

"Sence bu sefer ne oldu?" diye sordum başımı Mert'in göğsünden kaldırıp ona bakarken.

"Düşündüğüm şey değildir inşallah." dedi. Bunu söylerken sesinde korku vardı.

"Ne düşünüyorsun ki?" diye sordum. Ne olabilir ki bu kadar tehlikeli.

"Ka-" diyip durdu. Sonra düzeltip "Tam bilmiyorum. Şirket mevzuları işte. Boşver güzelim." diye devam etti.

"Korkmalı mıyım?" diyip tekrar başımı göğsüne yasladım.

"Ben varken zaten korkma. Eğer bir gün ben olmazsam Buğra abi her zamanki gibi seni korur zaten." diyip saçlarımdan öptü. Sesinde anlamını bilmediğim duygular saklıydı. Onun bu hali ve sözleri korkmamı sağladı. 'Eğer bir gün olmazsam.' ne demekti bu? Her şeye rağmen korkumu Mert'e belli etmedim.

Çok az kalmıştı kıyıya. Kıyıya gelene kadar konuşmadık. Önce Mert indi sonra elini uzattı ben indim.

"Buradaki evler kiralık mı? Yoksa birilerine mi ait?" dedim son derece lüks olan evleri göstererek.

"Kiralıkmış. İstersen bir kaç günümüzü burada geçirebiliriz." diyip beni kendine çekti ve sarıldı.

"Çok güzel olur." dedim. Birbirimize sarılmış otoparka yürüyorduk. Bir yandan da Mert bunlara kim bilir ne kadar para harcadı diye düşünüyorum. Gerçi Porschesi olan biri için para sorun değildir herhalde.

Arabaya geldiğimizde Mert benden ayrılıp şoför koltuğuna geçti. Ben kapımı açmasını beklerken sap gibi kaldım. Mert camı açıp:

"Eylül, güzelim. Saçmalama açacağımı düşünmedin dimi? Bugünlük bu kadar kibarlık yeter." demesiyle dil çıkartıp:

"Bo gonlok bo kodor koborlok yotor." diye taklidini yaptım. O kahkaha atrken ben arabaya bindim ve hala homurdanıyordum.

Mert radyodan yabancı şarkı açıp, sesini son ses açtı. Radyoya uzanıp sesini kıstım."

BELKİ BİR GÜN O'da SEVERWhere stories live. Discover now