27. Bölüm

1.3K 126 107
                                    

"Peki bugün ne söyleyeceksin?"

Hyunjin siyah Audi'sinin deri arka koltuğunda rahatça oturuyor ve sessizce yanından geçen binaları izliyordu. O anda Jısung'un yanında otururken ne kadar rahat hissederse hissetsin, aklı rahat değildi. Tüm vücudu gergindi. Felix'i görecekti ve aklı ters gidebilecek şeyler hakkında susmayacaktı.

Konferansa sadece iki gün kalmıştı ve tüm hafta boyunca yeni ürününün lansmanı ve prosedürleriyle meşgul olmuştu. Hyunjin, Jısung'un geçen hafta sonu önerdiği gibi, Felix'le daha rahat bir şekilde buluşmak istese de, iş yükü nedeniyle bu imkansızdı.

Her nasılsa, er ya da geç buluşacaklardı. Jısung ve Minho, konferansın yapıldığı yerde bir buluşma ayarlamışlardı. Neredeyse iki hafta sonra nihayet buluşuyorlardı. Çalışanları birkaç gündür sitede çalışıyor, işleri düzenliyor ve her şeyin mükemmel gitmesini sağlıyordu.

Hyunjin'in endişeli düşünceleri, yanından gelen Jısung'un sesiyle bozuldu. Hyunjin ona bakmak için başını çevirdi.

"Bir pislik olduğum için üzgün olduğumu ve kendime karşı çok kör olduğumu. Seni sevdiğimi ancak seni kaybettiğimde anladım." dedi Hyunjin tek nefeste. O sabahtan beri kelimeleri tekrar tekrar gözden geçirmişti. Ama yine de Felix'in önünde kekelemeden bunları söyleyebileceğinden emin değildi. Çok gergin hissediyordu. Gergin, endişeli veya güvensiz olmak onun karakterinde yoktu.

"Harika. Başaracaksın." Jısung'un cesaret verici sözleri onu neşelendirmek için yardımcı oldu.

Konferans salonunun önünde durdular. İki koruma geldi ve Hyunjin ve Jısung için kapıları açtı. Hyunjin derin bir nefes aldı ve içeri girdi.

Devasa salona girdiklerinde, koşuşturan insanları, süslemeleri, masaları ve sandalyeleri düzenleyen işçileri gördüler. Birkaç kişi onların gelişini fark etti ve onlara selam vermek için uğradılar.

Hyunjin, Felix'i görmek için bakındı ama görünüşe göre henüz gelmemişti. Jısung'la konuşmak üzereydi ki artık yanında olmadığını fark etti. Jısung, ona iPad'de bir şey gösteren takım elbiseli bir adamla konuşuyordu.

Hyunjin, Felix'i aramayı bırakıp önceliklerini netleştirmeye karar verdi. Konferans için her şeyin yolunda olup olmadığını görmesi gerekiyordu.

"Bay Hwang" Hyunjin arkasından bir ses duydu. Arkasını döndü ve Hyunjin tarafından kabul edilen Hwang Corporation'ın hazırlık ekibinin başkanı Park Jimin ile karşılaştı.

"Evet?" dedi Hyunjin.

"Her şey yolunda efendim. Stoklar şimdiden mağazalarımıza ve süpermarketlerimize dağıtıldı ve bedava numuneler de birkaç saat önce buraya geldi."

"Güzel" dedi Hyunjin, başını sallayarak. "İyi iş çıkardın Jimin."

"Teşekkürler efendim" dedi Jimin sırıtarak. "Ekranda ürünün tanıtım videosunu görmek ister misiniz? Zaten biz baktık birde siz kontrol edin."

"Evet" dedi Hyunjin ve Jimin'in onu salonun önündeki sandalyelerden birine götürmesine izin verdi.

Sunumun başlamasını bekleyene kadar sessizce orada oturdu. Göz ucuyla Hyunjin yanındaki masada oturan başka bir figür gördü. Hyunjin başını çevirdi ve personelden biri yanında dururken telefonda biriyle konuşan Felix tarafından karşılandı.

Hyunjin, Felix'e baktı. Aynı Hyunjin gibi bir takım elbise giymişti ve her zamanki gibi yakışıklı görünüyordu. Muhtemelen Hyunjin'i henüz görmemişti, çünkü aramayı bitirdiği anda personelle konuşmaya başlamıştı. Hyunjin sadece baktı, Felix'i özlemişti. Çok fazla. Sesini duymayı özlemişti. Gülüşünü özlemişti. Hyunjin onu övdüğünde nasıl kızardığını özlemişti. Felix'in tüm varlığını özlemişti.

Düşman Aşıklar -HyunlixWhere stories live. Discover now