002

396 52 19
                                    


BEAUTIFUL SKY • LEE MINHO
𓄲Bölüm 2 ᵎᵎ

🍄🫧

Önümdeki yemek tabağına elimi bile sürmemiş sadece boş gözlerle etrafı izliyordum. Saçlarımın döküldüğünü gizlemek adına taktığım bere sıcaklamama neden oluyordu.

Derin bir nefes verip tıpkı benim gibi hastalıkla mücadele eden çeşitli yaş grubuna mensup insanlara bakındım. Tam köşede yetmişlerinin başında olan bir amca vardı. O da muhtemelen kendi sonuna hazırlanıyordu. Biraz daha uzağında ise hastane giysileri bedenine büyük gelen, tahminimce altı yaşlarında olan küçük bir kıza annesi yemek yedirmeye çalışıyordu. Birkaç doktor kendi masalarında şakalaşarak yemek yiyordu.

İnsanların da benzer hayat öyküleri vardı. Herkes farklı bir koşuşturmacanın içindeydi. Başlarını bu hastalık bataklığından çıkarmaya çalışıyorlardı. Kimisi başarılı, kimisi başarısızdı.

Kendi adıma konuşacak olursam başarısız sıfatına daha yakındım. Bir senedir başarmak için çok çabalamıştım ama olmayınca olmuyordu.

"Kim Seungmin! Buraya gel, yemeğini yemeden gidemezsin."

Arkamda başlayan gürültü üzerine hızla başımı çevirdim.

Daha önce hiç görmediğim, küt siyah saçlara sahip bir kız henüz on yaşında olduğunu tahmin ettiğim bir çocuğu yakalamaya çalışıyordu. Bu çocuğu daha önceden görmüştüm. Odalarımız yaklaşık bir ay öncesine kadar aynı kattaydı. Lösemi hastasıydı.

Seungmin, dilini çıkarıp kızı umursamadan yemekhanenin çıkışına doğru koşmuştu. Kız ise pes edercesine yerine oturdu.

Ablası olduğunu tahmin ettiğim kızı daha detaylı incelemeye başladım. Eğer ablasıysa onu daha önceden görmüş olmam gerekiyordu fakat ilk kez gördüğüme yemin edebilirdim.

Hemşire Eun, kızın yanına gidip sırtını sıvazladı ve duyamayacağım şekilde bir şeyler söyledi. Sonra bir anda Hemşire Eun'ın gözleri bana kaydı. Saniyeler içinde kıza bir şeyler daha fısıldadıktan sonra kız da bana dönmüştü. Gergince gözlerimi kaçırıp yemeğimi yiyormuş gibi davranmaya başlamıştım.

Hakkımda söylediği şey her ne ise kızın yavaşça bana doğru yaklaştığını hissedebiliyordum.

"Sen Lee Minho olmalısın." dedi izinsizce masama otururken.

Ciddi bir şekilde başımı kaldırdım. Kim olduğuna dair en ufak fikrimin olmadığı kıza kısa bir bakış atıp tekrardan başımı eğdim.

"Sen de mi konuşmayı sevmiyorsun?" diye mırıldandı. "Hadi ama... Bu hastanede konuşmayı seven biri var mı?"

Üzerindeki sıradan kıyafetlerine çaktırmadan bir bakış atmıştım. Hemşire Eun ile ne konuştuklarını merak ediyordum. Öte yandan onun gibi normal kıyafetli birinin hastanede ne işi olduğunu da merak ediyordum. Kardeşi için gelmiş olsaydı Seungmin'in arkasından gitmesi gerekirdi. Ama o karşımda oturmuş benimle konuşuyordu.

Neyin nesiydi?

Yemeğimden asla yemememe rağmen boş boş kaşıklamam onun tuhafına gitmiş olsa gerek kaşlarını çatıp, "Yemeyecek misin?" dedi. "Yirmi yaşındaymışsın diye duydum. Bu yaşta da yemek seçiyor olamazsın."

Ortada gülünecek bir şey yokken kendi dediği şeye gülmeye başlamıştı.

Bu kız... Sinirlerimi bozuyordu.

Seungmin'in dil çıkarıp kaçmasına şaşırmamalıydım...

Küt saçlarının bir tutamını kulağının arkasına sıkıştırıp beni izlemeye başladı. "Ben de yirmi yaşına gireceğim. İki hafta sonra doğum günüm."

Bunun tam olarak hangi kısmı beni ilgilendiriyordu bilmiyorum ama çok istekli söylemişti. İki hafta sonra yaşayacağımın garantisi bile yoktu.

Bu kızın saçmalıklarına daha fazla dayanamayıp, "Kardeşinin yanına gitsene." dedim.

Soğuk ses tonum onun biraz olsun ciddileşmesine neden olurken gözlerini yemekhanenin kapısına kaydırdı.

"Seungmin'den mi bahsediyorsun?" dedi kuşkuyla. "O benim kardeşim değil. Sadece yemek yemediği için Hemşire Eun yardımcı olmamı istedi. Aynı şekilde senin de yemek yemediğini görünce sana da yardım etmemi istedi."

Sessizce onu süzdüm. Bir çeşit hastane gönüllüsü müydü?

"İştahımı kaçırıyorsun." dedim sertçe.

Güldü.

Hangi insan bu lafın üzerine gülebilirdi? Şaşkınca bakışlarımı kaldırdım. Gülmeye devam ediyordu. Onunla şakalaştığımı düşünecek kadar salak olamazdı...

"Komik birisin Minho. Seni sevdim, bereni de sevdim. Keşke siyah yerine mavi olsaydı." Elleriyle kendi saçına dokunmaya başladı. Ardından gülmeye devam ederek bana döndü. "Acaba ben de mi kendime bir tane alsam?"

"İhtiyacın olduğunu sanmıyorum." dedim kısa bir cevap verip. Saçları gayet güzeldi. Hava da sıcaktı. Boşuna bere takmasına gerek yoktu. Sadece benim gibi saçlarını kaybeden ve bunu gizlemek isteyen insanlar bu şartlarda bere takardı.

Hala karşımda oturmaya devam ediyordu. Ona iştahımı kaçırdığını söylemiştim. Bu lafın üstüne hala yanımda durması tuhafıma gidiyordu.

Kendisi de tuhaftı zaten...

Sinirle oflayıp, "Kalkmaya niyetin yok galiba." dedim. "Her ne iş yapıyorsan onu yapmaya devam et ve beni yalnız bırak."

"İşim senin yemeğini yemeni sağlamak. Hemşire Eun rica etti."

Bu kadar umursamaz olduğunu inanamayarak sinirli bakışlarımı gözlerine sabitledim. Gülüyordu.

Aklım almıyordu gerçekten. Bir insan nasıl her şeye gülebilirdi? Ortada komik bir şey olsun veya olmasın her şeye gülüyordu.

"Kalkar mısın ismini bilmediğim, sinirlerimi bozan kız? Rica ediyorum."

Omuzlarını silkip ayağa kalktı. "Rica ettiğin için kalkıyorum," diye mırıldandı. Birkaç adım atmış yanımdan uzaklaşırken duraksadı ve tekrar bana döndü. "Bu arada adım Haerin. Kim Haerin."

𓄲Bölüm Sonu ᵎᵎ

𓄲Bölüm Sonu ᵎᵎ ✧

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Evettt! Resmi olarak ilk tanışma bölümümüz ardından hikaye hakkındaki düşüncelerinizi duymak beni çok mutlu edecektir. O yüzden yorum atmayı unutmayın 🥺

beautiful sky :: lee minho ✅Where stories live. Discover now