Çatışma

10.6K 732 15
                                    

Bir Hafta Sonra

Korkut, Ayaz, Furkan ve Demirkan şehirde ki iletişimi sağlayan terörist grubun birini ölü üçünü yaralı ele geçirdiğinde arkasından gelen time teslim etti. Durum raporunun üstlere iletilmesinden sonra tekrar yola çıktılar.

Timden aldıkları askeri araca atlayıp Korkut'un şoförlüğüyle, kazanılan zaferle içleri rahat kendi ekibine yetişmek istiyorlardı. Bir haftalık ayrılık bile onlara fazla gelmişti. Sırtlarında elli kiloluk çantalar ellerinde tüfekler ileri doğru sürdüler.

Fakat içlerinde bir endişe kol geziyordu. Ya birine bir şey olduysa ya yarı yolda içlerinden birini yaralı bulursak ya da en kötüsü...

Ayaz'ın her zaman en kötüsünü düşünme huyu vardı. Kara'nın özrünü kabul ettiğini söylememişti. Sarıldığında en azından sırtını sıvazlamadı.

Fırat'ı özlemişti, o da yanlarında olsaydı. Aslında farkında olmadan Fırat'ı bu cendere içinde istemedi. Geri de birini bırakmak istiyordu bu hayatta.

Normalde yürüyerek kilometreler süren yolu üç saatte bitirmişlerdi. Ama bir çatışmanın ortasına denk gelmeyi beklemiyorlardı.

Arabadan hızla inip omuzlarında tüfeklerle ileride ki timlere karıştılar.

Komutan olduğunu tahmin ettiği askerin yanına Korkut gidip

"Durum nedir komutanım?"diye sordu.

Maskeli yüzünü eliyle sıvazlayan komutan gelen ekibi tanımıyordu ama komutanlarının kim olduğunu biliyordu.

"İleride terörist güçler var yolumuzu kestiler, ilerleyemiyoruz. Arkalarında siviller var, durum tehlikeli."

Korkut az önce bombanın patladığı yola baktı.

"Pars Komutan ve ekibi nerde biliyor musunuz komutanım?"

Komutan kafasını olumsuz anlamda sallayıp tekrar ileri doğru adımlarken Korkut arasındaki ekibine el hareketi yapıp çağırdı.

Kirpi ve cobranın önde askerlerin arkada olduğu timler ileri doğru sıkıyordu. Silah ve bomba seslerinin talan ettiği şehirde, teröristler arkalarına aldıkları sivillere sığınarak askerlere ateş ediyordu.

Hiçbiri kime sıktığını hesaplamadan sadece sıkıyordu ama Ayaz, bundan vazgeçip binalardan birinin içine koştu ve çatıya çıktı. Yerini konumlandırıp tüfeğini omzuna yerleştirip yere uzandı. Korunaklı değildi ama hızlı olursa üç beş kişiyi indirebilirdi.

Gözlerini dürbüne, parmağını tetiğe yerleştirip ileride ki grupta, en önünde duran teröristlerin kafalarını hedef alıp sıktı.

Kimsenin beklemediği bu atışla en öndeki adam yere yığılınca tüm tetikler Ayaz'a döndü. Korkut, Demirkan ve Furkan onu korumak için ona hedef alan adamlara sıkmaya başladı.

Ayaz, üçünün korumasıyla diğerlerine de sıkmaya başladı. Yaptığı şeyi fark eden komutan da kendi ekibini ileri sürdü.

Onlar ilerledikçe grup geri çekilmeye başladı. Sivillerin açılan boşlukla kenarlara kaçışması kirpi ve cobranın işine geldi. Gaza basarak ileri doğru atıldığında yanlarında ki tüm askerler ileri doğru yürüdü.

Terörist gruplar şehrin ara sokaklarına kaçtığında siviller serbest kaldı. Askerler ara sokaklara dağıldı. Ayaz çıktığı binanın merdivenlerinden koşarak kendini sokağa attı.

Korkut ve diğerlerine baktığında baş hareketiyle birbirlerini onayladıklarında ara sokaklara daldılar. Henüz kendi ekiplerini bulamasalar da adım adım yaklaşıyorlardı.

Akşama kadar her sokak her ev didik edildi. Kimi teslim olan kimi yaralı teslim alınan gruplar komutanlara teslim edildi.

Korkut ve diğerleri akşam olduğunda kendilerine boş bir bina bulup yerleştiler. Geceyi burada geçireceklerdi. Bir evin içine girip yerlere kendilerini attılar. Susuzluk, açlık ve yorgunlukla sırtlarını duvarlara dayayıp birbirine baktılar

Arabadan olduğu gibi atladıkları için sadece Demirkan ve Furkan çantalarını almıştı ve diğer ikisi arabaya geri dönemezdi. Demirkan ve Furkan su mataralarını çıkarıp yüzlerindeki maskeleri çıkarttı ve sudan içtikten sonra Korkut ve Ayaz'a verdiler.

Dördü de sessizdi. Ayaz sonunda bir sigara yakmak için elini hücum yeleğinin cebine attı. Eline değen hışırtılı paketi çıkartınca şaşkın şaşkın baktı. Cebinde bir tane tatlı kraker görünce kahkahayı patlattı. Üçü onun neye güldüğüne baktılar.

Kara sarıldıkları sırada çaktırmadan cebine kraker koymuştu. Ayaz gülerek paketi açıp içinden bir tanesini atıp diğerlerine uzattı.

"Bizim dağ ayısından hediye."

Furkan ve Demirkan çantalarında ki paketlenmiş hazır sandviçleri çıkartıp diğerleriyle bölüştü.

Ayaz, o an içinde bulunduğu ekibin aslında o kadarda kötü olmadığını anladı. Sadece farklı olana alışık değillerdi ve öldürmekten başka bir şey bilmiyorlardı.

Hepsinin hayatları birbirinden farklıydı ama bir araya gelebilmiş ortak payda da savaşabilmişlerdi.

Çatıdayken onu hiç düşünmeden koruduklarını görmüştü. Fırat kadar olamasa da onlarda kardeşleri olabilirdi.

SADECE SANA DELİ - BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin