on yedinci bölüm

48.5K 2.7K 293
                                    

"Işık..."

Odamın kapısını açıp içeri dalan anneme yattığım yerden bakarken esnedim. Bugün çalışmadığım için tüm gün yatmıştım, saate bakmamış olsam da havanın karardığına emindim.

"Hadi kızım, bakkaldan çekirdek al da gel."

Annemin aşırı nazik çıkan sesiyle gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. İşi düşünce böyle oluyordu hep.

"Akşam akşam ne yapacaksın çekirdeği, anne?" dedim yatakta doğrulup ona baktığımda.

"Dizi izleyeceğim Işık, başka ne yapabilirim?"

"Yine aynı dizi mi?" dedim ama bu defa, eskisi gibi yüzümü buruşturmak yerine istemsizce gülümsedim.

Annem başını iki yana sallarken arkasını dönüp odamın kapısını açtı. "Bu başka, diğerinin günü değil zaten. Bak on dakika kaldı, acele et." Ben yataktan çıkarken ekledi: "Yatağını da topla."

Saçma bir şekilde kendimi enerjik hissediyordum. Şarkı söylerken pijamalarımı çıkarıp siyah bir eşofman ve düz bir tişört giydim. Saçlarıma da elimle öylesine bir şekil verdikten sonra cebimdeki parayı kontrol edip evden çıktım. Telefonu yanıma almayı unuttuğumu da üç kat inmemin ardından anladım ama geri dönmek için uğraşmadım.

Nasıl olsa karşı kaldırımdaki bakkala gidip gelecektim, telefona gerek yoktu.

Apartmandan çıktıktan sonra derin bir nefes aldım. Dışarıda olmayı, rüzgarı bedenimde hissetmeyi seviyordum. Hava rüzgarlı olduğunda kesinlikle saatlerce balkonda oturur bir şeyler yapardım ama evde duramazdım.

Ya da balkonu ve pencereleri açar yorganın altına girip yatardım.

Kollarımı iki yana açıp olduğum yerde kendi kendime güldüm. Hava kararmıştı. Daha fazla beklemeden bakkala girdim, çekirdeğin yanına birkaç şey ve meyvesuyu da aldıktan sonra parasını ödeyip çıktım.

Poşetin içindekilere bakarken yola doğru bir adım attım, o anda kulağıma dolan korna sesiyle beraber gözlerim şaşkınlıkla açıldı ama ben kendimi geriye doğru çekemeden koluma dolanan parmaklar beni kaldırıma iteledi.

Hızla önümden geçen arabanın şoförü camı aralayıp birkaç küfür etti ama şaşkınlıktan ne dediğini duyamamıştım. Beni çeken kişi kolumu bırakmış önüme gelip dizlerinin üzerine çökmüştü.

"İyi misiniz?" Yüzüne bakmadığım an duraksadı. "Işık?"

Afallamış çıkan sesini duyduğumda daha sakin hissederek başımı kaldırıp yüzüne baktım. Kafasında siyah bir şapka vardı, koyu yeşil gözleri şaşkınlıkla beni inceliyordu.

Birkaç saniye ifadesizce yüzüne baktım, dudaklarımı aralamış, teşekkür edecekken yüzünün neden bu kadar tanıdık geldiğini sorguladım. Az önceki kazadan kurtulmamdan daha büyük bir şaşkınlığın etkisiyle, "Ne?" dedim anladığım şeyle.

Karşımdaki, Asaf mıydı?

"Işık sen manyak mısın?" dedi beklemediğim bir sinirle.  Dudaklarım aralık bir halde yüzüne bakmaya devam ettim. "Neden sağına soluna bakmadan yola atlıyorsun? Tutmasam ezilecektin, farkında mısın?"

"Asaf?" dedim, ne diyeceğimi bilemeyerek.

Eli yanağıma dokundu. "İyi misin?" Cevap vermedim. "Benim bildiğim ilkokulda trafik dersi vardı, orada bunları anlatıyorlardı. Sen dinlemedin mi acaba dersleri?"

Gözlerimi kısıp yüzünü incelerken heyecandan mı, şaşkınlıktan mı bilmiyordum ama kalbim olmaması gereken bir hızda atıyordu ve karnım ağrımaya başlamıştı. "Senin ne işin var burada?" dediğimde elini çekip biraz uzaklaştı, ayağa kalkıp elini uzattı. Yüzüne baktım, sonra da elini tutup ben de kalktım.

"İskender yemeye gelmiştim," diye mırıldandı bakışlarını etrafta gezdirirken. "Şansa bak, karşılaştık."

"Yaa tesadüfün de böylesi." Bakışlarımız birleştiğinde dudağının kenarı kıvrılır gibi oldu. "Hayır bir de oyuncusun sen, değil mi? Belgeyi kasapta mı verdiler, ne yaptılar?"

"Ben manavdan almayı tercih ettim, Işık."

Orada dikilirken ciddi bir ifadeyle yüzüne baktım. "Cidden niye geldin?" dedim merakla.

Çünkü daha önce hiç bunu konuşmamıştık; bir gün yüz yüze gelebileceğimizi bile tahmin etmemiştim.

Ellerini pantolonunun ceplerine sokarken omuz silkti. "Bir hafta tatil verdiler, sürpriz yaptım sana ama ağlayacak gibisin. Gelmese miydim?"

Sürekli şaka yapar gibi konuşması yüzünden kaşlarımı çattım. Ciddi kalamıyor muydu bu? "Sen niye beni görünce şaşırdın o zaman?" dedim kaşlarım iyice çatılırken. "Zaten tuttuğun kişinin ben olduğumu bilmiyor muydun?"

"Hayır," dedi hemen. "Ben evini bulamadım, seni arayacaktım aşağıya insene diye ama sen zaten inmişsin."

Bir şey söylemediğim birkaç saniye öylece birbirimize baktık. Şaşkındım ve aynı zamanda ne hissettiğimi anlayamıyordum. Utanıyordum da çünkü mesajlaşmaktan öteye gitmediğim biriyle beklemediğim bir anda karşı karşıya gelmiştim. Olmaması gereken şeyler oluyor gibi geliyordu, karnım kasılıyordu. Yanaklarım da kızarmış olmalıydı.

Asaf, kafasındaki şapkayı düzelttikten sonra güldü. "Ee?" dedi göz kırpıp. "Senin şu an bana sarılman gerekmez mi?"

🪁

Bir haftadır bölüm atmamamın çok geçerli sebeplerinin var olduğunu söylemek isterim ve iyi okumalar dilerim...

Düzenlerken çok tıkandım, olmadı gibi geldi ama umarım beğenirsiniz. Bugünden sonra yine düzenli olarak bölüm gelmeye devam edecek.

ve bin okunma olmuş. teşekkür ederim tüm okuyanlara ve oy verip destek olanlara.

<3

Tazminat Ortağı | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin