1.SONUN BAŞLANGICI

203 11 0
                                    


"En baştan başlasam, başladığım ilk anı ateşe
verirdim."

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu-İkili Delilik



Gökyüzüne baktı genç kadın, hava dünün aksine oldukça kasvetli, kapalıydı. Kara bulutlar yemin etmiş gibi çevrelemişti tüm gökyüzünü, güneş karabulutların ardından bir türlü kurtulup açığa çıkamıyor, çırpınıyordu tıpkı senin gibi diye mırıldandı kendince, haksız da sayılmazdı.

Merdivenlerden gelen ayak sesleriyle o tarafa çevirdi kafasını, hiç hayal ettiği gibi gitmeyen şu 26 yıllık yaşantısında yaşadığı tüm hüzünlü günlere inat sahip olduğu en değerli iki şeye baktı; çocuklarına, hayatının en eşsiz iki parçasına.

Kağan Karakurt-Çağan Karakurt.


Bir daha yüzünü görmemek adına tüm hayatını geride bırakıp köşe bucak kaçtığı, yeminler ettiği adamın yüzü tam karşısındaydı aslında, bu iki çocuk tüm yeminlerine düşmancasına o adamın kopyası gibiydi; onun sonunu getiren o kapkara gözler tam karşısındaydı işte, ne yaparsa yapsın o adamla tek ortak noktası olan bu parçalar o adamı hayatından çıkarttıramıyordu, ben yokum ama benim olan her şey seninle her zaman var olacak, demenin başka şekliydi bu, biliyordu.

Düşüncelerinden kurtulmak adına derin nefes alıp yeşil harelerini didişen iki çocuğa çevirdi:

"Kağan-Çağan ne oluyor yine, ne paylaşılamadı?" diye sordum, günde en az beş defa sorulan o sorumu bugün üçüncü defa soruyordum ve yine sorumu duymamış didişmeye devam etmişlerdi, ses tınımı hafif yükseltip dördüncü defa tekrarladım aynı soruyu:

"Kağan-Çağan ne oluyor yine, ne paylaşılamadı?" bu iki canavar bu ses tonumu biliyordu, ilk söz hakkın iki dakika önce doğduğu için daima abi olduğunu iddia eden Çağan aldı " Anne Öktem dedem bu oyuncağı bana almıştı fakat Kağan her zamanki gibi hak iddia ediyor" diye söylendi. Hareketliliğiyle nam salmış oğluma çevirdim bakışlarımı bu sefer "Nolmuş lan aldıysam öldün mü" diye bağırdı kardeşine.

Gözlerimi kapadım, yanında bir kez bile argo kelime kullanmadığım bu çocuğun ağzından her seferinde bu cümleleri duymak beni delirtiyordu kime çekmiş diye düşündüğüm her an aklıma o kara gözler geldiği için bunu derhal erteleyip konuya döndüm, otoriter tuttuğumu düşündüğüm ses tonumla " Kağan sana defalarca bu şekilde konuşmaman gerektiğini belirttim annecim, Çağan'dan özür diliyorsun çünkü Öktem deden ikinize daima aynı oyuncağı alır ve seninki koltuğun hemen altında bir daha tartışma istemiyorum, haydi bakalım." Kağan söylemim üzerine istemeyerek de olsa özrünü dileyip koltuğun altındaki oyuncağını alıp odasına çıkmıştı. Onun aksine tam bir salon beyefendisi olan oğlum Çağan yanağıma kondurduğu minik buseyle yanımdan ayrılmıştı.

Öktem Bey.. adına anmamak için dilime prangalar vurduğum o adamın dedesiydi. Bizi bu yola sürüklediğinden mi yoksa dedeme, bir hayat borçlu olduğu adama verdiği sözden mi bilinmez, oradan kaçıp gitmeme, hayatıma devam etmeme yardımcı olmuştu. Ben de bu adam olmasa bir adım dahi atamayacağımın farkındaydım tabii ki. Öktem Bey kapkaranlık bir adamdı aslında sert, tavizsiz, soğuk ve bir hayli güçlü bir adamdı tıpkı onun gibi. Her hafta eve uğrar mutlaka torunlarını görürdü, ailemizden görüştüğümüz, bizi bilen dört kişiden biri olduğu için çocuklar için bambaşkaydı, büyükbabalarını bir hayli seviyorlardı.

Çalan kapıyla elimde bir türlü içemediğim, buz gibi olmuş kahveyi kenara bırakıp açmaya yöneldim, elinde paketlerle bana gülümseyen Kamer ile göz göze geldim "Merhaba en güzel kardeşe sahip ablacığım, nerede bakalım benim minik prenslerim" göz devirip içeri aldım, " Hoş geldin Kamer, sana her seferinde bu eve paketlerle gelmemen adına uyarı yapmaktan yoruldum, Kağan bile bazen anlıyor beni senin aksine." beni hiç duymamış gibi kabanını bir çöp misali elime bırakıp içeri adımladı hemencecik.

ŞEHRAZATTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon