6

215 25 33
                                    

Şu jojuklar artık bi tanışsın dediğini duyar gibiyim

Merak etmeyin daha çoook şeyler var:))

***

Dışarıya çıkıp taksi beklemeye başladığımda, kütüphanedeki çocuk da yanımda bekliyordu.

"Çilli tavuk" bana mı diyordu, yoksa bana mı öyle geliyordu?

"Bana mı dedin"

"Yok ya az önce arkanda cinler tepişiyodu bitanesininde çilleri-"

"Sus be" artık pes etmiştim, her çillerimi yirmi kat fondötenle kapatsam yağmur yağıyodu ağlıyodum ya da bişi oluyodu.

"Geh bili bili"

"Yav kardeşim iyimisin arkamda oyniyan cinler içine mi girdi"

Sesli şekilde bütün sokağı kahkahalarıyla inletirken, ciddiydim.

"Hiç sarı tavuk olur mu ya"

"Olmaz mı?"

"Civcivler sarıydı herhalde"

"Aşşırı boş yapıyoruz susalım bence"

SİKTİĞİMİN TAKSİSİ GELSENE.

Saniyede 52 kere öflenip pöflüyordum, evet işsizlik, saydım.

Kafamı durağın demirine yaslayıp gözlerimi kapattım, mezun olur olmaz ehliyet alıcam.

Tam gözlerim kayıyordu bi birşey fark ettim, kütüphaneye yazmak için götürdüğüm günlüğümü almayı unutmuştum! Ama çıkarken herşeyi aldığımıda hatırlıyordum, elimi üzerimde gezdirirken çocuğun dediğiyle tam anlamıyla sıçmıştım.

"Changbin ha, Lee Felix?" yavaşça ona taraf döndüğümde elinde defterimi tutarak bana sırıtıyordu. Sıçtın sıvıyosun bugünde Felix.

"Ver şunu!" diyip üzerine atladım ancak ne kadar uzun olduğunu hesaba katmamıştım.

"Veriyorum Felix, sen alamıyorsun!"

"Versaane!"

HAY ANANIN BACININ KARININ KIZININ AMA.

AZ ÖNCE YANIMIZDAN SON SÜRAT İKİ TANE TAKSI GEÇMİŞTİ VE BİZ CEBELLEŞMEKTEN BİNEMEMİŞTİK...

"Ağzına sıçayım senin, senin yüzünden iki taksiyi de kaçırdık!"

"Ahaha, ben napayim?"

"Ver artık defteri"

"Felix, gerçekten hoşlandığın çocuğumu yazdın" rezaletti, lakin o benim ortaokuldan beri kullandığım defterimdi bu yüzden daha da berbattı.

"Evet" dedim, azıcık başımı eyerek, "Ver artık herşeyi okumuşsun zaten!" o beklemediği sırada defterimi elinden kapıp başka bir durağa yol aldım, bu kadar rezil olmuşken daha fazla duramam öyle değil mi?

Biraz ilerde gördüğüm durakla oturup beklemeye devam ettim, defterin kapağında hafifçe ellerimi gezirip sayfalarını çevirdim.

Bir sürü anım vardı, her ne kadar saçma olay olsada. Anne ve babamın ayrılış günü, üvey annemin çektirdiği eziyetler, ilk aşkım, Jisung'la yediğimiz boklar.

Kısaca, o çocuktan değerliydi bu defter!

İç çekip sırt çantama attım defteri, o sırada yanımda bir hareketlilik hissettim.

"Felix"

"Yine mi sen, adımı nerden- Ha tabi günlüğümü sonuna kadar okuduğundandır!"

"Hayırdır ne bu trip?"

"Niye acaba ya, niye- Çünkü hiç daha adını bile bilmediğim bir şahıs şuan hayattaki en büyük sırlarımdan birini biliyor!"

"Tamam özür"

Kafamı sağa sola salladım, gelen taksiyi görmemle yerimden fırlayıp hiç birşey demeden bindim taksiye. Taksiciye Jisungların evini tarif ettim, umarım sırrımı kimseye söylemezdi. Ya da sırlarımı mı demeliydim.

