Nefes, hayatı boyunca tıpkı diğer herkes gibi kendini de yalanlara kandırmıştı. Yara bantlarıyla sarmalamıştı kendini gerçeklerden korunmak için.
Kendini bile dinlememiş, o sesi susturmuştu zihnindeki. Fakat başka bir ses daha vardı ve o ondan kur...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
♬ Şarkı önerileri:
For Sentimental Reasons- Glenn Frey
4-"VERDİĞİN SÖZÜ UNUTMA"
"Tuttuğun sözü de, verdiğin sözü unutmayacağın gibi aklına kazı. Laf ağızdan bir kez çıkar diyenler doğruyu söylemişler. İnkar edenler, sözünden dönenler."
Cumartesi günü fazlasıyla hızlı geçmişti. Piyano dersi ve antrenmanla, gün içinde o kadar koşturmuştum ki zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Hep öyle olurdu zaten. Bazen zaman geçmiyor diye sızlanırken bazen ise ne kadar hızlı geçtiğini ve kıymetini bilemediğimiz için dizlerimizi döverdik.
Uzun ve sessiz bir kahvaltı faslından sonra odama çıkmış ve biraz ders çalıştıktan sonra bunalıp aşağıya inmiştim. Aşağısı baş döndürücüydü. Gördüğüm anda indiğime pişman olmuştum. Evin kapısı sonuna dek açıktı ve herkes akşamki davet için bir şeyler taşıyıp yerleştiriyordu. Cama doğru yaklaştım ve kollarımı göğsümde bağlayıp dışarıyı süzdüm. Cathering firmasının üniformalı çalışanları daha davete çok olmasına rağmen masaları yerleştirip, etrafı dekore ediyorlardı.
"Nefes!"
Siktir.
Yerimde irkilsem de anneme tamamen zıt bir sakinlikle arkama döndüm. Yine her zamanki gibi bakımlıydı ve üzerinde hoş bir elbise, ayağında da tabi ki topuklular vardı. Onu hiç topuklu ayakkabılar haricinde bir ayakkabıyla görüp görmediğimi hatırlamaya çalıştım. Hatırlayamadım.
"Efendim anne." Bana doğru hızlı adımlarla geliyordu önümde durduğunda tam bana bir şey diyecekti ki, "Hayır, onlar bahçeye. İçeriye değil..." diye arkama bağırdı ve başını ovuşturdu. Ellerini yüzünden çekti ve derin bir nefes aldı. "Bugün dışarıya çıkmayın. Trafiğe yakalanırsınız, geç kalırsınız falan olmaz."
Falan. Annem falan gibi kelimeler kullanmazdı. Anca gerildiğinde veya sinirlendiğinde duyabilirdiniz ondan o tür boş kelimeleri.
Yüzünde o tanıdığım ifade belirince ise yutkundum sessizce. Göz bebekleri irileşirken, tıpkı küçükken yemeğimi üzerime döktüğümde yaptığı gibi, azarlayıcı bir ifade belirdi yüzünde. "Ayrıca coğrafya öğretmenin aradı. Yetmiş almışsın Nefes. Ortalamanın ne kadar düşeceğini bilmiyor musun?"
Siktir, siktir, siktir...
Kaşlarını çatmıştı ve sesinin yüksekliği çalışanları bir an durdurmuştu. Yutkundum. Tırnağımla, tırnak diplerimdeki etleri yolmaya başlamıştım fakat ellerimin özellikle bugün güzel gözükmesi gerektiğini hatırlayınca avucumu sıktım ve birkaç kez açıp kapadım. Bir şey demek için ağzımı açmıştım ki annemin çalan telefonuyla söyleyemediğim laflarım ağzıma tıkıldı. Annem bana mı kızacağını yoksa telefona mı bakacağını şaşırmış gibi bir an kalsa da, "Şimdi sırası değil. Boş bahanelerini dinleyecek vaktim yok." dedi eliyle beni durdurarak. "Elbisen dolabına asıldı. Altıdan önce hazır ol." dedi ve hızlı adımlarla salona doğru ilerledi. Birkaç saniye sonra zil sesi sustu ve kulaklarıma annemin telefonda konuşurken ki o tatlı sesi doldu.