twelve

212 33 1
                                    

Gözlerimi açar açmaz hissettiğim darbe ile inledim. "Elimde gebereceksin duydun mu beni?!" Sert bir zeminde yatıyordum. Başım zonkluyordu. Karnıma yediğim her tekme darbesini hissediyordum.

Ben geçmişi değil bir kabusu görüyordum sanki.

"Nerede söylesene?! O çok güvendiğin zengin piç nerede ha? Gelsin elimden alsın seni!" Titrek bir nefes verdim. Yanaklarımdan süzülen yaşlar kurumuştu. Ağlamıyordum artık.

"Seni kullanıp siktir olup gitti! Ona hiç bir şey olmaz ama sana olur işte! Ona uyarsan böyle olur!" Kolumdan sertçe tuttu ve kaldırdı. "Kalk ayağa!"

Dolu gözlerimle baktım gözlerinin içine. "Ne yapacaksın? Oğlunun katili mi olacaksın?" Öfkeden yanan gözlerle baktı gözlerimin içine. "Benim oğlum değilsin artık."

Kapıdan çıktığımızda öfkeli kalabalığı gördüm. Hava kararmaya başlamıştı.

Chanyeol burada değildi. Kendimi ilk kez bu kadar yalnız hissediyordum.

Ölecek miyim? Diye düşündüm korkuyla. Bu son muydu yani?

Önlerine hızla attı beni. Yere dizlerimin üzerine düştüm. "Sizindir! Ne yaparsanız yapın." Bakışlarımı yerden kaldırdım korkuyla. Öfkeli kalabalık bana insan değilmişim gibi bakıyordu.

Bunlar yalnızca bir erkeği sevdiğim için miydi? Lanetli miydim onların gözünde?

"Köyümüz lanetlenecek." Dedi içlerinden biri. "Onu kurban etmeliyiz." Titrek bir nefes aldım. "Hepiniz delirmişsiniz." Toz toprak olan ellerimi yumruk yaptım sertçe. Zorlukla doğruldum, titreyen bedenimle kalktım ayağa.

"İnsanım ben! Lanetli de değilim duydunuz mu beni? Fahişelik yapmadım. Sevdim yalnızca. Sizin gibi." Akan göz yaşlarımı kuruladım hızla. "Bunun yüzünden ölmeyi hak ediyorum öyle mi? Asıl sizsiniz lanetli olan. Kafanızın içi lanetli." Bakışlarım arkamda bir kaç adım geride duran ve bana alayla bakan babama döndü.

"Sen insan bile değilsin." Alaylı bakışlarını yerini safi sinir alırken derin bir nefes aldı. "Kurban edeceksiniz beni öyle mi? Tanrıya dua ediyorum. Bahsettiğiniz lanet bırakmasın peşinizi. Her daim arkanızdan gelsin."

Titrek sesim hiç kimsenin konuşmadığı alanda duyuldu. "Siz benim günahıma giriyorsunuz ya, Tanrı sizin de cezanızı versin."

İçlerinden biri hızla ilerledi ve bir sopa darbesi indirdi dizlerime. Ayakta zorla duran dizlerim hızla güçlerini kaybederken düştüm yere.

"Sen yaşamayı hak etmiyorsun!" Diye bağırdı öfkeyle. Başımı kollarımın arasına aldım zorlukla. Diğerleri de gelirken darbelerin arttığını hissettim.

Bir uyuşukluk peyda oldu sonrasında vücudumda. Hiç bir şey hissetmemeye başladım. Kulaklarım uğulduyordu.

Daha önce hiç ölüme yakın olduğumu hissetmemiştim. İlk defa yaşıyordum.

Tüm seslerin arasında net duyduğum tek ses ona aitti. "Baekhyun!" Diye bağırmıştı dakikalar sonra. Bağırışından sonra kesildi tüm sesler. Kıpırdayamıyordum.

"Ne yaptınız siz!" Omuzumdan tutulduğumu hissettim. Sırt üstü yatırıldım. Acıyı ilk kez hissederken dişlerimi birbirine bastırdım. "Baekhyun." Fısıltısı ulaştı uğultu içindeki kulaklarıma.

Gözlerimi zorlukla araladım. Ağlıyordu. Beni yalnız bırakmıştı.

Başını olumsuzca salladı. "İstemiyorum." Beni kucağına çekmeye çalıştı. Tüm gücü tükenmiş gibiydi. "Ölme nolur." Zorlukla yutkundum.

"Ben sana geldim." Diyebildim. Sesim kısıktı ama o duymuştu. "Sen, bıraktın." Bilincimin kayıp gitmek üzere olduğunu hissediyordum.

Başım zonkluyordu.

Another life/ChanbaekWhere stories live. Discover now