Annemle babamın ayrıldığını, üvey annem tarafindan... Kötü şeyler yaşadığımı, Jisung bile bilmiyordu. Ona söylemediğimi öğrenirse, güvenmediğimi düşünecekti. Aslı ise, yoktu. Sadece ben biliyordum işte, -bu güne kadar-

Changbine deliler gibi aşık olduğumu yazmıştım, umarım tanımıyordur onu. Gerçi şuan tanımasa bile, saç teline kadar herşeyi yazmıştım. Yolda görse 'aa sen changbin değil misin?' bile diyebilirdi. Belki biraz abartmış olabilirim, ama hayır abartmadım.

Yol boyu bunları düşünmekten eve geldiğimi fark etmemişim, taksicinin uyarısıyla parayı verip apartmana girdim.

Jisungların kapısını çaldım, saniyesinde Jisung açtı tabiki. İçeri girip oturdum, biraz televizyon izledik birlikte. Sadece boş boş bakıyordum, sonra uykumun geldiğini söyleyip odaya girdim.

Aslında sorun o çocuğun günlüğümü okuması değildi, sorun... Changbindi, onun için çabaladığımı görmüyordu. O, o zordu. Beni de kardeşi olarak gördüğünü biliyordum, ve bunu bir salak gibi her zaman kendime hatırlatıp gözlerimin dolmasına sebep oluyordum. İmkansızdı, Felix anlasana. Sizden olmaz, olmayacakta. Sen sadece kendine acı çektiriyorsun, yediremiyorsun kendine.

Neydi bende olmayan? Bazende böyle düşünüyordum, belki kardeşi olarak görmek değildi olay. Belkide yakışıklı değildim, tipi değildim. Hiç böyle hayal etmemiştim. Aman her iki türlüde sevmiyor zaten öyle değil mi?

Odaya beklediğim Jisung girdi, burnumu çekerek gözlerimi kırpıştırdım.

"Sana meyve getirmiştim, Felix?"

"Hm?"

"İyi misin?" ağzımı açsam ağlayacak gibi oluyordum.

"Hm hm"

"Niye konuşmuyorsun, birşey mi oldu?"

"Yok bişey teşekkür ederim ama, yemicem"

"Lix ben salak değilim bişey olduğu yüzünden belli"

"Her zamanki halim"

"Hani, her bize geldiğinde sohbet ederdik hadii"

"Üzgünüm" dedim burnumu çekiştirerek "Halim yok, çok özür dilerim"

"Noluyor Felix, kendine gel. Yalnız kaldığın zamanlarda gerçekten kötü oluyorsun, sürekli gözlerin doluyor anlamızca mırıldanıyorsun"

"Anlamsız değil Jisung, hepsi onun için yazdığım şarkılar" gözlerinin büyüdüğünü fark ettim.

"Felix, sana açık konuşmak istiyorum" kafamı kaldırıp ona baktım. "Bilmiyorum Felix, belki söyleceklerim sadece kendi tarafımdan bakılarak söylenen şeyler ama belki vazgeçmelisin geçen yaz onunla sadece bir kere kavga ettin diye kendine zarar verdin. İzleri hala kollarında, yapma bunu"

"Onun için ölürsem beni sever mi?"

"Hayır, hayır Felix. Onun bir ömür boyu benim yüzümden öldü diyerek vicdan azabı çekmesini mi istersin?"

"O acı çekerse geri dirilirim" burnundan güler gibi sesler çıkarttı.

"Beni dinle, böyle yaparak ne kendine ne de onun seni sevmesine yardımcı oluyorsun"

"Tek bildiğim şey hiç birşey bilmemek Jisung, biraz kafamı toplamalıyım"

***

Ben itiraz ediyorum bu kitap böyle olmicaktı. Biraz abartmışım sanki.

Changlix angst gibi oldu, JDSĞSĞA.

Amaan nolmuş yani bir bölümde kendi duygularımı yazayım. Umarım sıkılmıyorsunuzduur kabul edeyim bu bölüm biraz sıkıcıydı.

Byaseeğ💅💅




𝙍𝙞𝙙𝙚𝙧ʰʸᵘⁿˡⁱˣWhere stories live. Discover now