ch-35

641 120 89
                                    

güneş yerini ay ve yıldızlara bıraktığında, sert rüzgarın vurmasıyla iki yön arasında uçuşan saçlarını parmak uçlarıyla taradı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

güneş yerini ay ve yıldızlara bıraktığında, sert rüzgarın vurmasıyla iki yön arasında uçuşan saçlarını parmak uçlarıyla taradı. sahile ineli yaklaşık yarım saat oluyordu. minderleri yerleştirdiği deniz kenarının etrafını ışıklarla çevrelemiş, henüz sevgilisi gelmediği içinse aydınlatmaya ihtiyaç duymadan ay ışığı altında beklemeye devam etmişti.

hyunjin'in sandığının aksine işten erken çıkmak için izin almıştı. yarım saattir burada olmasının sebebi de buydu: hyunjin'e sürpriz yapmak.

sürprizden çok bunun hayatları için önemli bir adım olduğunu ve söz konusu hyunjin olduğunda her şeyi yapabileceğini bildiği için bu anı özel kılmak istiyordu.

dalga vurdukça kulağına gelen hoş gürültü kalbininde aynı şekilde atmasına neden oluyordu. heyecanlıydı, mutluydu, en önemlisi de biriciği yanında olacaktı.

üstüne hırkasını almadığı için esen rüzgar vücudunun üşümesine neden oluyordu. tam kollarını kendine sarıp ısınmaya çalışacağı sırada omzuna atılan hırka ve arkasından bedenine sarılan kollarla içinin ısındığını hissetmişti bile. tanıdık koku burnuna dolarken gözlerini kapatmış, derin bir iç çekmişti. anın tadını çıkarıyordu.

"sevgilim," arkasından başını uzatıp çillerinin taştığı kulaklarının arkasına sıcak dudağını bastırdı. hissettiği soğuklukla hızlıca kollarını çekip minik bedeni kendisine çevirdi. "çok üşümüşsün, ya hasta olursan?" ikisininde bakışları saçlarına kayarken felix avucunu ağzına doğru kapatıp 'yuh' demişti. aynı şekilde hyunjin de gözleri kamaşmış bir şekilde bakıyordu. felix'in kül rengine dönük saçları, hyunjin'in açık pembe saçları o kadar güzel duruyordu ki bir süre ne kadar iyi olduklarından bahsettiler.

kapalı gökyüzünün altında bile felix'in güzel yüzü ışıl ışıl parlıyordu. kızarmış minik burnu çillerine yakın bir renkteydi. yol boyunca cebinde olduğu için sıcak olan ellerini felix'in yanaklarına çıkardı. biraz ısındığını fark edince parmak ucuyla şekilli dudağı okşadı. "burası da üşümüş." yüzünü şekilli dudağa doğru uzatmış ve birleştirmişti dudaklarını. felix karşılık verip ağzını araladığında dilini içeri sokmasıyla daha da ısındığı hissediyordu şimdi.

esintinin altında birbirlerini ısıtırken şişmiş dudaklar eşliğinde ayrıldılar. hyunjin felix'in omuzlarına bıraktığı hırkayı giymesi için kol kısmını tutup içeri sokmasını bekledi. "şimdi ısındım, hatta yanıyorum." felix'in söylediği şey hyunjin'in gülmesine neden olurken hırkayı giymesiyle elini tutup sevgilisini minderlere doğru çekiştirdi.

oturdukları gibi hyunjin felix'i kendi kucağına doğru çekmiş, arkadan bedenine sıkıca sarılmıştı. boyun girintisine ufak bir öpücük bahşettikten sonra aklına gelen anılarla gülümsedi. "yaz akşamı buraya gelip de sarhoş olana kadar içtiğimiz o günü hatırlıyor musun?" ellerinde içki şişeleri, birbirleriyle yarışa girdikleri yaz akşamıydı bahsettiği. sabahında ne yaptıklarını hatırlayamayacak kadar içmişlerdi o gün, sonradan akıllarına dolan o eksik anıların parçaları ise kahkaha atmalarına neden olmuştu.

birbirlerini sarsak adımlarla kovalarken hyunjin'in ayağının burkulması ve denize düşmesiyle ayılma anını yaşamışlardı.

