4.1

1.6K 160 16
                                    

Tan

"Tan!" Arkamdan annemin yüksek sesli seslenişi kulaklarımı doldururken umursamadan yoluma devam ettim. Ardımdan koşturduğuna emindim ve biliyordum ki peşinde Can'da vardı. 

"Tan! Bir dur oğlum be." Düşündüklerimi onaylarcasına Can'ın sesi de hastane koridorunda yankılandığında adımlarımı daha da hızlandırdım. Şu an kimse tarafından durdurulmak, yolumdan ayrı konulmak istemiyordum. Çıkışa geldiğimde otomatik kapıdan çıkarak sicim gibi yağan yağmurun altına attım kendimi. İri yağmur damlaları anında ıslanmamı sağlarken derin bir soluk verdim dışarı, birkaç adım daha attım ileri doğru.

"Tan," Beklemediğim anda kolumdan sıkıca tutularak geriye çekildim. Can, kaşları çatık bir şekilde karşımdaydı. Hızlı hızlı nefesler alıp veriyor, aldığı nefesleri dizginlemeye çalışıyordu. "Ne yapıyorsun oğlum sen?"

Normalden yüksek çıkan sesi yüzünden bahçede olan tek tük kişi buraya döndü. Etrafta olanları ve Can'ın sorusunu umursamadan kolumu kurtarmaya çalıştım. "Bırak." Can, söylediğim tek kelimelik cümleyi duymazdan geldi. Parmakları kolumdaki baskısını iyiden iyiye artırırken konuşmaya başladı.

"Ne yaptığını sanıyorsun oğlum sen? ne yapmaya çalıştığının, neyin peşinde olduğunun farkında mısın?"

"Ben ne yaptığımın gayet farkındayım." dedim tane tane. "O yüzden şimdi bırak."

"Farkındasın?" Can'ın sorar bir şekilde dudaklarından dökülen kelimeler alaycıydı. Yüzünde alay eder gibi bir ifade vardı ama fazla sürmedi bu. Tekrar ciddileşerek gözlerini gözlerime dikti. "Sen hiçbir s*kimin farkında değilsin."

"Can..." Devam etmeme izin vermeden devam etti sözlerine.

"Henüz kim olduğunu bile bilmediğin birinin peşine düşüyorsun, bu mu farkındalık? Melisa nerede, kiminle bilmiyorsun ve bir bilinmezin peşinden sürüklenip gidiyorsun. Bu mu senin farkında olmuş halin? Meyra yoğun bakımda, ne zaman uyanacağı belli değil-"

"Sus." dedim yaramı deşen sözlerini bitirmesi için. Sustu Can, sürdürmedi konuşmasını. Bu sırada kolumdaki eli de gevşemişti. Birkaç saniyelik sessiz kalışın ardından Can'a sırtımı döndüm. Sıkıntıyla karışık derin bir nefes aldığım sırada gözkapaklarım kapandı yorgunlukla. Bir bir aklıma düşen kareler burnumun ucunu sızlattı. Meyra ile bugüne kadar geçirdiğimiz her bir saniye geçti gözümün önünden. Daha sonra Melisa... Melisa belirdi zihnimin derinliklerinde.

Meyra'nın Melisa'ya olan düşkünlüğü, onu kendi gözünden bile sakındığı geldi aklıma.

Şimdi ise Melisa yoktu. Nerede olduğunu bilmiyordum, polislerin yanından ayrıldıktan sonra fevri hareket ederek kendimi dışarı atmıştım ama bu koskoca şehirde tek başıma Melisa'yı aramak, samanlıkta iğne aramak gibi bir şeydi.

Bunun farkındalığıyla omuzlarım çöktü aşağı, kapalı olan sol gözümden bir damla yaş yanağımdan süzüldü. Dışarı çıktığımdan beri hızını hiçbir şekilde azaltmayan yağmur beni ıslatmaya devam etti.

"Tan..." Babamın sesini duymam ve elini omzuma koyması aynı anda gerçekleşti. "Hadi oğlum, içeri geçelim."

Başımı salladım yavaşça. "Melisa yok baba. Onu bulmam lazım."

"Polisler arıyor oğlum." dedi titreyen sesiyle. Gözlerinin akı kızarmıştı. "Bütün birimleri harekete geçirdiler, dört koldan arıyorlar. En kısa zamanda bulacaklar."

"Bizde arayalım." Yavaş adımlarla yanımıza gelen annem elimi tuttu destek vermek istercesine. "Bizde arayalım baba. Daha hızlı buluruz." Aslında dediklerime sıcak bakmayacağını biliyordum ki öyle de oldu. Ama bir umut sormuştum işte.

Kedi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin