♔︎ 24

38 4 0
                                    

"Kim çağırdı lan bizi?"
"Ben ne bileyim!"
"Jimin ile ne zamandan beri arkadaşsınız bilmiyorum ama seni gözüm tutmadı. Serseriye benziyorsun."
"Gözümdeki yaraya mı bakıyorsun sen? Sende zorbaya benziyorsun."
"Onu senden daha çok tanıdığım kesin."
"Abisi olduğun için benden üstün değilsin."
"Seni!-"
Birbirlerine sanki öldürecekmiş gibi bakan gençler duraksamıştı. Ona keskin ve korkusuzca bakan çekik gözlere karşın Jungkook kurduğu göz temasını bozarak yoluna baktı. İki saniye sonra da arkasından Min Yoongi yürüdü..

Sonunda bir eve geldiklerinde etrafı inceleyen soylular, yavaşça içeri girdi..
Onları karşılayan bir kadın gördüklerinde şaşırmışlardı, ikisi de onlara karşı keskin bir şekilde duran kadının karşısına geçti.
"Grubu duymuş olmalısınız."
"O zaman siz, grubun lideri misiniz?.."
"Ta kendisiyim. Madem duydunuz,"
Cümlesini yarıda bırakan kadın gençlere şans bırakmadan kılıcını çekerek ikisinin de yüzüne karşı emince tuttu. Gençler şaşırmış ve korkmuştu. İkisinin de gözlerinin parlayan kılıcın yüzeyinde olduğunu gören kadın devam etti.
"Bundan kaçarınız yok çocuklar."
"Ne yapacaksınız?"
Jungkook'un sesi titrek çıkıyordu, öncekine nazaran sesinin seviyesi azalmıştı..
"Gruba sizi de dahil edeceğim."
Bu cevabı beklemeyen iki genç şaşkınlıkla karşılarındaki kadına baktıklarında, gözlerinde kararlılık vardı.
"Güçlü üye birliğine hoşgeldiniz. Bu grupta sizin de tanıyor olduğunuz Kim Jisoo var. Bizzat isimlerinizi almış olmalı. Onun dışında iki üye daha var, bunlardan birisi..."
Gözlerindeki keskinliği arttıran kadının sesi daha da derin çıkmaya başlamıştı.
"...Prens Lee Felix, ve Veliaht Prens Hwang Hyunjin."
Duyduklarıyla başlarından aşağı kaynar su dökülmüş gibi olan iki adam, başlarını eğmiş ve içlerinden milyonlarca cümle geçirmeye başlamışlardı.
"Onları tehlikede ise korumak sizin göreviniz. En nihayetinde şehirin gelecekteki kurucuları..
Bunları birine bile anlatayım derseniz, Kralla yüzleşmeyi de göze almalısınız. Bol şanslar."
Kılıcını çekip evden çıkan ve karanlıkların arasında kaybolan kadının gittiğini anlayan adamlar başlarını kaldırıp birbirlerine baktılar. Min Yoongi titrek sesiyle Jungkook'a doğru konuşuyordu.
"Bu kadarını bende beklemiyordum.."
"Biz bittik Yoongi."
"Aynısını düşünüyorum kook"

~

Hyunjin ve Felix antreman yapmaya başlamışlardı. İkisinin de elinde kılıç varken oldukça temkinli davranıyorlardı.
"Bunu yapmamıza gerek var mıydı!"
"Grupta olduğunu hatırla Felix, kim bilir ne kadar dayanıklı kişilerle kılıç yarıştıracaksın. Şimdi!"
Konuşmasının ardından kılıcını Felix'in karnına doğrultan Hyunjin'e karşı küçük prens saldırıdan kaçmış ve etrafında bir tur dönerek kılıcıyla onun sırtına vurmuştu. Yere düşen Hyunjin kafasını ona çevirdi ve güldü, nefes nefeseydi.
"Gerçekten kılıç kullanmakta iyisin."
"Peki ya sen? Kaç kez yenildin. Kendini korumayı bilmiyorsun Hyunjin"
"Benim elim yaya alışık Prens"
"O zaman bir an önce kılıca alışsın Hyunjin"
Hyunjin ayağa kalkarak Felix'in omuzuna vurdu ve eliyle kafasını severek saraya doğru yürümeye başladı. Onun kolu arasında olan Felix de onunla birlikte yürüyordu.

