0.1

1.5K 53 210
                                    


Hoş geldiniz!

Umarım yine eğleneceğiniz ve belki de sizi ara sıra düşündürebilecek bir hikayeye giriş yapmış bulunuyorum. Normalde yılda bir hikaye ya yazan ya yazmayan bana ne olduysa birden art arda yayınlamaya başladım djhxjsdh hayırlısı

Medyaya hikayeye ismini veren şarkıyı ekliyorum. Okurken hep nakaratının melodisiyle okuyorum da dhcjdhcjsj

Bu arada, buraya başlama tarihinizi yazabilirsiniz.

İyi eğlenceler!!

∆∆∆∆∆∆∆

"Oh Jieun çık artık şu tuvaletten!" diye kapımı yumruklayan sinir bozucu kardeşimi duymamazlıktan gelerek yüksek sesle şarkımı söylemeye devam ettim. "I'LL TAKE YOU TO THE FUTUREE, FORGET ABOUT THE PASSTT!"

"JIEUN ÇIK DİYORUM DERSE GEÇ KALACAĞIM!"

Sesimi daha da yükselterek devam ettim. "THEM BRIGHT BIG LIGHTS ARE SHINING ON UUUS" modumu bozamazdım şu an.

"JIEEUNNN!!" kapıdaki yumruk sesleri artmaya başlamıştı. Günlük kardeş kudurtma görevimi de yerine getirdiğime göre alnımın akıyla çıkabilirdim banyodan.

Yüzüme son kez bir kat daha nemlendirici sürüp kapıyı açtım. "Get up get down like there's no tomorrow, like there's no tomorrow, like there's no tomorrrooww" diye kardeşimin yüzüne yüzüne ritimle birlikte kafa sallarken bir yandan da V işareti yaptığım elimi göz hizamdan geçirerek aşırı ifadesiz bir yüzle 80'lerden kalma o meşhur dans hareketini yapıyordum.

"Çekil şuradan kızım ya, tavuk gibi sallıyor bi de kafasını! Jieun farkında mısın yüz saat falan oldu." diyerek koluma çarpıp içeri girdi kardeşim Jungwon. "Bundan sonra sabah 6'ya alarm kurup, senden önce banyoyu kapıp üç saat de içeride kalmazsam şerefsizim."

"Zaten öylesin." diye cevap verdikten sonra şarkımı mırıldanmaya devam ederken mutfağa ilerledim. Dersime daha 2 saat vardı. Jungwon'un dersinin saati beni alâkadar etmezdi. Erken uyansaydı, girseydi banyoya?

"Heyyooo! Bir tanecik abim Jaeyun kahvaltıda ne hazırlamış bakalım?" dedim tezgahta bir şeyler ile uğraşan abimin yanına ilerleyerek.

"Jaeyun değil Jake diyeceksin diyorum sana. Jaeyun yok. O benim eski kişiliğim. Geliştim, büyüdüm ben. Got it?"

"Ay totomun kenarı. İyi ki bir Avusturalya'ya gittin dil eğitimi almaya. Girmediğin hâl kalmadı. Tamam en modern, en yabancı, en entelektüel, en İngilizceli sensin tamam. Hatta dur. Okay. Jaeyun."

"Stop it, Jieun!" dedi kendisine inatla Jake dememi isteyen abim Jaeyun. Jake kendisinin İngilizce ismiydi ve Avusturalya'ya dil eğitimi almak için gittiği zaman hep bu ismi kullanmıştı. Döndükten sonra da havalara girmiş, ben eski ben değilim diyerek kendini ve yeni benliğini Jake ilan etmişti. "Abi psikolojik bir rahatsızlığın olabilir mi? Ben böyle bir kitap bile okumuştum bak, geçmişini silip yeni bir benlik oluşturmak diye bir rahatsızlık var psikolojide. Dissosiyatif füg deniyor buna." dediğimde de "Salak salak konuşma be!" diyip kafama vurarak çok değerli beyin hücrelerimi hakkın rahmetine kavuşturmuştu.

"Ayrıca bir şey hazırlamadım. Kölen mi var karşında senin? Kır iki yumurta, otur ye." dedi kahvesini alıp salona geçerken.

"Kir iki yimirti, itir yi." diye sessizce onu taklit ederken sinir bozucu velet gelmiş, "ABİİİ, JIEUN YİNE TAKLİDİNİ YAPIYOR!" diye hemen abime şikayet etmişti beni.

like there's no tomorrow || choi yeonjun {✓}حيث تعيش القصص. اكتشف الآن