008

317 48 13
                                    


BEAUTIFUL SKY • LEE MINHO
𓄲Bölüm 8 ᵎᵎ

💫☁️

"Minho?"

Dalgınlığıma bir son verip karşımda dikilen kıza döndüm.

"Ne işin var burada?" dedi.

"Ben," diye mırıldandım zorlukla. "Sana bir haber vermek için gelmiştim."

Gülerek, "Öyle mi? Ne haberi?" dedi.

Sessizce ona bakmaya başladım. Hala gülümsüyordu. Onun gülümsemesine epey alışmış sayılırdım. Hatta artık onu ciddi gördüğümde afallıyordum.

"Terasa çıkalım mı?"

Başıyla beni onayladı ve yavaş adımlarla asansöre yürüdük. Asansöre binip on ikinci katta indiğimizde sessizliğimizi korumaya devam ediyorduk. Bir şey demeden terasa çıktık. Geçen sefer oturduğumuz bank yine boştu. Oraya oturduk. Hava masmavi ve temizdi. Gökyüzü güzel duruyordu bugünün hatırına.

Sessizce onu izlemeye başladım. Gülümseyerek gökyüzünü izliyordu. İstemsizce ben de tebessüm etmiştim.

Sonra bir anda bana döndü. Göz teması kurmamızla tuhaf bir şekilde bedenim karıncalanıyormuş gibi hissetmiştim. Bu hisse bir anlam veremezken o, "Ne söyleyecektin?" dedi.

Bakışlarımı kaçırdım. Elimdeki dosyayı ona doğru uzatıp, "Doktor, ilaçların işe yaradığını söyledi. Kanserli hücre sayısında azalma varmış." dedim.

Ufak bir çığlık attı. Ben elimdeki dosyayı kapmasını beklerken o bir anda boynuma kollarını dolayıp bütün bedenini bana yükleyerek sıkıca sarılmıştı.

Kalbim yerinden çıkıyormuşçasına atıyordu.

Şaşkınlıktan hareket bile edemezken Haerin, kollarını daha sıkı sardı ve "Biliyordum Minho!" dedi. "Sana sekiz gün değil, seksen yıl yaşayacağını söylemiştim. İyileşiyorsun..."

Kendime gelebildiğimde istemsizce gülerek ben de kollarımı ona sardım. Bir süre sessizce birbirimize sarıldıktan sonra merakla geri çekildim. Ona sormam gereken bir soru vardı; Neden hastanedeydi?

"Sen," dedim gergince. "Burada tedavi gören hastalardan birisin, değil mi?"

Gülümsemesi yavaşça soldu.

"Galiba buraya kadar saklayabildim." diye mırıldandı afallamış halde.

"Neden sakladın ki?"

"Çünkü insanlar hastalığımı bildiğinde bana eskisi gibi bakamıyorlar." Zorlukla yutkundu. "Oysaki eskisi gibi yaşamak istiyorum. Her şey normalmiş gibi. İnsanlara yardım etmek, onarla ilgilenmek ve yanlarında olmak istiyorum. Böylece kendimi hasta olmadığıma inandırabiliyorum."

Gözlerini kaçırdı. Kendi kendine gülmeye başladı. Derin bir iç çekti ve tekrardan bana döndü.

Bu sefer korkusuzca gözlerini gözlerime sabitlemişti. "Kalbim biraz yorgun Minho."

Aklımda yavaşça şekillenen şeyle şaşırıp kalmıştım. Bir şeyler boğazıma düğümleniyordu. Nefes alamıyor hatta yutkunamıyordum. Sadece çok şaşkındım.

"Çocukluğumdan beri çok çabaladım." Gülümsemeye devam ediyordu ama gözlerinden süzülen yaşlar göstermeye çalıştığı iyi tarafının aslında ne kadar berbat bir durumda olduğunu ispatlıyordu. "Olmuyormuş... Benimkisi tedavi edilecek bir şey değildi. Doktorlar on sekizime kadar yaşamamın bile bir mucize olduğunu söylüyor. Ben ise yirmime altı gün kalmasına rağmen yaşamaya devam ediyorum."

Elini yavaşça kalbinin üzerine koydu.

"Çok yavaş atıyor." diye mırıldandı ağlaması şiddetlenirken. "Durmak üzere gibi atıyor... Özellikle hastaneye yattığımdan beri. Son üç haftadır böyle."

İnanamaz bir şekilde elimi omzuna koydum. Bu kız cidden tuhaftı ve sürprizlerle doluydu. Onu anlamakta güçlük çekiyordum. Beni her gün daha fazla şaşırtıyordu.

Ama ilk kez böyle hissediyordum.

Ve ilk kez onu ağlarken görüyordum.

Başımdaki siyah beremi çıkarıp onun kafasına taktım. Büyük olan bereyi yüzünü kapayacak şekilde dikkatlice çektim.

"Biliyorum. İnsanlara güçlü olduğunu göstermek için sürekli gülmeyi seçtin." İşte şimdi anlayabiliyordum neden bu kadar enerjik ve hayat dolu olduğunu. Neden sürekli güldüğünü... Her şeye rağmen gülmeyi seçiyordu. "Fakat bazen ağlayabilirsin." diye mırıldandım güçlükle. "Siyah berem senin gözyaşlarını örtecek."

𓄲Bölüm Sonu ᵎᵎ

Kısa bir bölüm oldu farkındayım. Lütfen bununla idare edin, 3 ya da 4 güne yeni bölüm atacağımm🫶🏻

beautiful sky :: lee minho ✅Where stories live. Discover now