2. BÖLÜM

602 73 26
                                    

Hıçkırıklarım boğazımda düğümlenirken hissettiğim şey ağlarken sesimin çıkmaması için sıktığım çenem ve ellerim değil, yumruğum büyüklüğündeki o lanet organın acısıydı. Canım bu kadar yanarken elimden gelen tek şeyin gözyaşı olması çok koyuyordu.
Denizin yanında uzanıyordum. Evet evet ölü bir çocukla aynı yataktayım. Aramızdaki tek fark o nefes almıyor, bense alamıyorum, almak istemiyorum. Yüzündeki gülümseme silinmişti. Dudakları oksijensizlikten morarmış, elleri gelişigüzel düşmüş yatakta pencereden sızan ay ışığıyla gölgesi bir canavarı andırmıştı. Yaklaşan siren sesleri birazda olsa beni kendime getirmişti. Fakat, hala bunların bir rüya olmasını istiyordum. Kapının açılması ile yatakta doğruldum. İçeri iki adam girince bunların Deniz'i alıp götüreceklerini anladım. Hemen ayağa kalkıp adamların önünde durdum.

"Neden geldiniz?!" Hayır! Deniz'i onlara vermeyecektim.

"Çekil, delikanlı, arkadaşını almamız gerekiyor." adama iyice yaklaşıp tıslarcasına konuştum. "Öncelikle o benim arkadaşım değil, kardeşim! Ve siz. onu. alamayacaksınız!" Adam sabır çekip beni hafifçe itti. Deniz'i almaları gerektiğini biliyordum. Ama almalarını istemiyordum. Aklıma gelen konuşma ile gözlerim doldu.

♫♪♫♪♫♫♪♪

21 mayıs 2008

Aklına gelen fikirle gözleri parladı Deniz'in. Yanında oturan Ege'ye döndü hemen. Heyecanla konuşmaya başladı. "Paylaşabiliriz!" Ege, Deniz'e anlamayan gözlerle bakmaya başladı. "Neyi paylaşacağız?" Deniz, eksilmeyen heyecanlı ses tonuyla konuşmaya devam etti. "Babamı paylaşabiliriz, Ege." Ege'nin yüzünde küçük bir tebessüm oluştu. "O senin baban, Deniz. Benim babam öldü." Gözlerinden dökülen yaşları umursamıyordu artık. "Hayır, Ege! Benim babamı paylaşacağız sen üzülme. Ne demiştik birbirimize; Ege Denizi daima güçlü olacak!" Ege, Deniz'e sarıldı. "Tamam Deniz... Öyle olacak tamam."

Ege, eliyle gökyüzünü gösterdi. "Eğer ikinci bir babaya ihtiyacın olursa, pek işe yaramaz ama, benim babam orada olacak." Ege, Deniz'in konuşmasına izin vermeden aklındaki soruyu sordu. "Peki bir gün olur da sen gidersen ben ne yapacağım?" Deniz güldü. "Ben hiç gitmeyeceğim Ege..."

♫♪♫♪♫♫♪♪

Elimi kaldırıp adamlara döndüm. Fısıltı ile "Sadece bir dakika.." diyebildim. Boğazımdaki o yumru tekrar eski yerine gelmişti. Deniz'in yanına yaklaştım. Yavaşça yatağının kenarına oturdum. "Gitmem demiştin. Şimdi ise seni götüreceklerini söylüyorlar. Babamda gitmeyeceğini söylemişti. Neden gitmem diyenler hep ilk gidenler oluyor Deniz? Şimdi gideceksin ve gittiğinde Ege, Denizsiz kalacak. Ege Deniz'i daima güçlü olacak demiştin. Ben sensiz nasıl güçlü olacağım Deniz?"

Adamlar konuşmamın bittiğini anlamış olacak ki Deniz'i sedyeye koyup götürdüler. Sedye merdivenlerden aşağı indirilirken bende arkalarından iniyordum. Deniz'e odaklanmıştım yüzünü iyice ezberlemek istercesine... Evde bir bağırış koptu, sanırım Emel teyze Deniz'in o halini yine görmüştü. Merdivenlerden indiğimde yan tarafımdaki boy aynasına döndüm.
Saçlarım. Daha önce hiç bu kadar dağılmamıştı. Gözlerim. Daha önce hiç bu kadar kızarmamıştı. Yanaklarım. Bu gece o kadar ıslanmışlardı ki son akan yaşların izi duruyordu. Üstüm. Ayakkabı giymeyi unutmuştum. Ellerim daha önce hiç bu kadar soğuk ve kırmızı olmamıştı. Kirpiklerim. Daha önce hiç bu kadar yaşla dolmamıştı. Ve kalbim. Daha önce canım hiç bu kadar yanmamıştı. Kardeşim. Çocukluk kardeşim. Ölmüştü. Hem de bir kız yüzünden. Nasıl yapacağım bilmiyordum ama ben bu kızı bulacaktım.

♫♪♫♪♫♫♪♪



Nasıl nerede ve ne zaman oldu bilmiyorum ama uyuyakalmışım. Zaten evden gelen tabak sesleriyle uyandım. Koltuktaydım. Üstümde bir pike vardı. Başımda bir yastık. Uyanasım yoktu. Tırnak uçlarıma kadar yorgunluk akıyordu. Ama kalkmalıydım.

EGE DENİZİWhere stories live. Discover now