5.Nefes

98 10 3
                                    





"Herkes herkese kıyardı sen bana kıyamazsın sanırdım, sandığımla sınandım."

Bölüm şarkısı: Mark Eliyahu & Cem Adrian-Derinlerde




Nefes almak. İki kelime on sözcük. Beş yıldır hayatım hiç beklemediğim şekilde normal ilerlemişti, çocuklarımla kendime kurduğum o minik dünya'da yıllardır hasret kaldığım o sakin hayatı az da olsa nefeslenerek yaşamıştım ama bana nefes almayı bile çok gören bu hayat yaptığı bu iyiliği gani gani almış gibiydi..

Ellerimin arasında kayıp yere bir bomba gibi düşen silahın sesiyle birlikte aldığım nefes boğazıma takıldı, karşımdaki adamın yere düşüşünü bir film sahnesi gibi izledim, kendimin bile zor duyduğum sesimle "Alp..arslan.." diye fısıldadım "Sen şah güzeli, sen bugün benim silahımla beni vurdun beş yıldır nefessiz kalmamışım gibi bir de alenen yaptın bunu.." devam etti.. "Bu karanlık dünya'da her gün yok olma isteğiyle atan bu kalbime, bana, yaşa der gibi gülen senin gözlerindi.." titredim Alparslan Karakurt'un bu cümleleri benim içimdeki mezarlığa umut tohumları atmıştı, lanet ettim..

Ciğerlerine bir ömürlük nefes doldurmak istercesine aldı nefesini, belki de son nefesiydi..bu düşünce onunla birlikte benim de son nefesimi getirdi sanki. Kara gözleri kapanmadan kucağımdaki başı yaklaştı tenime fısıldadı "Ah Şehrazat, senin sevdan ölünecek kadar güzel.."

Beyaz tüllerle kaplı pencereden hafif bir rüzgar esti, gözlerim dizlerimin üzerinde son nefesini vermiş adamdaydı Alparslan Karakurt benim içimdeki mezarlığa umut tohumlarını anca son nefesinde atabilmişti, bana umudu son nefesinde verecek kadar mı sevmedin beni be adam..

İçeriye dolan adım sesleriyle hızla yaşlı gözlerimi dizlerimden yatan adamdan çekip karşımdakilere baktım art arda söylenen "Alparslan, abi, oğlum.." kelimeleri yankılandı beynimde konuşmaya çalıştım, yıllardır susmayacağım diye yeminler eden Şehrazat tek bir cümle kurmaya hasrettim şu an, sanki o son nefesle birlikte benim de kelimelerim tükenmişti.. Ta ki Zerrin Karakurt'un "Katil! Oğlumu aldın benden!" sesine kadar titredim. Alparslan'a katil demek nasılsın demek kadar kolaydı benim için mesela ama o kelimenin hissettirdikleri bir bıçak kadar keskinmiş.. Hayatimin en basit savunmasını yapmak için ağzımı açtım "Ben..ben katil değilim.." sonunda sesimi bulmuştum.. Odaya son olarak giren Egemen Karakurt gördüğü manzarayla bir hayli şoka girmişti, belli ki bahçede bulduğu yaralı kuşu yaşasın diye yedi tane veterinere götüren Şehrazat'ın birine, kocasına zarar vereceğini hiç düşünmemişti ama sanki bu evde her gün birbirimize kurşun sıkıyormuşuz gibi gayet organize bir şekilde yapılacakları sıralamaya başlamıştı "Ne diye duruyorsunuz! Gonca bir bez bulup getir hemen yaraya bastırmamız gerekiyor! Mert sen de yardım et hastaneye götürelim hemen." Gonca ve Mert girdikleri şoktan çıkmak için bu emirleri bekliyormuşçasına derhal denilenleri yerine getirmeye başladılar, Gonca nereden bulduğunu bilmediğim bir havluyla yara bastırıyor, Egemen ve Mert hızlı ama bir hayli dikkatli bir şekilde kafası dizlerimdeki adamı kucaklayıp götürüyordu, Karakurt soğukkanlılığı genetikti sanırım..

Açık camdan gelen esinti değil, kucağımdaki boşluktu beni titreten sanırım.. Daldığım o derin kuyudan yüzüme inen tokatla çıkmıştım şu an Zerrin Karakurt'un tokadı da bağırışları da umurumda değildi hatta beni kendime getiren bu tokat için ona teşekkür dahi edeceğimi aklımın bir kenarına not ettim hızla odadan çıkıp, hastaneye gidecek o adama yetişmeye çalıştım.. Asla, asla ölemezdi ondan alacağım bir sürü şey vardı, kalbi vardı!

ŞEHRAZATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin