Büyüleyici Kara İblis 4

184 22 2
                                    

Inti ve Gibil uykuya daldıktan sonra Mileyon Liyanın yanına yanaşıp kulağına fısıldadı.

"Bu yaşlı adamın onuru için acı çektin. Sana ne kadar teşekkür etsem azdır."

Liya gülümsemeyle

"Bana sevdiğim bir büyüğümü hatırlattınız bu yüzden elimden geleni yapmak istedim."

Mileyon tekrar teşekkür ettikten sonra, Albinin başını okşayıp oradan ayrıldı.

Liya iç geçirdi. Dövüş başlar başlamaz pes etmeyi düşünmüştü. Fakat bu mileyonu mutsuz edecek gibi görünüyordu. Bakışları ona eski ustalarını ve sevdiği büyüklerini hatırlatmıştı. Liya içgüdüsel olarak ona bir bağlılık hissetmişti. Bir çok yaşam ve ölümden sonra insanları mutlu etmenin yollarını arar olmuştu. Çünkü karşındaki insana her yaptığı iyiliğin karşılığını bulamasa da, her yaptığı kötülüğün karşılığını bulmuştu.

Mileyon ve Liya konuşup bir karara varmışlardı. Mileyon dövüşte kazanıyormuş gibi görünecek ve sonra dövüşten çekilecekti. Böylece Mileyon alay konusu olmamış, Liya da dövüşten çekilip ödülden vazgeçmemiş olacaktı. İki taraf içinde kârlı bir anlaşmaydı. Liya bir büyüğünü üzmeden bu işten sıyrılacağı için bu fikri beğenmişti. Ama bu yaşlı adamın eli gerçekten çok ağırdı. Uzun süre sonra kendi isteğiyle de olsa dayak yemek zorunda kalmıştı. Son dayak yiyişinden bu yana kaç bin yıl geçtiğini bile hatırlamıyordu. Daha güçlü bir vücuda sahip olsaydı bu kadar acı çekmek zorunda kalmayacağını düşündü.

Mileyon ayrıldıktan sonra Liya diğer dövüşleri izledi. Dikkatini çekecek kadar yetenekli bir dövüşçü görmemişti. Ama Albin bundan oldukça keyif alıyormuş gibi görünüyordu. Bir süre sonra dövüşler bitti. Liya çekiliş için tekrar sahaya indi. Geriye 5 kişi kalmıştı bir kişi yine dövüşmeden diğer etaba geçecekti. Liyaya bir numaralı top geldi. 5 numaralı topu ise pembe kıvırcık saçlı sevimli çocuk çekmişti. Liya sanırım gerçekten şanslı diye düşündü.

Liyanın rakibi kendi boylarında minyon bir adamdı. Yüzü sinirden kıpkırmızıya dönmüştü. Liya sahaya çıkar çıkmaz adam bağırmaya başladı.

"Sen...... "

Liya başka birşey demesine izin vermeden kılıcını savurdu. Adam duvara çarpıp bayıldı. Diğer dövüşte hırpalanmıştı. Kimsenin çenesini çekebileceğini düşünmüyordu.

Hızlıya Albinin yanına gidip onu kucağına oturttu. Yanağına öpücükler kondurup enerji depoluyordu. Diğer dövüş düşündüğünden hızlı bitti. Artık rakipleri dönüşmekten yorulmaya başlamıştı. Ne kadar dövüşerin sonunda tedavi edilselerde, üst üste tedavi oldukları için etkisi azalıyordu.

Geriye üç kişi kalmışlardı. Liya ya tekrar birinci sıra denk geldi. Ve pembe saçlı çocuk tekrar son sırayı aldı. Bu elde dövüşmeyecekti. Liya bu kadar şanslı birine denk geldiği için şaşırmıştı. Acaba yanaklarını mıncırsam şansı bana da bulaşır mı diye düşündü. Liya çocuğun daha 14 15 yaşlarında olduğunu tahmin ediyordu. Sonuçta kendinden küçüktü. Küçüklerine sevgi göstermenin yanlış bir tarafı yoktu.

Liya rakibi karşısına gelir gelmez kılıcını sallayıp rakibini etkisiz hale getirdi. Liya kılıcını bırakmadan sevimli çocuğa dönüp parmağıyla gelmesi için işaret yaptı. Çocuğun yüzündeki gülümseme daha da büyüdü. Eğlenceli bir şey bulmuş gibi koşturarak Liyanın yanına geldi. Dövüşmek için fazla yakınına gelmişti. Liyanın iyice dibine sokulup masumca elini salladı ve

"Hehehehehehee ᐠ( ᐛ )ᐟ Merhaba" dedi.

Liyanın dibinde olmasına rağmen kılıcını bile çekmemişti.

"Hehehehehehee ٩( ᐛ )و Merhaba"

"Umarım eğlenceli bir dövüş olur." diyip sevimli bir gülüş sergilerken Liyanın dibine iyice sokuldu.

Liya dibindeki bu sevimliliğe daha fazla dayanamayıp elini pembe saçlarının arasına soktu. Çocuk uslu bir köpek gibi başını eğip, Liyanın saçınını daha rahat okşayabilmesi için pozisyonunu değiştirdi. Bir süre sonra arenadaki izleyicilerin sabırsız nidalarını fark eden liya elini çocuğun saçından çekti. Farkında olmadan Albinin ki gibi yumuşak saçların varlığıyla kendini kaybetmişti. Utançtan yanakları biraz kızarmış halde

"Sanırım artık dövüşmemiz gerekiyor. İzleyiciler sabırsızlanmaya başladı. Bu arada adın neydi küçük çocuk." dedi Liya.

Liyanın kanı bu sevimli çocuğa kaynamıştı.

Çocuğun tüm gülümsemesi yüzünden  silindi.

"İsmim Yalzi. Ayrıca ben küçük bir çocuk değilim. 27 yaşındayım."

Liyanın şaşkınlıktan gözleri faltaşı gibi açıldı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Onu bir çocuk sanıp başını okşamaya kendini kaptırmıştı. Karşısında ki kişi resmen bir dolancırıydı. 27 yaşında olup nasıl böyle görülebilirdi. Liya sinir ve utançla kılıcını kaldırıp karşısındaki adama bağırdı.

"Sen artık bir ölüsün!"

KLİŞELER KLİŞESİDonde viven las historias. Descúbrelo ahora