6-Prens Livedor♣️

12 6 0
                                    

-Kusura bakmayın bana buraları ellememem gerektiğine dair bir uyarıda bulunmadılar
-Burası..
-Burası mükemmel olmuş. Bu zamana biri buraya dokunusunu katarsa buranın aurasını bozacağından korkmustum. Ama şimdi su etrafta yayılan kokuyu duyuyor musun?
-Ne kokusu?
-Ah bu kokuyu algıları yüksek seviyede gelişmiş bazı kişiler algılayabilir burada cok mu zaman geçirdin?
-Temizlik yaparken biraz zaman harcamıştım
-Demek bu nefis kokunun sahibi bir nefes yakınımda
-Efendim?
Livedor sessiz ve mırıltılı bir şekilde bunları ağzında dolandırmış ve Elata nın duymasını engellemişti
-İşin bittiyse çıkabilirsin a bir de bugün alışverişe çıkıyoruz.
-Ne alışverişi?
Livedor gülümseyip Elata ya bakarak
-Yemek masasında kulaklarını titretecek kadar dinlediğin kıyafet alışverişi
Elata onları dinlerken yakalandığından mı yoksa Livedor un aralarıdaki mesafeden kendi kulaklarına baktığından mı bilemeden bir anda utanç duygusunu iliklerine kadar hissetti.
-Bak simdide titremeyi bırakmış kıpkırmızı olmuşlar
Derken Elata nın elf kulaklarına dokundu
-Kulakların keskinmiş
Elata geri çekilip Livedor un elini tutup kulağından uzaklaştırdıktan sonra
-Dikkat et kesmesin. Eline zarar gelmesini istemem
-Keşke sabah kolumu sıkarken de böyle düşünseydin
Elata bunun üstüne kendini gülmemek için zor tutmustu. Sabah neden o denli kriz gecirircesine öyle bir hareket yaptığına anlam veremiyordu onun için trajikomik bir olaydı.
-Neyse ne çabuk hazırlan bir an once çıkalım
-Tabii ki Bay Livedor
Elata odasına gidip formasını çıkarttı. Belki dışarıdayken Livedor u atlatıp gizli kütüphaneye gidebilirdi şans ayağına gelmişti.
Hemen üstünü değiştirip odadan cıktı. Neden Bay Livedor un alışverişe onu da götürdüğünü anlamasa da malzemeleri ve eşyaları tasıyacağını düşünüyordu. Bu yüzden Livedor alışveriş yaparken bir fırsatını bulup izin alıp çıkmalıydı çıkışta birlikte yürüyeceklerini tahmin ediyordu.Livedor un odasına tıklatmayı unutarak girdi. Elata sessiz olarak kapıyı actığından arkası dönük olan Livedor un onu farketmediğini düşündü. Baktığında Livedor un sırtı açıktı daha giyinmemişti ve kapıdan gözetlediğini düşünüp hemen kapıyı geri kapatacaktı ki Livedor:
-Ne bekliyorsun orada gel
Livedor hiç arkasını dönmeden onun orada olduğunu anlamıştı
-Ben üzgünüm kapıyı çalmayı unut-
Livedor sözünü keserek devam etti:
-Bunlara alışsan iyi edersin. Daha sabah beni sen giydirdin vücuduma hala alısamadın mı?
-Ben sizin rahatsız olacağınızdan korktuğumdan-
Yine Livedor sözünü kesti ve
-Sence rahatsız gibi mi duruyorum?
-Herhangi birinin seni böyle görmesi seni rahatsız etmiyor mu?
-Sen herhangi biri değilsin
Elata o an kalbinin derinliklerinde tuhaf bir şeyler hissetti.
-Tamam neden hala giyinmediniz beni mi bekliyordunuz?
-Evet
Livedor un bu açık sozü karsısında Elata bu kadar dürüst olmasını garipsedi.
-Ne giyeceğinizi seçtiniz mi ?
-Evet
Livedor sıcak bir şekilde gülümseyerek yatağının kenarına bıraktığı takımı gösterdi.
Elata onun koca bir bebek gibi davranmasının karsısında kendini de sırıtır bir şekilde buldu. Hemen kendini topladı ve gomlekten baslayarak giydirmeye basladı. En üst düğmesini iliklerken Livedor ona doğru eğilerek
-Bugün çok güzel olmuşsun
-Tesekkür ederim
Elata sozcüklere cok fazla anlam katmamaya çalışarak bir adım geriye attı. Ve bu hareketten sonra işleri bitene kadar konusmadılar.