Saraya girdiklerinde Bang Chan onları görüp hızlıca yanlarına gelmişti. Bir sorun olduğunu anlayan ikili ayrılmış ve Kralın yüzüne bakıyordu.
"Bu gece bir saldırı yapmaya çıkacaksınız."
"Nasıl birşey?"
"Osaka'da bir çete var, bizim şehirimize saldıracaklarını düşünüyorum. Bu olmadan onları durdurmanız lazım, hepsini öldürmelisiniz.
"Nerede?"
"Ormana gideceksiniz, üyelerin resimini size vereceğim. Toplam 8 kişi, liderlerinin başında bir kesik bulunuyor ve kel. Oldukça da güçlü birisi.
Leydi'yi bilgilendirdim, ormanda herkesi bekliyor."
"Pekala.."

Saraydan ayrılan ve odalarına dönen iki genç hızla hazırlanıyordu. Hyunjin hem kılıcını hem de yayını almıştı yanına. Üstüne kırmızı hanboku giyip beline siyah kalın ipi bağlamıştı ve peçesini de yanına almıştı.

Lee Felix üstüne grup kıyafetini giymiş ve kılıcını kontrol edip beline takmıştı. Yanına birer parça bez alan Prens odasından çıktığı anda hışımla odasından çıkan sarı saçlı prensle karşılaştı. Birbirlerine bakarak başlarını salladıklarında koşarak ormana gittiler. Gecenin karanlığında kaybolan iki gölge, ormanın içine girdiler...

Leydi Han-na buluşma bölgesinde bekliyordu, diğer üyelere saldırıdan bahsetmişti. Karşıdan ona doğru gelen iki beden gördü ve gözlerini kısıp incelediğinde bunların iki Prens olduğunu anladı. Onlarla beraber sol tarafından bir kadın gölgesi gelmişti. Yanında duran ve soluk almaya çalışan Kim Jisoo donanımlıydı.
"Bu ikisi nerede kaldı?.."
"Onlar kim?"
"Doğru, sizi bilgilendirmemiştik. Gruba iki üye daha aldık, Jeon Jungkook ve Min Yoongi. Şimdiye burada olmaları lazımdı."
Leydi'nin dediğine karşın karşılarından sakince gelen iki gölge belli oldu.

Bu gölgelerden birisinin gözünde boydan boya geçen bir yara bulunuyordu. Keskin bakışlı bu genç, yanında siyah saçlı birisi ile geliyordu.
Yanındaki diğer üye ise uzun birisiydi ve kaslı bir yapıya sahipti.

"Ne yapacağımızı biliyorsunuz değil mi? Adamları hepiniz tanıyorsunuz, eğer lideri yakalarsanız onu mutlaka öldürmelisiniz."
"Kolay iş!"
"Öyle mi Yoongi? O adamın karşısında böcek gibi ezileceğine eminim!"
"O zaman ona karşı sen savaş Kook, ne dersin? Daha kılıç tutabildiğini bile sanmıyorum."
"İki seferdir beni sinir ediyorsun!"
"Seninde az kalır yanın yok-"
Birbirine dönen ve sinirli bir ifadeyle kavgaya hazırlanan gençleri Leydi'nin tok sesi durdurmuştu.
"Buraya kavga etmeye gelmediniz! Doğruca dört bir yana ayrılın ve size vereceğim işareti bekleyin."
Peçeyi sadece gözleri gözükecek biçimde takan gençler Leydi'nin dediğine uyup her biri bir ağacın arkasına yaslanmışlardı.

