33

1K 144 18
                                    


Biliyorum, bu çok kısa bir bölüm ve sizi yine çok beklettim ama yeni kitabın hazırlıkları, yeni okul, yerleşme telaşı derken gerçekten aklımı yazmaya vermekte çok zorlanıyorum. Düzenimi oturttuğum zaman benim de ilk istediğim Rüya ve Uğur'un hikâyesini tamama erdirmek, sizden ricam birazcık sabırlı olabilmeniz. Hızlanabildiğim zaman bölümleri de hızlıca getireceğim. Seviliyorsunuz, iyi ki varsınız. ^^




Uğur, başlama saati en yakın olan filmi izlememizi öneriyor. Ben de bunu sorun etmiyorum. Yirmi beş dakika sonra başlayacak olan yabancı bir romantik komedi filmine bilet alıp bulduğumuz boş bir köşeye yerleşiyoruz.

Uğur etrafına göz atarken konuşuyor:

-Nasıl bir film olacak acaba?

-Hiçbir fikrim yok. Sanırım pek gündemi takip etmiyorum.

-Ben de. En son bizim çocuklarla gitmiştim sinemaya. Ne zamandı, hatırlamıyorum bile.

-Tahmin edebiliyorum.

Benim için aldığı soğuk kahveyi yudumlarken onu izliyorum. O ise hâlâ etrafa göz atmakla meşgul. Bana bakmak istemiyor mu acaba? Yok, yok. Öyle değildir. Uğur görmek istemediği birine vakit ayıracak biri değil.

-Gitme zamanınız ne çabuk geldi.

Bunu söylemem, gözlerini benimkilerle buluşturmaya yetiyor. Bana hafif bir tebessümle bakarken başını sallıyor.

-Zaman bu aralar çok çabuk geçiyor.

-Eskiden geçmiyor muydu?

-Hım... Geçiyorduysa bile ben buna kafa yormuyordum sanırım.

-Zaman senin için kıymetli değil midir?

Merakla gözlerine bakıyorum. Onu daha iyi tanımayı o kadar çok istiyorum ki! Aklından geçen her şeyi bilebilseydim, her şey daha kolay olur muydu?

-Belli durumlara göre değişiyor sanırım. Bu seni üzmesin ama bir süredir hayatın benim için bir anlam ifade ettiğini düşünmüyordum.

Beni uyarmasına rağmen anında üzülüyorum. Böyle olmasının sebebi annesi mi acaba? Onu çok mu özlüyor? Ya da babasının bu durumu henüz aşamamış olması Uğur'u da mı yıpratıyor?

-Seni yine üzdüm.

Uğur gülümsediğinde bu ağlamak istememe sebep oluyor. Neden bazen çok incinmiş görünüyor? Hep çok sakin ve uysal olduğu için esas duygularını göremiyor muyum yoksa?

-Gerçekten buna üzülmemelisin.

Dudaklarımı birbirine sıkıca bastırıp gözlerimi tavana çeviriyorum. Birkaç saniye boyunca içimde nükseden ağlama hissine direnip tekrar ona bakıyorum.

-Söylemek istediğim çok şey var ama şu an konuşmak istemiyorum desem buna alınır mısın?

-Hayır, diyor gülümseyerek.

-Teşekkür ederim. Ayrıca özür dilerim. Beni üzdüğünü söylüyorsun ama bazen esas ben seni, saçma sapan sorularımla üzüyormuşum gibi hissediyorum.

-Üzgün değilim Rüya.

Gözlerin öyle söylemiyor, demek istiyorum ama onu kızdırmaktan çekiniyorum. Ya da kabuğuna çekilmesine sebep olmaktan...

-Tamam...

-Salona geçelim mi?

-Olur. Bakalım film nasılmış?

-Giderken mısır da alalım.

-Sever misin?

-Bazen. Ya sen Rüya?

-Severim. Bazen değişik tariflerle mısır patlatıyorum. Bazıları korkunç olsa da yapmak hoşuma gidiyor.

-Hım...

Uğur boşalan bardağımı, teklifsizce elimden alıp çöpe atarken bir an şaşırıyorum. Çoğu zaman bana baktığını bile düşünmüyordum. Oysa her şeyin farkındaymış gibi görünüyor. Gerçekten bana dikkat ediyormuş gibi... Umutlanmak istemiyorum ama bu tam da hayaller kurmaya başlayabileceğim bir durum değil mi? Yoksa ben mi her şeyi büyütüyor, her hareketine bir anlam yüklüyorum?

***

Peri Masalları Gerçek DeğildirWhere stories live. Discover now