Üzücü bölümler bitti.
O zaman zulüm başlasın 😂😂😂Ekip Pars'ı şehir hastanesine getirdikten sonra ameliyathanenin kapısında uzun bir bekleyiş başladı. Fırat, Ayaz'dan sigara alıp hastanenin bahçesine çıktı. Sigarasını yakıp ağaçlıklara doğru yürüdü ve bir ağaca yaslandı. Helikopterde bulduğu hazır üniformalardan birinin tişörtünü üstüne geçirmişti. Geceleri soğuk gündüzleri yakıcı sıcak olan şehir Fırat'ı inadına boğuyordu.
Mağarada kaybettiniz komutanım demişti ama gerçekten onu kalbinden söküp atabilecek miydi?
İlk kez Ayaz'ın gidelim burdan tavsiyesini ciddi ciddi düşünmeye başladı. Pars nasıl gerçeğinden kaçtıysa, kendisine aşık olduğunu bildiği halde yüzüne hiçbir şey yokmuş gibi bakabildiyse, Fırat da gerçeğinden kaçıp onu pişmanlığıyla başbaşa bırakmak istiyordu.
Sigarasından derin bir nefes daha çekip açık mavi gökyüzüne baktı. Pars'ın ameliyatının iyi geçeceğini ve sakat kalmayacağını biliyordu. Savaşlarda her zaman sıhhiye görevi ona verilirdi, yüzlerce yara ve sakatlık görmüştü.
Ama ikisinin de kalbi kolay kolay iyileşmeyecekti. Pars'ın annesini, kız kardeşini ve onun nişanlısı olan şehit askerini anlattığında soyadına da lanet etti ama zamanı geri getiremezdi ve ailesini ya da akrabalarını hiç tanımamıştı. Sadece kimliğinde var olan bir soyisimdi.
Ama Pars'ı da anlayabiliyordu. O da kendisi gibi ailesini kaybetmişti. Ortak noktalar ve gerçekler onları bir araya getirmişti. Ama aynı gerçekler de onları birbirinden ayırıyordu. Fırat, Pars'ı affedemiyordu. Bunu hak etmemişti.
Biten sigarasını yere atıp dayandığı ağaçtan ayrılıp hastaneye doğru yürüdü. Pars'ın ameliyattan çıkıp başka odaya alındığını öğrendiğinde hiçbir tepki vermeden diğerlerinin yanında öylece bekledi.
Odaya girebilirsiniz dendiğinde diğerlerinin arkasından girdi. Furkan da aynı hastanede yattığı için o da araya karışmıştı.
"Komutanım yine kefeni deldik ha" diye sırıtırken Pars sargılı bacağıyla yattığı yataktan doğrulup yastığı sırtına koydu. Oğuz ne kadar yardım etmek için adım atsa da Pars eliyle durmasını işaret etti.
Bu halini askerlerinin görmesini istemiyordu. Hâlâ kendini dimdik duran, yıkılmaz ve sarsılmaz bir komutan olarak göstermek istiyordu onlara. Onun yıkılışını ve çaresiz çırpınışını sadece Fırat görmüştü. Ama o yüzüne bakmıyordu.
Diğerlerinin arkasında beklerken Pars'ın iyi olduğuna kendince emin olunca
"Geçmiş olsun komutanım" deyip selam verdi. Sonrada arkasını dönüp kapıdan çıktı.
Pars'la beraber hepsi onun gidişine bakarken Ayaz da arkasından gitti.
Pars kafasını çevirip en son yatakta yattığı yerden pencereye baktı. Gerçekten onu kaybetmişti. Ama pes etmeyecekti, gerekirse onu yeniden kazanmak için savaşacaktı.
Diğerlerine dönüp ondan hiç beklenmeyen bir cümle çıktı ağzından.
"Birine kendinizi affettirmek için ne yaparsınız?"diye sordu.
Hepsi birbirine ne demek istiyor diye bakarken Pars
"Çocuklar biraz Korkut'la konuşmam lazım. Yarım saat dışarıda dolansanız" dediğinde Pars'ın gerçekten çatışma sırasında kafasını da bir yerlere vurduğunu düşünmeye başladılar. Hepsi ağzı açık beklerken Oğuz bir şeyleri sezdiği için onları kollarından sürükleyerek çıkarttı.
Onlar çıkınca Pars derin bir nefes verip Korkut'a döndü.
"Şu an komutan ve asker gibi değilde arkadaş gibi konuşalım Korkut. Ben bir halt yedim ve işin içinden çıkamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SANA DELİ - BxB
General Fiction[TAMAMLANDI] Askeri kurgu. Eşcinsel içerik. #ondeli #gizliaşk #itiraf #komutan&asker #aşiret #operasyon #sırlar #kavga #travmalar #derinizler