4. Bölüm:

95 58 4
                                    

Herkese merhabalar! Yepyeni bölümle karşınızdayım.
Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar.

* Kötü günün bile sevdiklerinle güzelleşirmiş... *
    
Kalbimin atışları daha düzgünce atıyordu. Abimler başka bir odaya geçip konuşuyorlardı. Nedenini bilmiyorum ama içimde bir korku vardı. Hayatımda hiç bu kadar kendimi hassas hissetmemiştim.

Kanepeden doğrulup abimlerin olduğu odaya doğru ilerledim. Kapının kenarında kalıp onları dinledim.

- Eee, şimdi ne yapacağız? Eğer ona bizimle gelmeyeceğini söylersek çok üzülür, hatta belkide bizi takip etmeye çalışır. Dedi abim.

Gerçekten doğru söylüyor. Eskiden abim arkadaşlarıyla dışarı çıktığında gizlice onları takip ediyordum. İlk zamanlar yakalansamda gittikçe ustalaştım.

- Abartmayın, böyle tehlikeli bir şeye kim karışır. Hem zaten Irmak, Nehir' e sahip çıkar. Dedi bora.

Kendimi içeriye dalmamak için zor tutuyordum. Çünkü onlarla birlikte gidemeyeceğimi söylemeleri beni kızdırdı. Acaba içeriye girsem mi?
Belkide daha önemli şeyler konuşurlar diye girmedim. Irmak acaba onların işine ortak olur mu? Genellikle Irmak ve Mert ile beraber abimi takip ederiz. Yani benim arkamdan iş çevireceklerini sanmam.

- Oğlum Nehirden bahsediyoruz. Tabii yapar. Neyse kimseye bahsetmiyoruz. Mektupta neler yazdığınıda dahil olmak üzere her şeyi söylemiyoruz. Bu sefer konuşan Yusuf'tu.

- Karakola gidip, annen ile babanın telefonunu alacağını ve geçmiş arama listesini bakacağımızı duyarsa kesin gelir. Dedi Bora.
Bunu kasıtlı mı söylemişti? Galiba anladı ya da anlamadı. İki seçeneğin birbiri ile çelişkili olması çok üzücü.

Odaya girmek için hazırlandım. Ses tonum, tamam. Yüz ifadem, tamam. Enerji, idare eder. Hazırım.

- Eee! Mektupta ne yazıyordu? Peki ya şimdi ne yapacağız?...

Farkına varmadan yüzümü buruşturmuştum. Galiba bir şeylerin ters gittiğini anladılar. Ayağa kalkmaya yeltendiğimde yerde bir kağıt parçası vardı. Ayağımla üzerine basıp oturdum. Ardından onlara hafif gülümsedim. Abim ağzını açıp konuşacaktı ki telefonu çaldı. Telefonunu cebinden çıkarıp ekranına baktı. Yüzünde bir an şaşkın bir ifade vardı. Ardından ayağa kalkıp odadan çıktı. Yavaşça eğilip ayağımı kaşıyıp kağıdı aldım. Acaba abimin yanına gitsem mi?

- Su içip geleceğim. Siz burada bekleyin. dedim. Ardından ayağa kalkıp odadan çıktım.

Abimin sesi mutfaktan geliyordu. Ancak kapı aralıktı. Kapının kenarından baktım. Hala telefonla konuşuyordu. Bir yandan kağıdı karalıyordu. Genellikle telefonda canını sıkan bir olay duyunca böyle yapardı.

-Ne! Gerçekten mi? İnanmıyorum! Şaka yapmıyorsunuz değil mi? Diye bağırmaya başladı. Acaba ne konuşuyordu? Off. Çok maraklandım.

Mutfağa tam gireceğim anda omzuma birisi dokundu. Aniden sıçrayıp elimi savurdum. Her kim ise savurduğum elim tokat gibi yanağına çarptı. Gözlerimi korkudan sımsıkı kapatmıştım. Gözlerimi açıp baktığımda Mert karşımdaydı. Elini dudağına götürüp 'sessiz ol' işareti yaptı. Ardından kulağıma eğilip, " Bu evden çıkmamız gerekiyor. Sana önemli haberlerim var. Dedi. Eliyle abimin odasını işaret edip gel anlamında salladı. Kafamı iki yana sallayıp" Bekle " dedim. Ardından mutfağa doğru ilerledim. Kapıyı yine aynı şekilde önüne verdim. Abim çoktan telefonu kapatmıştı. Yüzüne baktığımda ise gözleri dolmuştu. Bana bakarak gülümsedi.

KAYIP AİLE (Ara Verildi) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin