21. Bölüm

1.5K 135 132
                                    

"Sonra ona iyi İngilizce konuşmayı bilmediğimi söyledim ve o da Korece bilmediğini söyledi. Ona bir içki ısmarladım ve hatta bir selfie bile çektik. Ve şimdi herkesin görmesi için restoranına astı. O çok hoş bir adam" Jin hikayesini bitirdi.

"Onunla bir daha hiç karşılaşmadın mı?" Felix sordu.

"Hayır" dedi Jin, bir ağız dolusu pilav daha alırken.

Dört adam mutfak masasının etrafında toplanmış Jin ve Felix'in yaptığı yemekleri yiyorlardı. Felix'in yemeğin hazırlanmasına çok az katkısı olmasına rağmen.

"Yakışıklılığımdan büyülendiğini söyleyebilirim. Oraya ikinci kez gittiğimde beni hatırladı. O kadar yaşlı olmasaydı bir şansım olabilirdi." dedi Jin, Felix'e kıkırdatarak. Dinleyen diğer iki adam, Jin'in sözlerine çok az tepki verdi.

Yemek lezzetli olmaktan daha fazlasıydı. Jin'in yemek pişirmede gerçekten iyi olduğu açıktı.

Hyunjin'in telefonu çaldığında Felix havuç yemek üzereydi. Hafif bir "Merhaba" ile cevap verdi.

"Ne dedin?" Hyunjin paniklemiş gibiydi.

"Ona ne oldu... O piç kurusunu öldüreceğim... Evet... Şimdi geleceğim... Jin hyung ve Seungmin hyung da buradalar. Onları yanımda getireceğim. Ne ...Lee Minho'nun orada ne işi var?"

Felix'in kafası, en iyi arkadaşının adının söylenmesiyle birdenbire havaya kalktı.

Hyunjin sinirle telefonunu masaya koydu. "Jısung yaralanmış. Hastaneye gidiyorum." Hyunjin aceleyle sandalyeden kalktı.

"Ona ne oldu?" Seungmin sordu. "Biz de geleceğiz"

"Yolda anlatırım o zaman." dedi Hyunjin.

"Minho'ya ne olmuş?" Felix kısık bir sesle sordu.

"O da orada." Felix'in gözleri büyüdü. Minho, Jısung'la ne yapıyordu?

"Ben de geleceğim." dedi Felix.

Hyunjin etrafta koştururken birden durakladı. "Hayır bebeğim, kalmalısın"

"Hayır, geliyorum. Minho'da orada."

Hyunjin içini çekti. "İyi. O zaman acele et"

____________________________________________

Otomatik cam kapılı acil servis girişi, dışarıda sıralanmış ambulanslar, içeri girip çıkan insanlar. Minho, düşünceler içinde kaybolmuş bir şekilde boşluğa bakarken her tarafını bir bulanıklık gibi hissetti. Sağlık görevlileri etrafına koşturdu, çok fazla gürültülüydü.

Minho, acil servisin dışındaki metal sandalyelerden birine otururken sabırsızca tırnaklarını kemirdi. Yaklaşık yirmi dakika önce Jısung'u almışlardı ve hala bir haber yoktu. Minho her dakika sabırsızlanmaya başlamıştı.

Yanından karo zemine hafifçe vuran bir ayağın sesini duydu. Chan, Minho'yu sabırsızlıkla bekliyordu. Minho onu bilinçsiz Jısung ile bulduğu anda Chan'in ne kadar travma geçirmiş olduğunu hatırladı. Yüzünden okunuyordu ve elleri hem Jısung'un hem de babasının kanıyla kaplıydı.

Chan şu anda çok solgun görünüyordu. Onu böyle görmek alışılmadık bir şeydi. Çünkü her zaman Chan'in yüzüne bir gülümseme kazınmış gibiydi.

"Hey" dedi Minho avucunu diğer çocuğun dizine koyarak.

Chan, şaşkınlığından uyandı ve önce dizindeki ele sonra Minho'ya baktı.

"Jısung'un evinde ne yapıyordun?" Minho sordu.

"Sen neden oradaydın?" Chan tersledi.

"Önce ben sordum." dedi Minho.

Düşman Aşıklar -HyunlixWhere stories live. Discover now