2.0

5.6K 911 667
                                    

"Hocam, geç kaldığımız için özür dileriz."

Yüzünde birer gülümseme ile konuşan Hyunjin ve Felix, hemen arkalarında ise daha düz bir yüzle Seungmin varken Chan aralarındaki sorunu hallettiklerini düşünerek kafa salladı.

"Geçin, yoklama almamıştım zaten."

"Yes!" dedi Felix sevinçle, hemen minik minik adımlarla koşup sırasına yerleştiğinde sanki gece aynı evde oturmamışlar, omuzunda ağlamamış, üstündeki kıyafetler ona ait değilmiş gibi Seungmin kapıyı çekerek göz göze geldiği Chan'a küçük bir baş selamı vermiş ve ardından da yerine geçmişti.

Bakışları Chan'ın üzerini buldu, sabah fazla dikkat etmemişti ama Chan bugün kendini biraz serseri olarak tanımlamacak tarzda giydirmişti. Deri ceketi, siyah kot pantolonu ile bakan ona öğretmen demezdi.

Dün yaptığı gibi yanına oturdu Seungmin'in ve elindeki kitabı önüne bıraktı. Parmağı ile kaldıkları yeri gösterirken Seungmin çoktan Chan tarafından doldurulan boşluklara bakmış bu sebeple kalem de çıkarmamıştı. Ona doğru biraz daha yaklaşırken burnunu arabadaki tanıdık koku doldurdu.

Ağır bir koku değildi ama erkeksi olduğunu da belli ediyordu. O bunu düşünürken "Her cümleye pronouns ile başlamanıza gerek yok," diye uyardı Chan. "İngilizce her ne kadar özne kullanımını çok ön planda tutsa da bir Amerika'ya ya da herhangi bir yerde klasik bir konuşmaya şahit olduğunuzda onlara pek rastlamazsınız."

"Hocam peki kelimeler?"

"Kelimeleri de getirdim," deyip ayağa kalktı ve masanın üstündeki kağıtları alıp ciddi ciddi dil öğrencisi olarak gördüğü kişilere dağıttı. Hyunjin kendine gelmeyen kağıtla rahatlayarak arkasına yaslandı, fen derslerini çalışırken bir de üzerine İngilizce eklenmesi onu yorardı, bunu biliyordu.

"Bu kelimelerden sözlü yapacağım hepinizi, ayrıca son iki dersimiz yine sizinle, şu programı değiştirmediler bir, neyse. Son derste deneme olacaksınız, Hyunjin sen matematik denemesi olacaksın biliyorsun değil mi?"

Hyunjin kafa salladı hemen. "Evet hocam."

"Güzel," dedi çalan zille. "Öyleyse ikinci ders görüşürüz, ayrıca kahvaltı etmeden de gelmeyin. Karınlarınız gurulduyor."

"Ya hocam ya!"

Chan gülerek sınıftan çıktığında Seungmin başını kollarının üstüne yerleştirerek gözlerini camdan dışarıya çevirdi, tam şu an yine iyiydi ama tekrardan bir kriz gelirse o an ne yapar bilmiyordu.

Yağmaya başlayan yağmur ile sweatin kapüşonunu örttü, beklemediği bir şekilde öyle uyuyakalmış ders boyunca yanında oturan Chan'ı da fark etmemişti. Birkaç günün yorgunluğunu orada uyuyarak atlatırken son iki derste Chan geri gelmişti.

Denemeleri sınıfa teker teker dağıtıp Seungmin'in eski denemelerini yanına aldı, "Ne kadar süre vermeliyim?" deyip telefonuna baktı.

"Altmış dakika."

"Yetmiş."

"Yüz iyi bence."

"Doksan dakika süreniz var." dedi Chan. "Doksan dakika boyunca tüm sorulara bakmaya çalışın ardından da yirmi dakikanız var, geri dönün yapamadıklarınıza."

"Hocam canımsınız." diyen Woo ile Chan gülmüş, Chan süreyi başlatmıştı. "Soru anlatacağım için koridorun sonundaki boş sınıfta olacağım, Seungmin gel, kalemini ve yanına bir defter al."

Seungmin reddetmedi, Chan ile ikisi boş sınıfa geçip yan yana oturduklarında aldığı defter dün Chan'ın ona bir şeyler yazması için verdiği ajandaydı. O soruları anlatarak çözmesine yardımcı olmaya başladığında Seungmin de onu ilgiyle dinliyordu fakat bir yerden sonra odağı kaymış, bakışları Chan'ın yüzüne gitmişti.

softcore, seungchan ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin