Selamün aleyküm Amirin Kızı Ailesi!
Nasılsınız? Upuzun bir aradan sonra şükür geldim ve final öncesi son bölümle karşınızdayım ama vedaları sevmediğimden ne diyeceğimi bilemez haldeyim. Özellikle Nadir'e nasıl veda edeceğim, yaralarını nasıl zihnimden sileceğim hiç bilmiyorum. Hasan SEYDAN 'dan sonra kendime sövmeme neden olan bir karakter oldu kendileri...
Haydin bölüme...
Keyifli okumalar dilerim ❤️
🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓
BİR YIL SONRA...
Başında ki takkesini son kez düzelten yaşlı adamın, ak sakallarının gizlediği gülümsemesinin nedeni hiç şüphesiz Zeynep Hanım'dı. İlerleyen yaşına rağmen asil duruşu ve güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen kadın adına yakılan türkünün her sözünü zamanda akıtmıştı. "Oy Zeyneb'um oy! Bu guzelluk var mi soyuna da?" diyerek keyifle mırıldanan Hıdır Dede kulağına gelen korna sesleri ile ellerini göğsüne bastırıp yeni yetme bir genç gibi heyecanını bastırmaya çalıştı.
"Nereyesun sabrum nereye! Salun ula benu!"
Torununun kızgın sesiyle daldığı Zeynep'li hayallerden sıyrıldığın da sertçe açılan kapı tüm neşesini kaçırmıştı. Esmer teni kıpkırmızı kesilmiş Azrail'in alnında beliren damar konunun evlilikten açıldığının nişanesi gibiydi.
"Ahura mi ciriysun evladumin evladu!" diyen adam Azrail'in fırtına kopan bakışları yüzünü bulduğu an yutkundu. Bu sefer kantarın topuzunu birileri fena kaçırmıştı anlaşılan.
"He dedem ahıra giriyorum. Malum benim mekan burası. Damızlık öküzüm ya ben. Doğdum, büyüdüm, çiftleşip, dana sahibi olduktan sonra mezbaha yolcusuyum var mı itirazın?"
Ellerini alnına dökülen dalgalı saçlarına götürüp iyice dağıtan Azrail odanın ortasında dönüp dururken içeri giren Orhan'ın korku dolu gözleriyle buluştuğu an büyük bir pişmanlıkla duraksadı. Çocuğun yaşadığı kabus dolu günlerden sonra yanında bu denli öfkeli gözükmek istemezdi.
Dizlerinin üzerine çöküp kollarını açarak "Gel amcam!" dediğin de yüzündeki korku bulutları bir anda dağılan Orhan koşarak adamın sinesinde ki yerini aldı.
Orhan'la beraber ayaklanan Azrail, "De amcam bir şey mi istiyorsun?" diye sorduğunda annesi Firdevs Hanım'a daha da öfkelendi. Aldığı cevap annesinin geri adım atmayacağını gösteriyordu çünkü.
"Firdevs Babaannem dedi ki git amcanı sakinleştir. Aşkım abla çok üzülüyormuş."
Azrail'in koca gövdesine çarpan masum ses biraz mahçup biraz da yorgundu. Reşat Abisi ve çok sevdiği, kurtarıcısı olarak gördüğü Su ablasının düğünü için annesi Suna ve baba demeye hala çekindiği Cebrail ile şehir dışından gelmiş, yol yorgunluğu sesine yansımıştı. Azrail'in sevgi dolu ricasını kıramayan Necati'nin imzaladığı velayet evrakların dan sonra hayatı bir anda değişen Orhan annesi Suna ile yeniden çocuksu gülüşüne kavuşmuş üvey annesi Cavidan'ın yaşattığı kabustan uyanmıştı. Necati'nin Suna'yı rahat bırakmayıp tacize ve tehdite varan ısrarı ise evliliğe hayli uzak olan Cebrail'in ani bir kararla genç kadına evlilik teklif etmesine neden olmuştu. Kağıt üzerinde başlayan bu evlilik Suna ve Cebrail için gerçeklikten uzak olsa da Orhan'ın yüzünü güldürmeye yetmişti. Babasının kapılarına dayanıp bağıra çağıra savurduğu tehditlerle değil Cebrail'in anlattığı Anadolu hikâyeleri ile uykuya dalıyordu artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMİRİN KIZI
HumorAnnesinin çocukluğunun bedelini sırtlanan ve şehadet aşkı ile yanıp tutuşan Reşat'ın masalında gökten elma değil hamsi düştü. Güzeller güzeli gözleri kara kokusu deniz olan bir hamsi... İnatçı, kavgacı ve asi Su' yun masalında ise gökten elma değil...