2.3

297 32 31
                                    


Yine ilahi bakış açısından devam ediyoruz.

Medyada da Yeonjun ve
kameraların arkasından
objektife yansıyan
Beomgyu var dhcndbjxjs

Ayrıca bu bir geçiş bölümü
havasında olduğu için
Bölüm kısa olacak

Bu da giriş bilgilendirmesi olsun

İyi okumalarr!

∆∆∆∆∆∆∆

Ameliyat, olması gerekenden 4 saat kadar daha da uzamış ve de hala devam ediyordu. Kan kaybı meselesi çözüldü mü, şu an Jieun nasıl, neden ameliyat bu kadar uzadı gibi soruların cevabı ise kimse tarafından verilmiyordu.

Herkes hayatlarının en perişan gününü yaşıyordu, bunda hemfikirdiler. Aralarında kimse olumlu düşünemiyor, herkes gelecek o kötü haberi bekliyordu. Her ne kadar kendilerini saatlerdir hazırlamaya çalışsalar da o haberi duydukları an çok başka hissedeceklerine emindiler. İnsan kendini ne kadar hazırlarsa hazırlasın, yüzleşmesi gerektiği zaman daha da korkutucu ve sarsıcı oluyordu her şey.

Jungwon yaklaşık bir saattir çöktüğü yerde, yavaşça kafasını duvara vura vura kendi halinde mırıldanıyordu. "Jieun çıkacak, eve gideceğiz, Jieun ile eskisi gibi atışıp duracağız. Jieun çıkacak, hayatımıza devam edeceğiz. Jieun çıkacak, Jieun çıkacak..."

Sunoo sonunda ağlamasını durdurabilmişti ve son dört saattir eski moduna dönmüş bir biçimde bomboş yeri izliyordu. Onların aksine Jake, fazlasıyla fenalaşmıştı. Jake'in durumunu gören hemşireler ise hemen Jake'i acil bölümüne götürüp kendine gelmesi adına serum takmışlardı.

Beomgyu etrafta volta atmaya ve arada bir gördüğü her doktora sövmeye devam ediyordu. "Can dostumu bile kurtaramayacaksanız biz niye geldik buraya? Niye kimse bir şey demiyor? Kan kaybı durumu nasıl? Ameliyat neden uzadı? Bir kelime etseniz bir yeriniz şişmez. Cevap versenize!"

Yeonjun'un ise hayatında daha kötü hissettiği başka bir zaman daha olmamıştı. Hissettiği gerginlik saatlerdir en üst düzeydeydi. Ne bir şey yemiş ne de bir şey içmişti. Tek istediği şey Jieun'dan olumlu bir haber alabilmekti.

Yeonjun, başını ellerinin arasına almış ve hastane oturağına çökmüş bir biçimde beklerken ameliyathaneden birkaç doktor ve hemşire çıkmıştı. Herkesin birden ayaklanması ve ameliyat ekibinin yanına gitmesi ise saniyeler bile almamıştı.

"Neler oldu? Nasıl geçti ameliyat?" diye sordu Jungwon.

En yetkilileri gibi duran doktor öne çıkarak "Kan kaybı riski önlendi, ameliyatta ise korkulanın aksine süreç boyunca ekstra bir sıkıntı olmadı. Ancak hemşirelerin de size dediği gibi asıl risk faktörü şu andan sonra, uyanmasını bekleme sürecinde başlıyor. Jieun Hanım odaya alınacak şimdi. İlk 36 saat boyunca hiç kimseyi odaya alamıyoruz. Daha sonra ise yanında sadece bir kişi, maksimum 2 saat boyunca durabilir. Geçmiş olsun."

Hepsi duydukları karşısında derin bir oh mu çekseler yoksa daha da mı gerilseler emin olamadıkları bir ruh haliyle doktor ve hemşirelerin geçmesi için yoldan çekildiler. Jieun, farklı bir kapıdan çıkarılıp hasta asansörü ile odaya götürülecekti. Bu yüzden şu anda onu görmeleri yine imkansızdı.

"Saatlerdir bekliyoruz. Biraz daha bekleyebiliriz. Değil mi?" dedi Sunoo titreyen sesiyle. "Uyanacak sonuçta. Hatta ben çok kızacağım ona. Neden korkuttu bizi bu kadar diye."

Jake yine ağlamaya başlamıştı. Bu süreç içerisinde vücudundaki tüm sıvıyı tüketmiş bile olabilirdi. Ağlaması neredeyse hiç durmuyordu. "Sunoo, olmayacak. Hepimiz bunun farkındayız ve sadece o haberin gelmesini bekliyoruz. Olmayacak Sunoo. Jieun ile son konuşmamızı yaptık ve hepimiz bunun farkında olmamıza rağmen hiçbir şey yokmuş ve Jieun geri gelecekmiş gibi saf hayallerle burada beklemeye devam ettik. Hala daha ediyoruz."

