6- Kurtulduk -F

118 14 33
                                    

Chan hoca ve Hyunjin'in gitmesi üzerinden tam tamına bir gün geçmişti. Hala gelen giden yoktu. Bu bir günde üzüntümden, ağlamamdan ve duyduğum özlemden kabullenmiştim; Ben Hyunjin'den hoşlanıyorum.

Şimdi de sınıfın en köşesine çökmüş ağlıyorum. Başımdaki Jisung ve Jeongin beni teselli etmeye çalışıyorlar ama nafile.

Sessiz sessiz ağlarken başımı kaldırıp sınıfın geri kalanına baktım. Seungmin hocada benden farksız. Öğrencilerini üzmemek için yüzünü saklıyor ama ağladığı belli oluyor.

Bu şekilde bir kaç saat daha geçmişti. Saat 14.00 civarı gibi ağlamaktan yorulmuş göz kapaklarım kapanıyordu.

...

Uyandığımda başımda Hyunjin'i gördüm. En son gördüğümden daha temizdi. Üstünde farklı giysileri vardı. Bana gülümseyerek bakıyordu.

Yerimden doğrulmaya çalıştım. Oturur pozisyona geldiğimde etrafıma baktım. Okulda değildik. Bir çeşit odaydı. Pencereden koridor gözüküyordu.

Bunlara bakarak vakit kaybetmeden tekrar dolmaya başlamış göz yaşlarımla yattığım yatağın kenarında oturan Hyunjin'in boynuna kollarımı sarıp kafamı yasladım.

Oda bana sarılmış destek verircesine sırtımı sıvazlamaya başlamıştı.

"Neredeyiz?" dedim hafif geri çekilip suratına bakarken. Masum bir şekilde güldü ve "Kurtulduk." dedi.

Ona umut dolu gözlerle bakarken, dayanamayıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

(cok utandim aa)

Yavaşca öpüşüme karşılık verdiğinde içimde bir zafer hissi belirdi; Hyunjin'i kazanmamın zaferi, günlerce bir umutla dışarı çıkmayı bekleyip en sonunda kurtulmanın zaferi.

Birbirimizden ayrıldığımızda tekrar bana gülümseyerek bakıyordu. Tekrardan sarılıp kokusunu içime çektikten sonra boğazımı temizleyip ayrıldım.

"Jisung ve Jeongin nerede?" dedim heyecanla. Kalkıp benimde kalkmama yardım ederken "Gel." diye mırıldandı. Kapıya dogru yöneldiğinde bende peşine takıldım.

Dışarı çıktığımızda buranın bir çeşit yurt gibi birşey olduğunu gördüm. Uzun bir koridor, yan yana bir sürü oda.

Benim odam olduğunu tahmin ettiğim odanın yanındaki odanın önünde durduğumuzda "Jisung ve Minho bu odada." dedi.

Kıkırdadım. "Jisung ve Minho mu?" alayla sorup tekrar güldüm.

Oda gülüyordu. Gülüşü çok güzeldi.

"Hatta Jeongin ve Changbin de aynı odada." dediğinde bir kahkaha daha patlatmıştım. Sonunda shiplerim birleşiyordu. Ha bu aramızda bir sır!

Gülmemizi bölen şey önünde durduğumuz odanın kapısının bir anda açılması olmuştu. Anlık korkuyla gülmemi kesmiş sıçramıştım.

Jisung kapının kolunu tutarken bana kaşlarını çatarak bakıyordu. "Ne gülüyorsunuz be!?" diye bağırdığında baş parmağımı damağıma koyup kaldırmıştım.

Hyunjin kıkırdayıp bir şey demeden duruyordu.

"Diğerleri nerede?" dedim konuyu dağıtmak için. Hyunjin koridorda kalan diğer odaları gösterdiğinde gülümsedim.

Akşam olduğunda hepimiz bu yurt gibi yerden bahçeye çıkmıştık. Bahçede küçük bir çadırda yemek dağıtıyorlardı. Gidip tepsilerimizi alıp bir masaya oturmuştuk.

Chan ve Seungmin hoca, Jeongin, Changbin, Jisung, Minho, Hyunjin ve ben vardık.

"Ee artık bana anlatın. Nasıl buraya geldik? Beni neden uyandırmadınız?" merakla yemeğim arasında sorduğumda ilk Jisung konuşmaya başlamıştı.

"Sen ağlayarak Hyunjin'i beklerken," lafını söylerken Hyunjin'e bakmış ve gülüşmüşlerdi. "Yemek yemediğin için en son bayılıp kaldın. Daha sonra Hyunjin ve Chan hoca arkalarında polisler ile geldiler. Polisler bizi güvenli bir şekilde çıkartıp bir süre barınmamız için buraya getirdi." diye özetledi.

Ben anladığımı belirtir şekilde kafamı salladım. Yemekten sonra piç Jisung yüzüme bile bakmadan Minho ile odalarına gittiler. Jeongin benimle takılır zannediyordum ama.. Oda Changbin ile odasına gitti.

Ben odama geçip oturduğumda Hyunjin gelmişti. Gülümsedim. Karşımdaki yatağa oturduğunda garipserce baktım.

"Bizde mi oda arkadaşıyız?" dedim. Oda kafasını onaylar biçimde salladı.

Kendi kendime kıkırdayıp "Birde diğerlerine güldük." dedim.

Oda aynı şekilde kıkırdadıktan sonra uzanıp telefonuyla ilgilenmeye başladı.

Bir süre sonra canım sıkılmıştı. Bende gidip Hyunjin'in başına dikildim. Telefonunu yanına koyup bana baktı. Bende fırsattan istifade hemen üstüne yattım.

Kıkırdayıp hiç bozmadan saçlarımı okşadı. Öyle sessizce yattık. Bir süre sonra sessizliği bozdu.

"Şuan sırasımı bilmiyorum ama.. Benimle çıkarmısınız bay Lee." dedi.

Kafamı göğsünden kaldırıp yüzüne baktım. Umursamaz bir ifade ile "Hayır." dedim.

Kafamı tekrar göğsüne koyarken kaşlarının çatıldığını tahmin edebiliyordum. Bir anda ayağa kalkıp beni kucağına aldı ve kendi yatağıma götürdü.

Beni yatağıma bıraktıktan sonra kendi yatağına gitti ve arkasını dönüp yatağa kıvrıldı. Onun bu tripli haline gülüp "Şaka yapmıştım." dedim ve ayaklandım.

Başına gidip "Hey!" diye bağırdım. "Kabul ediyorum." dedim. Arkasına döndü ve oturur hale geldi. Az önceki tripli halinden eser yoktu. Gülüyordu.

Elimden çekip tek hamlede beni yatağa düşürdü. Beni yatakla arasına aldığında nefesim kesilmişti. Yüzüme eğilip dudaklarımı dudakları arasına aldı. Ona ayak uydurdum. Bir süre sonra çekildi ve yanıma yattı.

"Hadi uyuyalım." dedim uykumun geldiğini belli ederek. Oda kafasını sallamıştı. Yine üstüne yattım ve başımı göğsüne yasladım. "İyi geceler sevgilim." dedim mırıldanırcasına. Daha sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım...

----
ALLAH
FİNALLL
NASİLDİİ
yaani bence bi gideri vardi ama cokta iyi deildi sanki
bu fice bolum yazmaya cok useniyodum
bide aklima fikir gelmiyodu
oyuzden final yaptim
onceki ficimdeki gibi yorumlarda sikmeyin beni
ozrr
hadi byeee😽😽💞

road to deathWhere stories live. Discover now