4.BÖLÜM

295 23 9
                                    

Süsen
Hoşçakal demesiyle kütüphanenin kapısını çarpması bir olmuştu.
Kırılmış mıydı ki şimdi bu bana?Kitabını da unutmuş burada,n'olacak sorumsuz şey.Ben gerçekten de kırdım herhalde bu çocuğu ya.Kitaplarımın arasına da Ömer'in unuttuğu kitabı koyup kütüphaneden çıktım.Madem ben senden uzak duracağım belki de kader seni benim ayaklarıma getirir.

Cancon yine telefondaydı,kim bilir yine kimleri stalklıyordu.Soru muydu bu da tabii ki kızları,kızlara bakmak hoşuna gidiyordu ama sapıklık boyutunda değil sanırım hala yeterince kendini açacak özgüveni yoktu

Bugün yaramazlığımın tuttuğu bir gündü sanırım.Can'ın telefonu elinden aldığım gibi koşmaya başladım,tabii ki o da benim peşimden koştu.Merdivenleri kaçar kaçar indiğimi bilmiyordum ama ne kadar hızlı koştuysam artık ciğerlerime hava girdiğini hissetmedim.Nefesleneyim derken Can da koşmanın verdiği etkiyle düşecekken beni de düşürdü,dizimden kan akmaya başlamıştı bile.Tenimin bu kadar hassas olması beni sinirlendiriyordu,en ufak bir darbede hemen ya morarıyordu ya da kızarıp kanıyordu.Tam telefonu Can'ın kafasına fırlatacaktım ki sabah ki sinir küpü elinde mendille bize doğru geliyordu

'Oğlum dikkatli olsana ezdin geçtin kızı resmen,gel kalkmana yardım edeyim'sanki sabah kütüphanede ağzıma sıçan babamdı

"Gerek yok biz şakalaşıyorduk zaten kazayla da düştüm işte" Cancon bana ordan yavru kedi bakışlarını yolluyordu.Yer miyim oğlum ben?Bir kalkayım şurdan bak noluyor

'Tamam,gel yardım edeyim işte sana.Dizin çok kanıyor,mikrop kapmasın' bak bak düşünceli paşama bak.Cancon'a bakış attım beni kaldırsın diye

Can beni yerden kaldırırken Ömer sinirli sinirli bakıyordu ona, anlaşılan hiç hoşlanmamıştı birbirlerinden ya da sadece Ömer Candan çünkü o bakışlar genelde tek taraflı oluyordu.Ayağımın üstüne tam basamasam da o kadar da kötü değildim.Ömer ise hiç beklemediğim bir şey yaptı,dizimin üstüne peçeteyi bastırdı daha fazla kan akmasın diye.Nedensizce hoşuma gitmişti bu. Cancon'un ve etraftaki insanların bakışını görünce peçeteyi almak isteyince ellerimiz kanlı peçetede buluştu,aman ne klişe bir romantizm sahnesi ayy ne diyorum ben.

'Şeyy, teşekkür ederim.Gerisini ben hallederim'

"Rica ederim.Buranın oyun parkı değil de bir okul olduğunu kavrarsanız sizin için daha iyi olur" boşluğumu buldun ya hiç durma yapıştır lafı

Yapmacık bir gülümseme yollayıp Can'ın koluna girdim.Beraber yürüdüğümüz sırada Can yine ağıtlar yakıyor

'Ahhh dostlar,gitti milyarlık telefon.Ben galiba nefes alamıyorum.Telefonumun camı kırıldı daha taksidini ödememiştim bu yaşta tefeciye düşecem,tek böbrekle kaldım ahhh ahhh'

"Eee yuh ama!!!Biraz daha devam etsen sanacaklar seni kestim"

'Kızım üstüne bazsan daha az kırılırdı'

"Sanki telefon alacak paran yok,boşuna dramatize yaratıyorsun"

'Dramatize demişken şu kıl kuyruk ne alaka?' Ömer'den bahsediyordu ama konuyu nasıl bağdaştırdı ama Can bu künefeyle sarmayı da aynı cümle içinde kullanır

"Can dramdan Ömer'e nasıl bir geçiş yaptın"

'Bak bak,şuna bak.Kızım az önce bahçede düşük bütçeli yani çok düşük bütçeli çünkü Ömer'in tipi öyle her neyse geçiyim bu detayı, düşük bütçeli yaz dizisi sahnesi gibiydi' bu dediğine kahkaha ata ata güldüm saçmalamakta dünya markasıydı ya

"Bizden olsa olsa külkedisi ile üvey kardeşler olur,birbirimizden nefret ediyoruz da"

'Vayy be bir konuşmayla nefret eden de varmış demek yoksa en büyük aşklar nefretle mi başlar'

"Hee gökyüzünden de kırmızı kar yağar hatta"

Bölüm bir tık kısa oldu ama olsun.Umarım beğenirsiniz💘

The LAVINIA/SüsÖmWhere stories live. Discover now