"bacağım koptu sanıp on dakika boyunca bağıra bağıra ağlamıştın." öpüp susturmaya çalışmışsa da işe yaramamıştı.

"ve sende kendime gelmem için suyu başımdan aşağı dökmüştün."

"öpmem bile işe yaramayınca başka bir çözüm bırakmadın ki bana meleğim." çenesini felix'in omzuna yaslamış bir şekilde kıyıya vuran dalgaları izliyordu. kolları minik bedeni iyice kendine çekmişti. dünyada cenneti yaşıyordu sanki.

"seninle olduğum her an çok özel ve güzel hyunie." kısık sesi dalga sesiyle karıştığında gözlerini anın huzuru ile kapadı.

sevgilisinin kalın sesi kulaklarına ulaştığında burnunu iyice boyun girintisine sokup kokusunu içine çekti. "hayatımı güzelleştirenin sen olduğunu hep söylüyorum, kokunu içime çektiğimde ilk defa nefes alabiliyormuşum gibi hissediyorum her defasında." dudakları sevgilisinin boyun girintisinde oyalandığı için boğuk çıkmıştı sesi.

felix kucağında hareket edip yüzünü kendisine döndüğünde parıltılı gözlerini gördü. galaksinin tüm yıldızlarını yüzünde taşıyordu.

"bebeğim, kalbim, her şeyim. ben de sensiz nefes alamam." cebinde tuttuğu küçük aletin tuşuna basmasıyla yere serili duran ışıklar aydınlanmıştı. hyunjin ise şaşkınlıkla etrafına bakmış ardından felix'e dönüp oha, çok romantik! diyerek kahkahasını salmıştı. bu haline felix'te gülerken uzun parmakları kendi elleri arasına aldı.

"hyunjin," irisleri birleştiğinde dudaklarında asılı kalan tebessümle baktılar birbirlerine. "aynı evde yaşıyoruz, birlikte uyuyor, birlikte marvel filmleri izliyoruz." felix aklına gelen şey ile sırıtıp sözüne devam etti, "spider man ve deadpool olup serseriler gibi sokaklarda dolaşıyoruz." sevgilisi de bunu duyunca kahkaha atmıştı. aynı zamanda heyecandan titrediği de söylenebilirdi.

"her şeyimiz bir olmuşken neden kağıt üstünde de öyle olmayalım, benimle evlenir misin?"

sonunda diyeceklerini toparlayıp söylediğinde derin bir nefes alıp hyunjin'in tepkisine baktı. şaşkın gibi gözükse de birden ağlamaya başlamasıyla ne yapacağını bilemeyip gözyaşlarını kurulamaya çalıştı. felix sildikçe hyunjin yenilerini ekliyordu yanaklarına.

"niye ağlıyorsun meleğim?" yüzünü avuçları arasına alıp hâlâ dolu olan gözlerin sahibine baktı. "öpersem güzel gözyaşların diner mi?" sorduğu soruya baş sallamasıyla onay aldığında dudağını dolgun kırmızılıklara bastırdı. şaşkınlıktan olsa gerek ikisinin de dudakları buz misali soğuktu.

dudakları birbirinden ayrıldığında hyunjin'in gözlerini silip verdiği cevap evet'ti. "seninle dudaklarımızı, bedenlerimizi, hayatlarımızı birleştirmişken buna nasıl hayır derim ki ben?" gözyaşlarını tekrar tutamayıp akıttığında bu sefer tek başına ağlamıyordu; tam karşısında duran sevgilisi de ağlamaya başlamış, kollarını sıkıca kendisine dolamıştı.

"seni çok seviyorum."

lacivert gökyüzünün altında, ışıklarla çevrilmiş sahilin ortasında birbirlerine sarılırken bağlarının ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha anlamışlardı.

"ben de seni çok seviyorum meleğim."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
non-fiction, hyunlix ✓Where stories live. Discover now