3

2.2K 344 178
                                    

"Kural bir," dedi Taehyung dudaklarının arasındaki zehri gözlerimin önünde yakarken. "Ben sana yazmadan bana yazmak yok."

Kimsenin bizi göremeyeceği bir yerde, sırtlarımızı duvara vermiş konuşuyorduk. "Sebep?" dedim engel olamayarak. "Sohbet etmek istediğim için yazamaz mıyım?" Onunla sohbet etmek isteyeceğimden değildi. Sadece böyle ukalalık taslamasına sinir olmuştum.

Kaşlarına düşen birkaç tutamla birlikte yan profili mükemmele yakındı. Bana saçma sapan bir şey söylemişim gibi bir bakış attıktan sonra tek kaşı kalkmış, bariz bir cevap verircesine "Hayır," demişti. "Yazamazsın."

Bu iş şimdiden canımı sıkmaya başlamıştı ama onu daha yeni ikna etmişken aykırı davranmak istemiyordum. "Kural iki," dedi saymaya devam ederken. "Sana söylediğim her şeyi sorgulamadan yapacaksın."

"Pardon?" dedim sinirim bozulmuş bir şekilde gülerek. Sırtım duvardan ayrılmış, aramızdaki birkaç adımlık mesafeyi koruyarak karşısına geçmiştim. "Beni kuklan mı zannediyorsun? Söylediğin her şeyi yapmak ne demek?"

Elleri kotunun ceplerindeyken tek dizini bükerek ayağının birini duvara yaslıyordu ve ifadesi burada bulunup benimle konuştuğu her saniyeden nefret ediyormuş gibiydi. Hoş, ben de ona bayılıyor değildim.

"San'ı tanıyan benim, nelerden hoşlandığını bilen benim, cidden tartışmak istiyor musun?"

Ukalalıkla kurduğu cümlelerle burnumdan sesli bir nefes verdim. Hoşlandığım çocuğun arkadaşı olması böyle davranabileceği anlamına gelmiyordu. Bana ne söylerse söylesin mantık süzgecimden geçirir, öyle yapardım. Bu yaşıma kadar kimseden emir almamıştım, o kim oluyordu da böyle emrivaki yapabiliyordu?

Yine de sustum. Nedeniyse meydan okuyan bakışları ve en ufak itirazımda yürüyüp gidecekmiş gibi duran ifadesiydi. Tüm kelimelerimi yuttum ve kollarımı göğsümde bağladım. Tabii ki onun kuklası olmayacaktım ama bunu bilmesine gerek yoktu. En azından şimdilik.

"Aferin," diye mırıldandıktan sonra üflediği duman yerimde kıpırdanmama neden olsa da dik duruşumu bozmayarak bir sonraki cümlesini beklemiştim.

"Kural üç; fazla meraklı olup seni ilgilendirmeyen konulara burnunu sokmayacaksın."

Soğuk ses tonu yutkunmama neden olurken elbette bir gün içimdeki meraka yenik düşeceğimi biliyordum. Çünkü lütfen, Kim Taehyung dipsiz bir kuyu gibiydi. Ne kadar dikkatli baksam da özünü görmeme izin vermeyecek türden biriydi. Kelimeleri özenli, zamanı değerli, davranışları dikkatliydi. Hakkında hiçbir şey bilmiyordum, hakkında çok fazla şey merak ediyordum. Neden eklemlerinden çürükler, yüzünden yaralar hiç eksik olmuyordu? Çok az kişiyle konuşmasının, kendini ardına sakladığı bu duvarların nedeni neydi? Sadece ses tonuyla bile hissettirdiği bu mesafe herkes için miydi yoksa gerçek benliğini gösterdiği birileri var mıydı hayatında?

Kim Taehyung zordu. İnsanı uzağına iten yapısıyla oldukça belli ediyordu bunu. Ben ise meraklı biriydim. Asıl amacım San'a yaklaşmak olsa da ihtiyacım olan cevaplar için Taehyung'u daha yakından görmem gerekeceğini biliyordum. Bana hayatına burnumu sokmamamı söylerken bile içimde bir şeylerin merak ve heyecanla kıpırdanmasının nedeni buydu.

"Kabul," dedim onca düşünceden sonra. Kabul etmeyip ne yapacaktım ki? Suyuna gitmem ve onu kızdırmamam gerekiyordu.

Filtresine kadar yanmış olan sigarasını duvarda söndürüp yakındaki çöp kutusuna attı. "Güzel," diye mırıldandığını duydum. Neredeyse kendi içine doğru konuştuğu için bazen mırıldandığı şeyleri duymak zor oluyordu. Ellerini kot ceketinin ceplerine sokup yürümeye başladığında kayıtsızlığına şaşırarak "Hey!" diye bağırdım arkasından. "Bu kadar mı? Nereye gidiyorsun?"

𝙝𝙖𝙧𝙙 𝙛𝙚𝙚𝙡𝙞𝙣𝙜𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠Where stories live. Discover now