-Artık çıkalım mı?
Livedor hafif kırgın bir ses ile ona seslenmiş Elata dan da olumlu yanıt alınca saraydan çıkışlarını saglamışlardı. At arabası kullanmak yerine halkın nabzını ölçmek için yürümüşlerdi.Tudras halkı genel olarak mutluydu. Sadece kraliyet ailesinin yurt ici veya dısı sürtüsmelerinde cok ağır yara alıyordu ve işte sadece o zamanlar küçük başlı isyan bile denilmeyecek türden kavgalar cıkıyor hemen bastırılıyordu. Morda ve Tudras gelişmişlikte önde gelen iki zengin ülkeydi. Yalnız aralarındaki sürtüşmeler ve kavgalar neden belirtmeden veya kıytırık nedenlerle ortaya atılırdı. Bu ülkelerin kraliyet ailelerinin birbirlerine karsı bitmek bilmeyen bir kini vardı.
Livedor Elata ya her seferinde ağır ve yavaş yaklasacağına dair kendi kendine plan yapsada onunla aynı ortama girince aklındaki her şey birbirine karışıyor sadece onunla daha çok vakit geçirmek ve onu kaçırmamak istiyordu. O sanki ona her adımında daha da ürkekleserek 10 adım geri gidiyordu ona ulaşmak istiyordu. Daha önce hicbir şeyi bu kadar gönülden istediğini hatırlamıyordu.
-dor... Bay Livedor
-Ah efendim?
-Daldınız gittiniz geleceğimiz yerin burası olduğunu soylemistiniz değil mi?
Livedor kafasını kaldırıp binanın onüne baktı sahiden gelmişlerdi ne ara vardıklarını anlayamadığı halde içeri girdiler.
İçeri girer girmez onlara doğru hızla gelen bir hizmetli onların yanına varınca hemen paltolarını alıp onlara bir yer gösterdi. Gösterdiği yerde kücük bir sehpa nın birbirine bakan iki tarafında tekli koltuk vardı. İkili o koltuklara oturdular. Deminki çalışandan farklı bir çalışan şimdi onlarla ilgilenmeye gelmişti.
-Size nasıl yardımcı olabiliriz Prens Livedor?
-Bir balo kıyafeti diktirmek için gelmiştim. İşte bunlar tasarımlar sakın kaybetme veya kopyalanmasına izin verme
-Siz hiç merak etmeyin efendim
Dedikten sonra son derece sık giyinmiş kadın prensin oturduğu koltuğun arkasında ayakta durup uzatılan kağıtları aldıktan sonra incelemeye koyuldu ve büyük bir sok geçirdi.
-Aman Tanrım majesteleri bunlar harika fakat bu 2. tasarım kimin için?
Livedor hafif sıkılmış bir şekilde hala anlamayıp bir de avazı cıktığı kadar bağıran bu kadının kellesini almayı düşündü ama böyle tasarımları bir o gerçeğe dönüstürebiliyordu sessizce onunla konusarak anlattı kadın Elata ya iyice baktı vücut hatlarını aklından çıkartmaya çalışıyordu Elata bu sırada bambaşka yerlere dalmış buradan nasıl kaçacağını düsünmekten kafayı yiyecek hale gelmiş hiçbir şey aklına gelmiyordu.
-Elata işim bitti gelmişken sana da bir şeyler seçtim ama beğenmeyeceğinden şüpheliyim.
-E Efendim?-Elata düşüncelerinden kendisine seslenilmesiyle sıyrılır- hiç gerek yoktu siz isinizi bitirdiyseniz çıkalım
-İyi sen öyle diyorsan öyle olsun
Dedikten sonra giderken tasarımcı kadına dönüp eliyle bir işaret yaptı ve kadında elbiseleri paketleyip prense eliyle tamam işareti yaptı.
-Elata şimdi benim babamın yanına uğramam gerek oradanda baska bir yere varacağız yani anladığın seninle saraya gelemeyeceğim burada yollarımız ayrılıyor üzgünüm daha önce söylemeliydim görüşmek üzere
Elata hayattaki şansının bu raddede yüksek olduğunu görünce saşkınlıktan ne yapacağını bilemedi ve sonra kendini toparladı. Doğruca gizemli kütüphaneye gidecekti. Tanımadığı anneannesinin ona bıraktığı agha tası sayesinde gizli yeraltı kütüphanesini bulabilirdi.
Taşı boynundan çıkardı avcuna aldı ve tüm zihniyle gideceği yerin yeraltı kütüphanesinin olduğunu kesin bir şekilde çizdi ardından gözlerini açmadan diğer elini tasın üzerine kapattı ve gözünü açtı. Heyecanla ama büyük bir dikkatle avcunu açtı ve beyaz agha taşının sol taraflarında hafif kırmızılıklar olduğunu gordü bu sol taraftan gitmesinin bir gostergesiydi hemen sola saptı kırmızılıklar ileriyi gosterdi ve uzun sokak boyunca yürüdü yol ayrımına dönünce bu sefer ise kırmızılıklar yine sola döndü. Bu şekilde uzun bir yoldan sonra düz çorak araziye çıkmıştı. Ama taştaki kırmızı noktalar tasın tam ortasında yuvarlak oluşturmuştu bu istenilen konuma vardığının işaretçisiydi. Babasının öğrettiği gibi yere eğildi ve kulağını toprakla birleştirdi
-Her gece seni duyuyorum şimdi beni duyma sırası sende
Ve ardından 3 kere yerdeki toprağı alıp tekrar yere attı.
Bu hareketinin sonunda Elata büyük bir sarsıntı hissetti ve hemen geri çekildi
Yer çökmüş ve yeraltına inen upuzun bir merdiven açılmıştı. Elata elindeki agha taşını yere sürterek ışık yaymasını sağladı ve içeri girdi.

Savaş İkilemiWhere stories live. Discover now