Yeonjun birden ayağa kalkarak Jake'e yürüdü. "Ne yapmaya çalışıyorsun sen? Farkında mısın, hala kanlı canlı nefes alan kardeşini gömdün, üstüne toprak bile attın kafanda. Sence bu psikolojiye girmemiz doğru olan mı? Jieun bunu mu isterdi?"

Jake kafasını kaldırıp Yeonjun'a baktı sadece. Daha sonra ise hiçbir şey demeden geri indirdi başını.

"Yeonjun hyung haklı abi. Jieun hala yaşıyor şu anda. Risk faktörlerini hepimiz biliyoruz ancak senin daha buraya girdiğimiz an her şeyi kafanda bitirmenin doğru olduğunu düşünmüyorum." dedi Jungwon titreyen sesini düzeltmeye çalışarak. Doğrusu kendisi de abisi gibi düşünüyordu. Buradan çıkışta cenaze işlemleri yapmaları gerekebilirdi. Ancak yine de, bitti demeden bitirmek de anlamsızdı.

Şu anda beklemekten başka çareleri yoktu. Yine.

•°•°•°•°•°•°•°•

40 saat sonra

Yeonjun, sonunda Jieun'ın o çok özlediği yüzünü görebileceği için çok heyecanlı ama bir yandan da gergindi. Kim bilir nasıl solmuştu o güzel yüzü. Bakmaya doyamadığı gözleri kapalıydı saatlerdir. Her saniye duymak istediği sesini duyamayacaktı yine.

Jake ve Jungwon, ondan önce görmek istemişlerdi kardeşlerini. Yeonjun onlara hak veriyordu, kardeşiydi Jieun onların sonuçta. Bu yüzden bir şey demedi, kendinin girebileceği zamanı bekledi. Ve sonunda o an gelmişti.

Kapıyı açarak geniş odaya girdi Yeonjun. Jieun yatakta öylece uzanıyordu. Odadaki tek ses, Jieun'ın parmağına bağlı olan bir mandal ile kalp atışını gösteren makineden gelen ritmik 'dit..dit..dit...' sesiydi. Yeonjun bu sesi şu ana kadar hep filmlerde duymuştu sadece. Şimdi sevdiği kadının önünde bu şekilde yatması, kulağına ise o filmlerde duyduğu sesin gelmesi pek de hoş hissettirmiyordu doğrusu.

Yeonjun, yatağın yanındaki sandalyeye oturarak Jieun'ın elini tuttu. "Güzelim...hala çok güzelsin biliyor musun? Ameliyat seni bir gram bile bozamamış." diyerek hafifçe güldü Yeonjun. Şu an Jieun'ın da gülmesini o kadar çok isterdi ki.

"Kalkacaksın, değil mi? Sen beni yalnız bırakmazsın ki. Oh Jieun öyle sevdiklerini bırakan birisi değildir. Hem daha o listeni bitireceğiz seninle. Mecbursun kalkmaya. Tüm sağlığın ile kalkacaksın hem de. Ömründe verdiğin en iyi karar olacak bu ameliyat. Ağrıların olmadan, uzunca, sağlıklı ve mutlu bir şekilde devam edeceksin hayatına. Ve bu süreçte de, sonrasında da ben hep yanında olacağım." Yeonjun'un gözleri dolmuştu.

"Gözlerim doldu yine işte. Ama ağlamamam lazım. Sonra uyanınca çok dalga geçersin benimle, değil mi? Sulugöze çıkar adım." dedi Yeonjun hafifçe gülüp burnunu çekerken. "Sen yeter ki uyan; değil sulugöz, istersen düşükdon de bana. Ya da ne bileyim sidikli falan de. Valla hiç sorun değil ya, bak valla dedim. Nolur uyan sadece. Sağlıkla kalk şu yataktan ve eve gidelim, iyileşmiş bir şekilde."

Yeonjun, kafasını Jieun'ın eline doğru gömdüğünde sanki bir anlığına eli hareket etti gibi hissederek kafasını kaldırdı hemen. Yanlış mı hissetmişti? Jieun hareket etmemiş miydi?

"Jieun..." diyerek kızın yüzüne baktı genç oğlan. "Duyabiliyor mu-" Ama sözünü kesen, aniden gerçekleşmiş bir şey vardı.

O da az önce belirli aralıklarla öten ve inişli çıkışlı bir kalp atım grafiğine sahip olan makinenin şu anda tek çizgi gösterip stabil bir ses çıkarmaya başlamış olmasıydı.

like there's no tomorrow || choi yeonjun {✓}Where stories live. Discover now