Bana söz verir misin sevgilim?

1.2K 120 314
                                    

Telefonumun çalmasıyla uyuduğum sandalye de uyanmıştım. Evet dün kendime yeni telefon almıştım. Fakat şuan beni arayan kimdi ki? Ve ben neden hala ayna karşısındayım? Yoksa yaşanan her şey bir rüya mıydı?

Aramayı açıp telefonu kulağıma götürdüm.

-'Felix! Günaydın nasılsın?'

-'Günaydın Seung iyiyim de neden bu saatte aradın?'

-'Bende iyiyim sağol ya. Üzgünüm uyuduğunu düşündüm ve bu gün okul vardı unutmuştun değil mi?'

-'...'

Evet saat 07.00 idi. Okula sadece bir saat kalmıştı.

-'Bende öyle düşünmüştüm. Hadi kalk hazırlan da gel geç kalma ha! Tamam mı?'

-' Tamam Seung teşekkür ederim harikasın.'

-'Biliyorum bebeğim harikayım.
Hadi görüşürüz okulda.'
Diyip telefonu kapadı.

Ahh şu çocuk gerçekten salağın teki.
Ama beni düşünmesi mutlu etmişti.
En azından okuldan atılmayacağım.
Hayatım ne kadar berbat olsa bile böyle arkadaşlarım olduğu için şanslıydım galiba.

Oturduğum sandalyeden kalkıp banyoya girip yüzümü yıkadım.
Tekrar odama yürüyüp dolabımdan okul kıyafetlerimi yani beyaz gömleğimi ve siyah kot pantolonumu çıkarıp, giydim.

Aynanın karşısına oturup gözüme hafif siyah göz kalemimden sürdüm ve elime yeşil lensimi aldım.
Lensi gözlerime yerleştirdikten sonra elime kapatıcıyı aldım.

Bir süre kapatıcıya baktım. Aklıma dün gece yaşanan anılar gelince kapatıcıyı açıp tüm çillerimi yok ettim.

Onlar yüzümde olmayı hak etmiyordu.
Dediğim gibi o olmadığı sürece benim onlara ihtiyacım yok.

Yüzüm tamamen beyaz olunca sarı saçlarıma baktım. Saçlarım bir zamanlar ona güneşi anımsatırdı. Bana onların güneş gibi parladığını söylerdi.

Geceyi aydınlatan yıldızlarımla, sabahı aydınlatan saçlarım onun hayatını aydınlatırdı.

Ama o artık yoktu...

Kuaföre gidip saçlarımı siyah yapacaktım. Etrafı aydınlatan saçlarım artık her yeri siyaha boyayacaktı. Sevgilimin hayatını boyadığı gibi...

Saçlarımı hızlıca tarayıp odadan çıkıp mutfağa koştum.
Hızlıca bir sandviç hazırlayıp yedim ve kahvemi içip odama unuttuğum kitaplarımı götürmek için çıktım.

Kitaplarımı götürüp okul çantama koydum ve belime attım çantayı
Kapıyı açıp çıktım.

Merdivenlerden uçarak indim. Evde durmak benim için büyük bir tehlike gibi geliyordu artık bana.

Aşağı inince çantam belimden düşüp depo gibi olan odaya fırladı. Güne yine harika(!) şansımla giriş yapmıştım.

Depoya korkarak ilerleyip hızlıca girip çantamı götürdüm ve geri dönmek isteyince piononun korkunç sesini duydum.
Arkamdaki pionoyu kimse çalıyordu.

Kapıya ilerleyip hızlıca açıp odadan çıktım.
Piononun sesi yükselince kulağımda çınlamaya başlamıştı.
Yere diz çöküp ellerimi kulaklarıma bastırdım.

Omzuma dokunan elle irkilip dizlerim üzerinde zıplayıp yere yapıştım.

"Sana çillerini kapatma demiştim. Onlar hayatımı aydınlatan tek şey demiştim. Neden yaptın?" Dedi Hyunjin bana üstten sinirle bakarak. Sinirlenince de ayrı bir korkunç olmuştu. Gözleri kızarmış sinirden bakışları koyulaşmıştı.

Silent home~Hyunlix Where stories live. Discover now