3.Savaş

111 10 0
                                    

"İçimde hala gittikçe derine batan ama artık kanatmayan bir bıçak var, çekip alamam daha derine saplayamam, kendi yerini bulan bir bıçağın bileyicisi oldum."

Bölüm şarkısı: Derya Bedavacı-Deme



Şiddetli rüzgar saçlarımı savururken kapıyı kilitlemeye devam ettim, gökyüzü bana eşlik eder gibi bir hayli sıkıntılıydı bugün.. Anahtarı yuvasından çıkarıp geriye doğru adımladım içimi kaplayan hüznü görmemek için kör taklidi yapmam buraya kadar sürmüştü, titreyen çenemi bu sefer görmezden gelemedim yıllarımı geçirdiğim benliğimle hayat bulmuş evime gözyaşlarımla veda ettim. Arabaya geçerken ikizlerin didişmeleri bile yüzümü güldürmedi, benim bu yüzüm gülmemeye yeminli değil miydi ki zaten.. "Anne evimize hemen döneceğiz değil mi?, kırmızı arabamı almadım gelince onunla oynayacağım." Kağan'ın her şeyden bir haber sorusu cayır cayır yanan içime bir odun daha attı, döneceğiz anneciğim demek için ömrümden bir beş yıl daha feda edebilirdim..

Frene yavaşça bastım, yıllardır uğramadığım eve baktım, kalbime cam kırıkları batmış da tek damla kan dökülmemiş gibiydi sanki içimdeki hislerle savaşım işte şimdi başlıyordu biliyordum.. Çağan'ın "Anne burası neresi?" sorusuna karşılık verebileceğim bir cevap aradım, burası neresiydi ki.. Arkamda dağ olan adamın, düştüğüm anda sırtıma kambur olduğu yer miydi?

Derin bir nefes alıp bir yeminimi daha bozdum, ölsem cenazemin bile uğramayacağıma yemin ettiğim bu eve ilk adımımı atmak için indim arabadan.. Bana merakla bakan çocuklarıma söyleyecek tek cümlem yoktu bugün, ben bugün beş yıl önceki hayatımla yüzleşmeye gelmiştim o acı hayatta benim çocuklarım yeri yoktu, kötüydü orası. İki yanımda ellerimden tutmuş çocuklarımla yürüdüm kapıya doğru, o gün bu kapıyı kapatırken bir daha döneceğimin ihtimali yoktu ama hayatta biraz da böyle değil midir zaten..

Geleceğimden haberi olan, kapı eşiğinde yaşlı gözlerle bizi bekleyen Kamer'e baktım, çocukların heyecanla "Kamer" diye seslenişi gözyaşlarımı bir süre daha bekletti gözpınarlarımda.. "Anneciğim, siz şimdi teyzenizle yukarı çıkacaksınız benim birkaç işim var sonra yanınıza geleceğim tamam mı?" cümlemi bitirir bitirmez huzursuzlanan ikiliye baktım, ortamın gerginliğini bu kadar derinden hissetmeleri beni mahvetmişti, özür dilerim anneciğim bana yapılan her şey için ben sizden özür dilerim.

Onların içeri gidişinin ardından açık kapıya baktım, bir zamanlar koşarak girdiğim, sığındığım bu kapıdan ilk defa korktum ama bu hayat korktuğum her şeyi fazlaca bana yaşattığı için antrenmanlıydım.. Ezberimde olan salona ilerledim, haberi vardı geldiğimden beş yıldır benden haberi olmayan adamın geldiğimden haberi vardı kahkaha atmak istedim bu tezatlığa, beş yıldır görmediğim adam baktım burnumun direği sızladı, saatlerce koşmuş gibi nefessiz kaldım beş yıldır ağzımdan bir defa çıkmayan o kelime hayatımın geçtiği salonda yankılandı "Baba"

Yüzü cama dönüktü, seslenişime dönmedi ama cevapladı "Neden geldin?" Gelen soruyla gözpınarlarıma tutunan gözyaşlarım savaşı kaybedip ıslattı yanağımı "Mecburdum, bana sunduğun hayat benim yeminimi bozup geri dönecek kadar çaresiz bıraktı beni, yine." Döndü yüzüne bana, gözbebekleri titredi içimde hissettim o titremeyi, koskoca Mahir Kılıç'ın omuzları çöktü, ben o omuzlara sığınıp deli gibi ağlamak istedim, yapamadım. "Sen hiçbir şeyi hak etmeyen birisin, sen benim uzatacağım bir dalı bile hak etmiyorsun; sen bırakıp gittiğin günden beri benden gelebilecek kötülüğü bile hak etmiyorsun!" Güldüm, hiçbir gülüş bu kadar isyankar olmamıştı.. "Benim bu hayatta her şeyi sindirdim 'baba'; özenle baktıran o mutlulukların beni hiçbir zaman bulamayacağını, ömrünü feda ettiğin şeylerde sıra sana gelince parmak bile oynatılmamış olmasını, her şeyi sindirdim ama ben bu hayatta hiçbir şeyi hak edememiş olmayı sindiremiyorum! Her gece soruyorum kendime ben kötü biri miyim diye, ben hiçbir şey hak edememiş olmayı mı hak ettim söyle! bu hayatın bana reva gördüğü bu mu?" ciğerimi delip geçen acıları yıllar sonra haykırdım, yetmedi devam ettim "Bu dünya bana düşman mı baba söyle!? Bu dünya hep başkasına, ben her defasında aynı taşa takılıp düşüyorum ellerim acıdı, dizlerim kanadı baba, taşta bir sıyrık bile yok olan bana oldu baba! Benim tüm bunlar son bulsun diye bir düşüncem kalmadı ki, suçlamadım seni ama arkamda dağ olan adam dizlerimdeki yaraları görseydi, dermanım kalmadığını anlasaydı istedim!" haykırarak söylediğim cümlelerden sonra karşımdaki adam yutkundu, benim saymayı unutacağım kadar gözpınarları dolup taştı sertçe çekti burnun "Bana arkanı dönüp gitmeseydin o zaman! Sen beni çiğneyip gittin, üstüme basıp geçtin!" Hırsla baktım bu sefer ona "Hah! Ben sana o gün geldim baba! O adam annem'in emanetinin infazına oylattı, bizi kurtar dedim! Senin bana verdiğin tek cevap 'evine dön Şehrazat' oldu, ben sana sığındım baba sen abimi mezara, beni ateşlere atan adamın yanına geri gönderdim! Annem senden utanıyordur!" Son cümlem onda kapanmayacak bir yara bırakmıştı, sarsıldı tek damla akan gözyaşını sildi, haykırdı "Senin abin haindi! Senin kardeşin seni satacak kadar haindi Şehrazat, o adam onu affetmeyi kabul etseydi bile ben etmezdim asıl o zaman annen benden utanırdı!" söylediği cümlelerden sonra kendi nefesimde boğulduğumu hissettim, insan kendi nefesinde boğulur muydu hiç..

ŞEHRAZATWhere stories live. Discover now