Leydi yavaşça sınıra doğru gitmişti ve çetenin sokaktan geçmesini beklemişti. Sonunda aradığı adamları görünce onlara odaklanmış ve ormana girmelerini beklemişti. Adamlar yavaşça ormana girdiğinde koşarak bir ağacın arkasına saklandı ve grup üyelerinin görebileceği şekilde bir işaret verdi.
Üyeler yavaşça yerlerinden çıkıp adamların etrafını sardılar ve kılıçlarını kınından çıkarttılar. Sessizlikte gömülen ormandan birsürü metalin sesi bir olmuş ve keskin bir ses çıkmıştı.

Kaba saba gözüken çete lideri eliyle grubuna dur işareti yapmış ve korkutucu gözleriyle etrafı süzmüştü. Tek gözü kör olan adam etrafı incelerken arkasındaki üyeyi kalbinin ortasından delip geçen bir ok fırladı. Çete lideri hışımla arkasını döndü ve acıyla göğsünü tutan adamının yere düşüşünü izledi, sinirle kılıçlarını çıkaran çete hazır bekliyordu.
Tam grup onlara saldıracakken çeteye dağılmalarını söyleyen lider, tüm planları suya düşürmüştü. Dört bir yana dağılan çete üyeleri karanlıkta hazırda bekliyordu.
Koskoca ormanda Leydi Han-na'nın sesi duyuldu..
"Saldırın!"
Leydi'nin sesini duyan tüm üyeler bir tarafa dağılmış ve adamların peşine düşmüştü.

Hyunjin liderin karşısına geçmiş, titreyen eliyle kılıcını tutuyordu. Liderin yanındaki adam ise karşısındaki güçlü kadınla savaşmanın peşindeydi.
Çete üyesi kadından kaçarak uzaklara gömüldü. Leydi hızla arkasını dönerek Hyunjin'e bağırdı ve üyenin peşine koştu.
"Dikkatli ol!"
Duyduğu bu uyarıya karşı kılıcını daha sert tutan Hyunjin'in karşısındaki adam çok rahat gözüküyordu.
Çocuk oyuncağı gibi gördüğü bu savaş için gülmüştü lider.
"Daha kılıcı emin bir şekilde tutamıyorsun. Eğer benim tarafıma geçersen canını bağışlayacağım seni çocuk!"
"Kim olduğumu bilmiyorsun.."
"Kim olduğun önemli değil, istersen ülkenin Prensi ya da Kralı bile olabilirsin. Benim işim öldürmek. Ne dersin?"
"Ölsem de sana katılmayacağım."
"Pekala o zaman, ölmeyi sen seçtin."
Yüzündeki gülümsemesini silen adam sert bir ifade takınarak kılıcını Hyunjin'e doğrultmuştu..

Lee Felix savaştığı üyeyi yere sermişti ve kılıcını arkasından gelen kişiye doğru hedef almıştı. Öldürücü darbeler göstererek onun da yere düşmesini sağladı.
Min Yoongi iki kişiyle birden savaşıyordu ve uğraşları sonucu ikisini de alt etmişti. Kılıcı kana bulanan Yoongi, Jungkook'un yanına koşarak üyeye saldırdı.
Kim Jisoo ile Leydi Han-na buluşmuş ve onları öldürmeye çalışan tüm üyelerin canını almışlardı. Jisoo kılıcını kaldırmakta zorluk çekiyordu, deneyimli olmadığından omuzundan yaralanmıştı.

Hwang Hyunjin, adamın hızlıca ve ardı ardına savurduğu kılıçtan kaçmaya çalışırken başarılı olamamış ve bacağında küçük bir yara açılmıştı.
"Pes et çocuk."
"Asla.."

Devam edecek...


~Kral'ın Kayıp Oğlu~ {Hyunlix- BxB}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin