8.Bölüm: "Yasak Elma"

9.7K 680 321
                                    

Keyifli okumalar...


Şarkı önerileri:

Dear God -Nessa Barrett

Love and War- Fleurie

Acıtır Yara- Dilhan Şeşen


8- "YASAK ELMA

"Belki de Adem'den daha güçlüyümdür. Elmaya hala dokunmadım."





Yaş 14

"Seksen." dedi babam yüzünü buruşturarak.

"Seksen almışsın." Babam sınav kağıdımı, bir çöpmüş gibi buruşturdu ve ortadaki cam sehpaya attı.

Tekrardan ayakkabılarıma yönelttim gözlerimi. Biliyordum ki eğer biraz daha yüzüne bakarsam ya bana bağıracaktı ya da geceleyin kabus görmeme neden olacaktı. Suçlu bir çocuk gibi ellerimi arkama saklamıştım ve parmaklarımı o kadar sert sıkıyordum ki ellerimin içinde kırılmalarına ramak kalmıştı. Zaten suçlu bir çocuktum.

"Sen seksenlik bir öğrenci misin Nefes?" Kollarını göğsünde bağladı. Yüzünde, ne zaman bana baksa oluşan şu hoşnutsuz ifade vardı. Gözleriyle bile aşağılayabiliyordu beni. Sözlere gerek yoktu.

"Kardeşin yüz almış."

Çenemi o kadar güçlü bir şekilde sıkıyordum ki arkadaki dişlerimden gelen takırdama sesi kulaklarımda yankılandı.

"Sen aptal mısın Nefes?" Nefesini verdi seslice. Kimseler yoktu salonda. Bir ben, bir de babam. Babam ayağa kalktı ve birkaç adımla yanıma geldi. Gözlerimi kapatmamak için yüzüne baktım. Buz mavisi gözleri donuktu. Yanımda durduğunda uzun, çok uzun zamandır ilk kez bu kadar yakın durduğumuzu fark ettim. Bu beni gerdi. Halbuki sadece birkaç gün önce Gökay basketbol maçını kazandığında sarılmıştı ona. "Cevap ver." dedi o sert sesiyle. Sanki camlar kırılacak, şöminedeki ateş harlanacak ve evin içinde rüzgar estirecekti. "Hayır." dedim güçsüz bir sesle. Babam birkaç saniye yüzüme baktı. "Değilsin?"

Değilim.

Sessizliğimi bir cevap almış olmalı ki devam etti. "Niye yüz değil peki? Eğer aptal olmasan, yüz alırdın. Seksen değil."

İçime titrek bir nefes çektim. Yutkundum. Belki de aptaldım. Haklıydı.

"Üzgünüm." diye mırıldandım sessizce. Babam daha da kaşlarını çattı. "Üzgünsün?" diye sordu net bir sesle. Yavaşça başımı salladım. Üzgündüm. Ve korkuyordum.

Sırtım dimdik, çenem yukarıda gözlerine bakıyordum. Kimse kızamazdı bana soğuk bakıyordum diye. En iyisinden öğrenmiştim. Yaşayarak öğrenmiştim.

"Üzgünüm." diye tekrar ettim kendimi ama bu sefer daha net, daha keskin bir şekilde. Eğer korkmadığıma önce ben inanırsam, herkes inanırdı.

Babam başını salladı yavaşça. Şömineye doğru yürüdü. Ayakkabılarının topukları her adımında beni daha da geriyor, kalp ritimlerimi değiştiriyordu. Şimdi arkası dönüktü ama biliyordum ki gözleri şöminenin içinde yanan ateşteydi. Ateş bile çözemiyordu onun gözlerini. Sanki ev yansa, kül olsa herkes, her şey yine de buzları çözülmezdi gözlerinin. Ve de benimkilerin.

Eksik ParçalarımızWhere stories live. Discover now